Ekonomik kriz, özellikle emekçi kesimlerin haklarının tırpanlanmasıyla rahatsızlıklarının artması, İngiltere’nin birlikten ayrılma kararıyla sonuçlanan Brexit (Britanya Exit) referandumunun da sarsıcı etkisi gibi belli başlı nedenler, AB’ye olan inancı aşındırmış durumda.
‘AB’NİN NÜFUZ ETME KABİLİYETİ SÜREKLİ AŞINIYOR’
Siyaset bilimci ve yazar Doçent Doktor Barış Doster’e göre hem ekonomik krizden çıkmakta zorlanan hem de siyasi bunalım yaşayan AB’nin kabiliyetleri kısıtlanmış durumda. Birlik küresel ölçekte itibar kaybederken, temsil ettiği değerler de halkın gözünde aşındı ve bu durum ABD politikalarıyla da bağlantılı:
“Avrupa’nın 2008 yılında baş gösteren ve şiddetini şimdiye kadar ivmelendirerek artıran iktisadi bunalımdan çıkmakta çok güçlük çektiği görüldü. İkincisi, Avrupa’nın bir siyasal bunalımı var; küresel ölçekte itibarı, inandırıcılığı, nüfuz etme kabiliyeti ve kapasitesi sürekli aşınıyor. Bunu Rusya, Kırım, Ukrayna meselesinde, Arap Baharı’nda ve özellikle Suriye iç savaşında gördük. Dahası, Avrupa Birliği’nin simgelediği, temsil ettiği insanlığın bütün ilerici, devrimci, aydınlanmacı birikiminin ürünü olan demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, özgürlük, basın ifade hürriyeti gibi değerlere insanlar artık eskisi gibi inanmıyorlar.‘ABD EMPERYALİZMİ AB DEĞERLERİNİ ANLAMSIZLAŞTIRDI’
“Niye inanmıyorlar, açalım. Amerika emperyalizmi bu değerler adına, bu değerleri kullanarak dünyada öyle büyük işgaller, vahşetler, barbarlıklar yaptı ki, ABD’nin diliyle Afganistan ve Irak işgalleri insani müdahale, özgürleştirici işgal, güler yüzlü emperyalizm adına öylesine meşrulaştırılmak istendi ki, bu değerler de maalesef Avrupa’daki milyonların gözünde artık eskisi kadar anlam ifade etmemeye başladı. Dahası, ABD’nin kendi aşınan iktisadi, siyasi, diplomatik, askeri kapasitesi de, ABD’nin dış politikadaki en önemli müttefiki olan Avrupa Birliği’nin elinden tutup onu ayağa kaldıramayacağını gösterdi. Tüm bunları alt alta yazdığımızda, Avrupa Birliği’ne, Avrupa ortak anayasasına olan inanç aşındı durdu.”
Ortak Anayasa, savunma, güvenlik ve dış politikadaki başarısızlıklara rağmen AB’nin ortak para birimi, Gümrük Birliği, Avrupa Merkez Bankası başlıklarında şimdiye kadar başarılı olduğunu belirten Barış Doster, iktisadi krizin özellikle AB’nin daha yoksullarına bazı gerçekleri gösterdiğini ifade etti:
“İktisadi kriz özellikle Yunanistan, İspanya, Portekiz gibi Avrupa’nın daha yoksullarına şunu gösterdi; Almanya’nın hükümranlığının, egemenliğinin hiç de kendi lehlerine çalışmadığını, bu işten kazançlı çıkanın bir tek Almanya olduğunu. Son olarak İngiltere’nin Brexit oylamasında Avrupa Birliği üyeliğinden kopmasıyla, bu sürecin bardağı taşıran damlası oldu. Bu kaçınılmaz olarak bir domino etkisi yaparak Avrupa’nın diğer ülkelerine de yansıdı. Özellikle işsizlik oranının yüksek olduğu, Almanya’nın siyasi ve iktisadi liderliğinden fazlasıyla bunalan, Avrupa’nın daha kıyıda kenardaki, orta ölçekli ve küçük ülkelerinde AB daha net bir şekilde ve daha yüksek sesle sorgulanır hale geldi. Tablo da zaten bunu gösteriyor.
Bir seçkinler hareketi, elitler projesi olarak doğmuş AB belki kısa vadede dağılmaz. Bugünden yarına paramparça olup gitmez ama AB inancına, itibarına olan güven o yöndeki algı, aşınmaya devam eder. AB dağılmaz ama çok daha gevşek şekilde yoluna devam eder. AB devam da edecekse, daha gevşek bir modele de evirilecekse, yok eğer son da bulacaksa burada belirleyici olan, son sözü söyleyecek ülke Almanya’dır.”
‘TÜRKİYE GÜMRÜK BİRLİĞİ’NDEN ÇIKMALI, ANLAŞMALARLA YOLA DEVAM ETMELİ’
Ankara’nın AB ile ilişkilerindeki krize ilişkin değerlendirmelerde bulunan Doster, Türkiye’nin bu aşamadan sonra yoluna eşit ilişkiler zemininde ve anlaşmalarla devam etmesi gerektiğini söyledi:
“Avrupa Parlamentosu’nun son kararı bir tavsiye kararı niteliğinde, hukuksal bağlayıcılığı yok ve müzakere sürecini dondurmayı öneriyor. Bu fiilen zaten var olan durum. O bağlamda, belki ‘adını koyalım’ tavsiyesiyle önümüze çıkıyor Avrupa Parlamentosu’nun kararı. Kararın arkasındaki sayısal destek çok yüksek. Ve Avrupa Parlamentosu’nu oluşturan bütün siyasal kanatların ciddi bir desteği var. Büyük bir siyasal destek de söz konusu. Bu aşamadan sonra süreç aynen şimdiye kadar olageldiği gibi gider. Zaten toplum içerisinde de, bütün anketlerin ortaya koyduğu üzere Türkiye’nin AB’ye gün gelip de üye olabileceğini düşünenlerin sayısı çok azaldı. Dahası AB’nin kendi itibarı, ciddiyeti, kurumsal kimliğine olan inanç ve güven de azaldı. Bu aşamadan sonra Türkiye’nin yapması gereken şey, Gümrük Birliği’ni tartışmaya açmak, tercihen çıkmak ve Avrupa’yla ilişkilerini karşılıklı eşit ilişkiler zemininde ama ikili ama çok taraflı anlaşmalarla devam ettirmektir.”