HDP grup toplantısında konuşan Taşdemir, Eş Başkan Figen Yüksekdağ'ın vekilliğinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a siyaset yolunu açan madde ile düşürüldüğünü ifade ederek, şunları söyledi:
"Eğer 4 Kasım darbesi ile cezaevinde rehin tutulmamış olsaydı bugün burada, bu kürsüde sizlere Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ seslenecekti. Ama kadınların mücadelesinden sesinden ve sözünden korkanlar, kadın iradesini cezaevlerinde rehin tutarak başaracaklarını sanıyorlar. Yanıldıklarını bilmiyorlar. Eş başkanımız Yüksekdağ'ın vekilliği Erdoğan'a siyaset yolunu açan madde ile düşürüldü. Bugün bir partinin genel başkanı için anayasayı değiştirmeye kalkanlar, başka bir partinin genel başkanını anayasayı çiğneyerek Meclis dışına itiyor. Yüksekdağ, Türkiye'nin üçüncü büyük partisinin eş genel başkanıdır. Aynı zamanda Meclis'teki tek kadın eş genel başkandır. Bu saldırı ile Yüksekdağ şahsında halkların ortak yaşam umudunun hedeflendiğini biliyoruz. Halklar iradesini seçerken sizden icazet almadı. Yüksekdağ, halklarımızın onurudur, temsilcisidir."
'KADINLAR TEK BAŞKANLIĞA GEÇİT VERİR Mİ!
Taşdemir, "Bugün çarşaf çarşaf eş başkanlarımıza dair itiraflar yayınlanıyor. Yargılanan barıştır, AKP'ye karşı geliştirdiğimiz muhalefetin kendisidir. Buradan sesleniyoruz: Eş başkanlık sistemiyle siyaseti dönüştüren kadınlar, tek başkanlığa geçit verir mi!" diye konuştu.
'TARİHİ KESİŞME NOKTASI 28 'ŞUBAT'LAR'
Taşdemir, "Bugünkü kadın grubu toplantımız, kadınlar açısından iki önemli tarihi buluşturuyor. Bir yönüyle başörtülü dindar kadınlar için yarattığı zulümle tarihi körelten, öbür yanıyla kadınların barış iradesinin vurgulandığı bir mutabakat heyecanı yaratarak tarihi güçlendiren bir kesişme noktasından, 28 Şubat'lardan sesleniyoruz sizlere. 28 Şubat 1997 ordu ve bürokrasinin irticayı engelleme iddiasıyla ağırlıklı olarak dindar kadınları hedef aldığı, siyasetin bedelinin kadınlara ödetildiği bir tarih. Fakat AKP siyasal çıkarları için 28 Şubat'ta kadınları aşağılayan odaklarla ittifak kurmakta beis görmedi. Başörtüsü meselesi, AKP'nin seçim imajına bir yatırım olarak değerlendirildi. Merve Kavakçı'yı Meclis kürsüsüne çıkarmayan zihniyetle Yüksekdağ'ın vekilliğini düşüren zihniyet aynı zihniyettir. Bizler bizim gibi düşünmeyen kadınlarla da dayanışarak mutlaka kazanacağız" dedi.
'NUSAYBİN'DEN SAĞLIKLI BİLGİ ALAMIYORUZ'
Taşdemir, "OHAL uygulamalarından en çok etkilenenler kadınlar. Biz bu uygulamalara yabancı değiliz. Bu süreçlerin tanığıyız. Darbe dönemleri en belirgin yüzünü, kadınların yaşam alanlarını iyice daraltan cinsiyetçi siyasi atmosferin hâkim olmasıyla gösteriyor. Bugün, burada konuşurken bile Mardin'in Nusaybin ilçesine bağlı Xerabê Bava köyünde bir vahşet yaşanıyor. Bizler günlerdir Nusaybin'den sağlıklı bilgi alamıyoruz. İçişleri Bakanıysa hesap vermesi gerekirken orada yaşananları sahipleniyor. Biz bu politikaya teslim olmayacağız" diye konuştu.
'KADINLARDAN YAYILAN CESARET HAYIRLARIMIZDA BİRLEŞECEK'
Taşdemir, "OHAL ilan edildiğinden beri yayınlanan çarşaf çarşaf listelerde haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı durabilmiş, barış ve demokrasiyi savunabilmiş, iktidarı eleştirmekten korkmamış yüzlerce, belki binlerce kadın var. Birçoklarının sokağa dahi çıkmaya cesaret edemediği bir ortamda her gün sokağa çıkıp hakkını arayan, defalarca gözaltına rağmen yılmayarak bir çok kadının sesi olan akademisyen Nuriye Gülmen, Ankaralı öğretmen Acun Karadağ, kamu çalışanı Betül Celep bunlardan sadece birkaçı. Buradan sesleniyoruz: Kadınlardan kadınlara yayılan bu cesaret, Hayırlarımızda birleşecek" ifadelerini kullandı.
'7 HAZİRAN'DA KÖK VERMİŞ HAYIR'IMIZI 16 NİSAN'A TAŞIYACAĞIZ'
Taşdemir, "Hayırlarımızın örgütlediği heyecanla gücümüzü yeniden açığa çıkartacağız, mücadele alanımızı genişleteceğiz. Toplumsal kesimlerin dışlandığı tek adam rejimini değil, bir toplumsal sözleşme olarak anayasayı konuşuyor olacağız. Sınırsızlaşan iktidarı, hukuki sınırlara geri çekeceğiz. 'Hayır'ımızla, toplumsal sorunların çözümünde kadınların rolünü açığa çıkartacağız. Geleceğimizle ilgili kararlarda kadınların inisiyatifini belirginleştireceğiz, toplumsal sorunların çözümünde muhatap olacağız. Refarandum, kadınlar olarak siyasetin bakıcısı, erkeklerin iktidarının yükselticisi değil, kendi geleceği konusunda karar veren özneler olduğumuzu vurgulama olanağıdır. 7 Haziranda kök vermiş olan 'Hayır'ımızı, gücümüzü hatırlayarak 16 Nisanlara taşıma olanağıdır. Bu referandum, kadınlığın aşağılanmadığı bir barışı inşa etme kararıdır. Orhan Doğan parkının bile adını değiştirebilecek kadar barışa savaş açmış olanlara Hayır diyerek çekeceğimiz dur ihtarıdır. Bizler OHAL koşularında sesin yasaklandığı bir ortamda sokaklarda, alanlarda bir kez daha 8 Mart'ın coşkusuyla Hayır diyeceğiz. Bu vesileyle Dünya Kadınlarının 8 Mart'taki uluslararası grev çağrısını coşkuyla selamlıyoruz: Bir kişi daha eksilmeyeceğiz; sözümüzle, rengimizle, kahkahalarımızla çoğalarak direneceğiz. Saraylar yıkılır, saltanatlar çöker geriye kadınların direnişi kalır. Direnişle, dayanışmayla mutlaka kazanacağız!" diye konuştu.