'FAŞİST DÜZENİN İNŞASI İÇİN KENDİNE YENİ SAVAŞLAR ARIYOR'
CHP Genel Başkan Yardımcısı Böke, açıklamalarına Suriye'de devam eden savaşla ilgili olarak konuşarak başladı. "Parlamentonun savaş kararı almadığı, terörle mücadele kararı aldığını söylediniz. Bu sizin için de yeni bir bilgi mi?" diye soran Aysever'e yanıt veren Böke, "Türkiye'de olduğu gibi bizim için de yeni bir bilgi idi. Sınır güvenliğinin sağlanmasına önem verdiğimizin altını evrensel hukuka uygun biçimde müdahale edilmesi gerektiğini söyleyerek çizmiştik" dedi. Parlamentonun sınır güvenliğinin sağlanması için onay verdiğini söyleyen Böke, "Cumhurbaşkanı'nın itirafı ise Suriye Devleti'ne müdahale etmek anlamını taşıyor. Bu olmamalı. Zaten Türkiye'nin Suriye'yle savaşa girmesi için herhangi bir koşul da yok" ifadelerini kullandı. Böke, "Türkiye'nin güvenliğini sağlamak IŞİD'in 70 ilde bulduğu lojistik desteği engellemekten geçiyor, Suriye'yle savaşmaktan değil. Erdoğan önderliğinde Türkiye'de faşist rejim inşa edildiği gerçeği artık ortada. Kurmuş oldukları hegemonyanın kendi gücünü yeniden yeniden üretmesinin imkanı ancak içeride veya dışarıda gerginlikler çıkarmakla ve savaş çıkarmakla, şiddetle olabiliyor. Savaşla, şiddetle bu faşist düzen inşa ediliyor. Erdoğan'ın bunun için kendine yeni savaşlar arayacağı uyarısını biz uzun süredir yapıyorduk zaten" diye konuştu. Suriye'yle ilgili olarak "Erdoğan savaşı" tanımlaması yapmasının nedeninin de bu olduğunu söyleyen Böke, "Zaten Erdoğan uzun zamandır derdinin Esad'la olduğunu, oysa Türkiye'nin derdinin bu olmadığı gerçeğini duymamakta ısrar ediyordu. Şimdi içine girmiş olduğumuz bu Erdoğan savaşında Türkiye hem can güvenliği açısından bir tehdit yaşıyor, hem de bunun ötesinde savaş vergisi ödeme yükümlülüğünün altına girmiş oluyor" dedi.
Aysever'in savaş vergisinin ne olduğu sorusuna "Esasında savaş vergisi şu… Bu sabah yeni vergilere uyandık. Yani savaş vergisini çok somut bir şekilde her gün yaşıyor Türkiye" diye yanıt veren Böke, şu ifadeleri kullandı:
"Geçtiğimiz hafta, hiç ihtiyaç duyulmadığı söylenen mali politika içerisinde, bir anda otomotivde ÖTV artışı oldu. Hükümetin sağlıklı bütçesi olsaydı vatandaşın cebine el atma ihtiyacı olmazdı. Türk lirasında ciddi bir değer kaybı var. Eski tarz devalüasyonla aynı sonuçları ortaya çıkartıyor. Devalüasyon demek iktisatçılar arasında tartışmaya yol açar. Paramız değer kaybediyor. Bu da savaş vergisi dediğim şeyin bir parçası. Çünkü savaş vergisi somut olarak zamlarla yansıyan ÖTV artışları değil, aynı zamanda Türkiye'de bir güvenlik sorunu olduğu endişesinin bütün dünyada yayılan bir bilgiye dönüşmesi, bir güvenlik endişesi yaratıyor. Bu somut olarak zamlarla yansımaz. Ülkenin güvensiz olması turisti, yerli yabancı yatırımcıyı uzaklaştırması Türk lirasına duyulan güveni zayıflatıyor."
‘BU ADALETSİZLİKLERİ YARATAN BİR DÜZENDİR'
AK Parti'nin ekonomiden anlamadığı iddialarına da gönderme yaparak konuşan Böke, "AKP para işini biliyor, evet. Ama kendi para işlerini iyi biliyorlar. Müthiş bir sosyal ve ekonomik adaletsizlik doğuran ahbap çavuş ilişkisi var" dedi. "Bu düzen, 80 milyonun refaha çıkacağı bir düzen değildir. Bu adaletsizlikleri yaratan bir düzendir" diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı'nın konuşmasından bazı satırbaşları şöyle:
"Türkiye ekonomisini bugün de geçmişte de dünyadan kopuk okumak mümkün değil. 80'den beri küreselleşmeye entegre olmuş bir sistem.
Likidite bolluğu Türkiye ekonomisini de olumlu yönde etkiledi. O dönem, evet bir rüyaydı.
Neo liberal politikalar borçlanmayı tetikleyerek ve bunun doğasını değiştirerek, yani vatandaşın ve şirketlerin döviz borçlanmasına imkan verdi. Sanal ekonomik düzen yarattı. Borçlanarak gelir yaratan, üretmeyen bir ekonomik durumdur bu.
2000'lerde çok keskin bir neo liberal politika uygulaması var ama piyasaya işi bırakmayan, ahbap çavuş ilişkisi var."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "tasarruf edin" açıklamalarını eleştiren Selin Sayek Böke, "Tasarruf mu, israf mı dendiğinde, ben AKP'yi israf tarif eder derim. İnsanlar cebinde para yokken borçlandığı bir noktada insanlara tasarruf et demesi yönetimin ekonomiyi bilmediğini gösteriyor. Dertleri Türkiye olsaydı borca ihtiyacınız olmadan size gelir üreten bir ülke yaratacağız derlerdi" ifadelerini kullandı.
‘BÖYLE BİR ÜLKEDE TASARRUF ET DEMEK, ÖLÜM DEMEK'
Net asgari ücretin 1300 lira, açlık sınırının ise 1461 lira olduğunu hatırlatan Böke, "Gıda için 1461 liraya ihtiyacı olan bir Türkiye'de, ortalama ücretin zaten asgari ücret kadar olduğu bir ülkede tasarruf et demek ölüm demek" diye konuştu. "Ekonomik özgürlüğünü artıracak düzeni inşa etmek gerekiyor" ifadesini kullanan CHP'li Böke, "Biz seçim bildirgesinde net 1500 lirayı kafamızdan atmadık. Bu ücrette yeterli değil ama insan biraz nefes alsın istedik. İnsanları zengin etmek gerekiyor. O zaman tasarruf eder" dedi.
Türkiye olağanüstü bir dönemden geçtiğinin ve ekonomik krizin eşiğinde durduğunun altını çizen Selin Sayek Böke, "Bunu uyarı olarak söyledim. Çünkü içine girmemiz iktidar tarafından içine sokulmamız an sebebi. Bunun sebebi siyasettir. Türkiye'de kriz var mı sorusunun yanıtı reel sektördedir. 3 milyon işsiz var. 6 milyon kişi çalışabilecek durumda. Çalışmak istiyor, ya iş bulamıyor ya umudunu kaybetmiş insanlar. Her 5 gençten 1'i eğitimli gençler arasında özellikle iş bulamıyor" dedi.
Tablo buyken AK Parti'nin arka arkaya seçim kazanmasının bir paradoks yaratıp yaratmadığını soran Aysever'e "Böyle bir paradoks yok aslında" diye yanıt veren Böke, "Küresel likiditenin bol olduğu 2000'lerde büyük bir kaynağımız vardı. İktidarın ülke umurunda olsaydı hak temelli sosyal devlet olarak değil, partizan şekilde parti bağı üzerinden vatandaşın ihtiyacını giderecek bir yapı kurdu. Vatandaş daha önce alamadığını partizanlıkla alır hale geldi. Vatandaş borçlanarak ihtiyacını karşılamak zorunda kaldı. Borçla vatandaşı kendisine bağladı AKP. Siyasi geleceğinin devamlılığı olarak bu vatandaşı gördü" ifadelerini kullandı.
"Türkiye'de ekonomik kriz bildiğimiz döviz, faiz, bankacılık, finans krizine dönecektir" diyen Böke, "Reel sektör krizine bu eklenirse bugüne kadar benzeri görülmemiş bir derin kriz yaşar. Bundan önceki krizlerde vatandaş değil, bankalar, kamu borçluydu. Şimdi ise durum farklı, şimdi 80 milyon borçlu olarak krize giriyor. ‘Bankaların borcudur, benim borcum değil' deme şansımız yok. Çünkü banka borçlanamazsa çiftçi üretemeyecek, pazara ürün gelmeyecek, ürün eve girmeyecek" dedi.
‘CHP'Lİ VEKİLLER OLMASAYDI O ÖNERGE GEÇERDİ'
CHP'nin bu sürece nasıl dahil olacağının sorulmasına geçtiğimiz hafta tartışılan cinsel istismar yasa teklifinden örnek veren Böke, şunları kaydetti:
"Geçtiğimiz hafta bir gece yarısı cinsel istismar önergesi geldi Meclis'e. O mecliste CHP'li vekiller olmasaydı önerge geçmiş olacaktı. Parlamenter demokrasi ısrarımızın en temel örneklerinden biriydi. Bu durdurma sayesinde Perşembe'den Salı'ya kadar insanların sokakta toplumsal muhalefeti gösterme imkanı oldu. Bizim sokağa çıkmak dediğimiz şey tam da budur. Biz biliyoruz ki toplumsal muhalefet mücadelenin ortağı olmazsa bizim mücadelemiz eksik kalır."
‘BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DERKEN 15 TEMMUZ'U ÖRNEK GÖSTERİYORUZ'
CHP'nin ‘Yenikapı ruhu'ndan neden vazgeçtiği sorusuna yanıt veren Selin Sayek Böke, "15 Temmuz'da bir felaket yaşadı Türkiye. O gece ortaya çıkan tablo da felaketin dışavurumuydu. O gece demokratik güçler felaketi durdurdu. Bombalar altında tüm partiler darbeye karşı demokrasi dedi. Özellikle muhalefet iktidara karşı yapıldığı algısı üzerinden değil Türkiye'ye karşı yapılan darbeye hayır dedi. O gece basın kendini özgür hissetti. O cesareti neyin verdiğini bilmiyorum ama demokratik olarak yapması gerekeni yaptı" dedi. Böke, "Yarın biz basın özgürlüğü derken neyi ifade ettiğimizi o geceyi örnek olarak gösteriyoruz" dedi.
"Üç unsurdan söz ediyordu: Vatandaşın direnme hakkı, güçlü parlamento, özgür basın; biz bu üç unsurla Yenikapı ruhuna gittik" diyen Böke, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Siyaset çözüm üretmekle yükümlüdür. Çözüm için tüm aktörleri zorlamakla yükümlüdür ana muhalefet partisi. Her dört kişiden üçü kendisiyle aynı partiye oy vermeyenlerle komşu olmak istemiyor, çocuklarını oynatmıyor. Biz kutuplaşmanın önüne geçecek her zeminden sonuç çıkarmakla yükümlüyüz. Bizim görevimiz bu zaten."
‘ERDOĞAN'IN DAVUTOĞLU'NU GÖREVDEN ALMASI SİVİL DARBEYDİ'
Türkiye'de darbelerin ‘sivil darbe' olarak da gerçekleştiğine, Davutoğlu'nun görevden alınmasının da bunun bir göstergesi olduğuna vurgu yapan Böke, "Davutoğlu yüzde 45 oy almış bir başbakandı. Cumhurbaşkanın kendisini görevden alması bir sivil darbeydi" dedi.
‘KAMUCU BİR DÜZENDE BAKAN OLMAYA HAZIRIM'
Aysever'in "Genel Başkan olacağınız söyleniyor" demesi üzerine açıklama yapan Selin Sayek Böke, "Türkiye'de kamucu anlayışın yeniden gündeme gelme durumu var. Ben bir sosyal demokrat partinin genel başkan yardımcısı ve parti sözcüsüyüm. Akademik ve siyasi çalışmalarımı bu ilkeler üzerine inşa ettim. Türkiye'de eksik olan ve yeniden inşa edilmesi gereken kısım da budur. Kamunun etkin rol oynadığı bir ekonomik düzene ihtiyacımız var. Türkiye yeni bir atılımı eğitim ve teknoloji ile yapacaktır ve bu piyasa eline bırakılacak konular değildir. Kamunun üretici olduğu bir sistemde bakan olmaya hazırım" dedi.