‘TÜRKİYE'Yİ DOĞULU YA DA BATILI OLARAK TANIMLARSANIZ DOĞRU AMA EKSİK TANIMLAMIŞ OLURSUNUZ'
"Türkiye'yi doğulu ya da batılı olarak tanımlarsanız doğru ama eksik tanımlamış olursunuz. AB kendi değerleriyle çelişme pahasına ülkemizi istediği kadar dışlamaya çalışsın Türkiye aynı zamanda bir Avrupa ülkesidir. 650 yılı aşkın süredir Avrupa'da devletimizle, kültürümüzle, medeniyetimizle varız, var olmaya devam edeceğiz. Avrupa genelinde 5 milyon vatandaşımız yaşıyor" diyen Erdoğan şöyle devam etti:
‘BİZ AVRUPA'DA MİSAFİR DEĞİL, EV SAHİBİYİZ'
"Bizi Avrupa'dan dışlamaya ne Avrupa Birliği kurumlarının ne de ırkçılık hastalığının pençesine düşme tehlikesiyle karşı karşıya olan Avrupa devletlerinin gücü yetmez. Biz Avrupa'da misafir değil, ev sahibiyiz. AB ve bazı Avrupa ülkeleriyle son dönemde yaşadığımız sıkıntılar, güncel siyasi çatışmalardır."
"Şayet ülkemize karşı olan anlamsız husumetini, çifte standardını bir kenara bırakırsa, hemen yarın Avrupa Birliği'ne tam üye olmaya hazırız" ifadelerini kullanan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Avrupa Birliği, ülkemize söz verdiği ama kasıtlı olarak tutmadığı vize serbestisi, mülteciler için toplamda 6 milyar euro yardım, fasılların açılması gibi adımları attığında, biz de elbette iyi niyetimizi göstereceğiz. Ama artık tek taraflı adım atma dönemi bitti. Hani bizde bir söz var ya; ne kadar ekmek o kadar köfte.
‘BİZİM AVRUPA'NIN PEŞİNDE KOŞACAK TAKATIMIZ KALMADI'
Biz Avrupa'ya bunu söylüyoruz. Bize ne verirseniz o kadarını alırsınız. Bizim Avrupa'nın peşinde koşacak takatımız kalmadı. Üzerimizde yarım asırdır süren oyalamacanın yorgunluğu var, çok oyalandık, 53 yıl… Kendi değerleriyle, ilkeleriyle çelişme pahasına Türkiye'ye tavır alan bir kurumun kimseye güven vermesi mümkün değildir. Bugün Türkiye'ye uygulanan çifte standarda, yarın üye devletlerden herhangi birinin de maruz kalmayacağını kim garanti edebilir Onun için Avrupa Birliği meselesinde kararı üye ülkelere ve birlik kurumlarına bırakıyoruz. Şayet Avrupa, kendi üzerine düşenleri yaparsa, biz bugüne kadar verdiğimiz her sözün arkasında dururuz. Aksi takdirde kendileri bilirler.
Batı'yla olan ilişkilerimizi Doğu'ya, Doğu ile olan ilişkilerimizi Batı'ya alternatif görmüyoruz. Tam tersine bu konumumuzu, kendimiz ve dostlarımız açısından birbirini tamamlayan, birbirini bütünleyen ilişkilerin teminatı olarak kabul ediyoruz. Aynı durum Karadeniz ve Akdeniz bölgeleri için de geçerlidir. Her iki denizin dört bir tarafındaki ülkeler, 'kapı bir' değilse de 'denizimiz bir' komşumuzdur."