Ankara’nın bir yandan çözüm sürecinde yer alan aktif taraflardan biri olduğunu hatırlatan uzman, "Türkiye, ateşkes anlaşmasının garantörlerinden biri olarak Astana’daki müzakere platformu çerçevesinde aktif olarak çalışıyor" diye konuştu.
Boldırev, "Halihazırda Türkiye’nin Suriye politikasında belirli ikircilik gözlemleniyor" dedi.
Türkiye’nin Suriye politikasındaki ikirciliğin İran’la ilişkileri olumsuz etkileyebileceğini kaydeden uzman, ayrıca bu yüzden Astana sürecinin etkinliğinin de azalabileceğini belirterek, "Oysa Astana sürecinin başlatılmasında Ankara’nın aktif rol oynadı" hatırlatmasında bulundu.
'ANKARA'NIN EYLEMLERİ MOSKOVA VE TAHRAN'DA SORU İŞARETLERİ YARATIYOR'
"Görünüşe bakılırsa Türkiye, Astana’daki görüşmeler sırasında PYD’ye karşı mücadele fikrini geçiremedi. Ankara, Moskova’nın PYD’yi terörist örgüt olarak tanımasını sağlamakta da başarısız oldu. Bu başarısızlıklar sonucu Ankara tek başına hareket etme ve kendi oyununu oynama kararını aldı. Suriye silahlı muhalefet liderleriyle Şanlıurfa’da yapılan toplantı tam da bu mecrada değerlendirilmeli. Elbette Ankara’nın bu eylemleri Moskova ve Tahran’da soru işaretleri yaratıyor ve Türkiye’ye yönelik güvenin azalmasına yol açabilir."
Suriye ve Irak’taki gelişmeler doğrultusunda Sünni Arap aşiretleri üzerinden bölgede hamle yapmaya çalışan Türkiye, kritik bir adım atmıştı. Türkiye’de bir araya gelen Arap aşiretleri, Suriye, İran ve Rusya’yı ‘işgalci’ ilan ederek ordu kurma kararı almıştı. Sputnik’e konuşan Suriyeli muhaliflerden Redif Müslim ise aşiretlerin kendi içinde tartıştıklarını ileri sürmüştü.
'EMİNİM TÜRKİYE ARAP AŞİRETLERE YARDIM KARARI ALDI'
Rusya Diplomasi Akademisi'nden Türkoloji uzmanı Aleksandr Kirpicev ise şu değerlendirmeyi yaptı:
"Suriye'de Arap aşiretler arasında ittifakın kurulması, bir yıldan fazla bir süredir kaçınılmaz hale geldi. Ama bu aşiretlerin tamamen kendi özerkliğini düşündüğü ve muhtemelen sadece kendi topraklarını, hak iddia eden IŞİD, PYD ve diğer silahlı gruplara karşı koruyacağı ve daha fazla ileriye gitmeyeceğini gözden kaçırmamak lazım.
Hatta Türkiye'nin (Suriye Devlet Başkanı Beşar) Esad'ı devirme çabalarını bırakmadığını da görüyoruz. Mevcut durumu Esad'a karşı açık konuşmak ve hareket etmek için elverişsiz olsa da Türkiye bölgedeki diğer güçlerin yardımına başvurma veya yeni güçleri oluşturma kararını aldı.
Astana formatına gelince halihazırda El Cezire ve Fırat Ordusu'nun Esad'a, yani aynı zamanda Rusya ve İran'a karşı hareket etmeye karar vermesi, onun doğrudan düşmanımız olacağı anlamına geliyor. Bu noktada Türkiye'nin, savaş alanında kimi destekleyeceğine karar vermesi gerekecek. Aksi takdirde Astana formatı ve genel olarak Rusya-Türkiye-İran ittifakı hayatta kalamaz. Türkiye diğer ülkelerle birlikte güvenliğin garantörü olamayacak çünkü güvenliği bozanları desteklemiş olacak."