Ahmet Şık'a tweet'lerinin, ‘terör örgütü propagandası yapmak' ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 301 maddesindeki düzenlemeye göre ‘Türkiye Cumhuriyetini, yargı organlarını, askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağılama' suçu kapsamında değerlendirildiğini belirten Savcı, konuyla ilgili ifadesini sordu.
Şık, "Ben bütün soruları ve paylaşımları görüp öğrendikten sonra beyanda bulunup bulunmayacağıma karar vereceğim, şimdilik bu soruya cevap vermek istemiyorum" diye yanıt vardı.
Savcı'nın internet sitesinde çalışmadığı halde, ‘www.cumhuriyet.com.tr isimli internet sitesinde göreviniz nedir? Hangi tarihten itibaren bu görevi yerine getirmektesiniz?' gibi sorular sorması dikkat çekti.
Savcının suçlamalarından biri de, "Sabah gazetesi muhabiri Nazif Kahraman'ın adı geçen gazetenin internet sitesinde yazdığı ‘MİT TIR'ları kumpasının başrolündeki FETÖ'den tutuklu Savcı Özcan Şişman'ın mektubuna Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan Ahmet Şık'ın bu şekilde saldırıyı MİT'in üzerine yıkmak ve olaydaki FETÖ etkinliğini karartmaya çalışmakla suçlanıyor" şeklindeki iddiasıydı.
Son olarak Savcı'nın, "C. Savcısı Şehit Mehmet Selim Kiraz'ın öldürülmesi öncesinde olayı gerçekleştiren kişilerle herhangi bir şekilde görüşmeniz oldu mu? Röportaj yaptınız mı? Bu kişilere siz mi ulaştınız, yoksa bu kişiler mi size ulaştı, bu kişilerle ilginiz nedir? Bu konudaki beyanlarınızı söyleyiniz" suçlamasına, Ahmet Şık, tüm soruları kapsayan bir şekilde cevap vererek şöyle dedi:
"Ben yukarıdaki soruların hepsine genel olarak cevap vermek istiyorum, 15 Temmuz kalkışması başarılı olsaydı, şu an yaşadığımızı yaşamış olacaktık, yani darbenin engellenmiş olması bir cuntanın iktidarda olduğunu değiştirmiyor ve böyle bir dönemde zaten geçmişten beri sorunlu olan yargının kendisinin hukukla bağının bu kadar zayıf olduğu bir süreçte mesleki faliyetlerimin soruşturma konusu edilmesini meslek ahlakıma hakaret sayarım, kimsenin de haddine değildir.
Dolayısıyla bu sorulara yanıt vermek istemiyorum, yargı bağımsız tarafsız ve adil olabilseydi o zaman ifade vermek isterdim, zaten böyle bir soruşturma olmazdı. Savcılık makamının yönelttiği sorulardan birisi Sabah gazetesi'nde Nazif Karaman'ın imzasıyla yayınlanan bir haberden yola çıkılarak yöneltilmiştir, haber metninde savcılık makamı kastedilerek şahsımın suçlandığına ilişkin bazı konular dile getirilmektedir, ancak soru bizzat haber metninde yazan konu ile ilgilidir. Haberi yazan kişinin iddiasına ne diyorsunuz şeklindedir.
Soruşturmayı Adalet Bakanlığı'na bağlı savcılık makamımı yürütmektedir, yoksa bir medya çalışanı mı yürütmektedir. Şuanda sahnelenen senaryoyu daha önce ben yaşadım, 2011 yılında AKP ve Gülen cemaatini taht kavgasına tutuşunca şuanda yaşanan savaş günlerine gelindi, günümüzün kullanışlı sözcüğü de daha önce adlandırılan bahsetmekten bile korkulan Gülen Cemaatini kasteden FETÖ olarak karşımıza çıktı. Ergenekon sürecinde poliste yargıda örgütlenmiş bir suç örgüt olarak çalışan Gülen Cemaati kadroları ve bu çetenin siyasi onay makamı AKP hükümeti hedef aldıkları her kim ise öncelikle kendilerine yakın medya organlarında asılsız suçlamalarla itibar suikastine uğratıldı, daha sonra bu suç örgütüne mensup polisler hedef alınan kişiyi gözaltına alır, gözaltının süresinin sonunda suç örgütünün başka bir uzantısı olan savcılık makamının karşısına çıkartılırdı, orada karşınıza çıkacak sonuç belliydi, tutuklama istemiyle sevk olma, hakimler zaten bu suç örgütü zincirinin diğer halkasıydı, yani suçlama sorgulama, hüküm ve her şey önceden belirlenmiş bir senaryonun parçasıydı, iki eski iktidar ortağının birbirleriyle savaşa tutuşmaları neticesinde Gülen Cemaati kadroları büyük oranda polis teşkilatı ve yargıdan tasfiye ediliyormuş gibi görünüyor, ancak o dönemde karşımıza çıkan hukukun paspas edilmesi süreci yeni figüranlarıyla ve daha pespaye bir biçimde sergilenmeye devam ediyor. 5 yıl önceki Ergenekon örgütü bağlamında suçlandığımda mesleki faaliyetlerim soruşturma konusu olmuştu, Şimdi de mesleki faaliyetlerim başka bir isimle soruşturma konusu edilmeye çalışılıyor, bu aşamada söyleyecek başka bir sözüm yoktur."
‘SUÇLAMANIN NE OLDUĞU KESİNLİKLE BELLİ DEĞİL'
Ahmet Şık'ın avukatlarından Tora Pekin, TCK'nin 301. maddesinden soruşturmanın izne tabi olduğunu ve bu iznin alınıp alınmadığın dikkat çekti. Ahmet Şık'a yöneltilen suçlamalar için, "Sorulan sorularda suçlamanın ne olduğu kesinlikle belli değil" diyen avukat Pekin, "TCK'nın hangi maddesinin hangi gerekçe ile ihlal edildiği anlaşılamamakta. Bu durum Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin açık hükümlerine aykırıdır. 'Ne düşünüyorsunuz, ne kastettiniz' gibi sorularla sadece niyet okunabilir, herhangi bir suç soruşturması yapılamaz" dedi.
Avukat Can Atalay da gözaltına alma işleminin hukuka aykırı olduğunu belirterek, gazeteciliğin bir kamu görevi olduğunu hatırlattı. Atalay, Şık'ın gözaltına alınmasından sonra Sabah gazetesinin muhabirlerinden Nazif Karaman'ın yazdığı bir haberin internetten alınan çıktısının doğrudan okunarak soru olarak sorulduğunu bunun da hukuka aykırı olduğunu ifade etti.
'SABİTLEMİŞ TWEET' SORULDU
Ahmet Şık'a sorulan sorular arasında Twitter profiline sabitlediği tweet'in de sorulması dikkat çekti. Savcı, Ahmet Şık'a, "Twitter hesabınızda ‘Tanrısı değişir, kendisi değişmez, tek din faşizmdir' şeklinde paylaşım ile neyi ve kimleri kastediyorsunuz, bu konuyu açıklayınız" sorusunu yöneltti.
Avukat Evren İşler de, isnadın somutlaştırılmadığına dikkat çekerek, Ahmet Şık'ın Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan çok sayıda hakkının ihlal edildiğini zapta geçirdi.