Suriye ordusunun Halep'in doğusunda El Kaide’nin kolu Nusra Cephesi (yeni ismiyle Fetih el Şam Cephesi) ve diğer cihatçı gruplara karşı ilerleyişi sürüyor. Halep’in doğusunun temizlenmesinin 5.5 yıl süren savaşta bir dönüm noktası olması bekleniyor. Bu ilerleyişte Rusya’nın Türkiye ile pazarlıklarının da etkili olduğu iddia edilirken, Halep sonrası El Bab, İdlib ve hatta Rakka cephelerindeki gelişmeler henüz meçhul.
Halep’te oluşan yeni durumu yıllardır Şam’da bulunan gazeteci Hediye Levent ile konuştuk.
'HALEP'İN DOĞUSU TEMİZLENDİ'
Hediye Levent, Şam’da Halep’teki gelişmelerin “Savaşın bitmesine yönelik bir adım” olarak algılandığını belirtirken, operasyonun hedefinde merkez ve banliyölerin olduğu bölgeyi güvenlik çemberi içine almanın hedeflendiğini söyledi. "Daha önce Şam kırsalı, Hama kırsalı, Humus kıraslı ve Halep kırsalında dört büyük kara operasyonu başlamıştı. Halep merkez ve banliyölerin içinde bulunduğu bölgeye bir güvenlik çemberi oluşturmak üzere bir planlama yapılmıştı” anımsatması yapan Levent, bunda kısmen başarı sağlansa da Nusra ve diğer grupların etkinlikleri üzerine kontrolün sağlanmasının zaman aldığını kaydetti. Son operasyonla birlikte de Halep’in doğusunun hatırı sayılır kısmının temizlendiğini anlatan Levent, “Halep kırsalı, yani Türkiye'nin de kara operasyonlarında bulunduğu bölgedeki kırsalı kapsamıyor bu operasyon" dedi.
'KUZEY HALEP İÇİN ASKERİ DEĞİL SİYASİ SÜREÇ'
Halep'in kuzeyinde, özellikle El Bab’daki ciddi belirsizliği bölgede askeri çözümden çok siyasi süreçle ilerleyecek olmasına bağayan Levent, şu değerlendirmeyi yaptı: "Türkiye'nin Rusya'nın ve bazı ülkelerin de dahil olduğu bir ittifakın sağlanması gerekiyor Halep kırsalında gelişmelerin olması için. Bir de Halep kırsalında, özellikle İdlib tarafında yüzbinlere varan neredeyse silahlı gruplara mensup kişiler söz konusu. Dolayısıyla bunlara da bir çözüm bulunması gerekiyor. Aynı zamanda o bölgede cihatçılarla birlikte Kürtler de bulunuyor. Bu da aynı zamanda hem Suriye içinde hem Suriye dışında Kürt meselesinin de göz önüne alındığı bir siyasi mutabakatı zorunlu kılıyor. Bu nedenle Halep'in kuzey kırsalı askeri süreçlerden çok siyasi süreçlere bağlı diyebiliriz."
'ORDU VE YPG BİRBİRİNİN YOLUNU KESMİYOR'
Suriye ordusunun Halep kırsalında YPG ile birlikte etmese de birbirinin yolunu kesmediğini söyleyen Levent, bunun mecvuri savaş ortamından kaynaklı bir ittifak olduğunu söyledi. Suriye ordusu ile YPG'nin Haseke'de geçtiğimiz aylarda 2011'den beri ilk kez büyük bir çatışmaya girdiğine dikkat çeken Levent, "Ancak 2011'in başından itibaren Suriye ordusu ile YPG arasında aynı zamanda Kürt siyasi çevrelerle Şam arasında doğrudan açık cephe, bir savaş durumuna geçmesi söz konusu değil. Bunu daha çok mecburi, savaş ortamından kaynaklı bir ittifak olarak değerlendirmek daha doğru. Halep çevresinde de aynı şeyi söylemek mümkün. Dolayısıyla Kürtler şunlarla ittifak yapıyor demek yerine aslında Kürtler pozisyona göre, duruma göre şartları değerlendirip herkesle tüm kesimlerle ittifak yapabilecekleri bir şekilde belirlediler stratejilerini demek daha doğru" diye konuştu.
'TÜRKİYE’YE EL BAB VİZESİ VERİLEBİLİR'
Şam'da El Bab ile ilgili iki farklı senaryonun dillendirildiğine dikkat çeken Levent, şu saptamaları yaptı: "Birincisi Suriye ordusunun El Bab'a gireceği yönünde. Ancak El Bab'a yönelik askeri operasyonun Halep kırsalına yönelik, yani Halep'in içindeki operasyonun devamı olmayacağı söyleniyor. Yani Şam kırsalı ya da Humus kırsalındaki bazı operasyonlar belli bir seviyeye geldikten sonra El Bab çevresine bir operasyonların başlatılacağı yorumları yapılıyor. İkinci görüş ise, El Bab'a Rusya ve İran'ın da Türkiye'nin girişine onay verileceği yönünde bir takım görüşler söz konusu. Ancak El Bab'ın aynı zamanda Türkiye'nin Suriye operasyonunun nihai amacını da ortaya koyacağı bir operasyon olacağı söyleniyor. Yani Türkiye Suriye'ye askeri operasyon başlattığı zaman Rusya neden buna göz yumdu diye tartışılıyordu. İşte bu tartışmaların Türkiye El Bab'a girdikten sonra Türkiye'nin 'asıl niyetinin' ortaya çıkmasıyla birlikte Rusya'nın da reaksiyon verebileceği, gösterebileceği belirtiliyor."
'ŞAM İLE ANKARA ARASINDA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK'
Suriye'de sadece Şam ve Ankara ile sınırlı olmadığına dikkat çeken Levent, "Türkiye'nin bu ülkelerle açık ya da kapalı yürüttüğü pazarlıklar görüşmelerde Türkiye'nin Suriye'deki adımlarını doğrudan etkileyecek gibi görünüyor" dedi. Türkiye ile Şam arasında neredeyse bir bahar havasının başladığı yönündeki söylemlerin gerçeği yansıtmadığını belirten Levent, "O dönemde sahayı yakından izleyen gazeteciler olarak Türkiye ile Suriye arasında doğrudan bir yakınlaşmanın hatta doğrudan Rusya veya diğer ülkelerin aracı olmadığı ikili görüşmelerin yapılması için bile çok uzun bir süreç gerektiğini belirtmiştik. Aynı durum hala söz konusu. Türkiye ile Suriye arasında buzlar çözülmüş değil. Birçok önemli dosya henüz masaya bile gelmiş değil" dedi.
Levent, Erdoğan'ın Esad'a yönelik sert açıklamalarına atfen, "Bu çerçevede karşılıklı açıklamalar da geçtiğimiz yılki değerlendirmelerden çok farklı değil" diye konuştu.
'İDLİB ÇOK DAHA ÖNEMLİ’
Hediye Levent, ateşkeslerle birlikte cihatçıların taşındığı İdlib'e özerklik verilmesinin kesinlikle söz konusu olmayacağına vurgu yaparak, "İdlib'de kurulacak bir özerk yönetimin adı doğrudan emirlik olur. İdlib'de her ne kadar adını değiştirip makyaj yapmaya soyunsa da Kaide'nin resmi olarak Suriye kolu olan Nusra cephesi ve ondan çok farklı olmayan Ahrar gibi gruplar var" ikazı yaptı. Bölgedeki cihatçı gruplar arasında çatışmalara da dikkat çeken Levent "İdlib'e askeri operasyondansa siyasi süreç daha önemli. Türkiye'ye iki açıdan sınırda. İdlib'e yönelik bir askeri operasyon en azından birkaç kilometre ya da daha fazla Türkiye topraklarının içine de taşacaktır. Aynı zamanda oradaki yüzbinlerce militanın Türkiye'ye doğru ilerlemesi ya da kaçması söz konusu. Türkiye bunu ne kadar kaldırabilir? İşin mali boyutu var, siyasi boyutu var… Bu kadar içlerinde radikal gruplarda yıllarca yer almış insanları nereye yerleştirecek Türkiye? Bunları rehabilite edecek mi edemeyecek mi? Uzun vadede Türkiye'nin başına bela olacaklar. Bu da gayet açık" diye konuştu.
'CİHATÇILAR İDLİB’İ KOLAY TERK ETMEZ'
Bu durumun Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren bir mesele olduğunu söyleyen Levent, Türkiye'nin de Suriye'de desteklediği, yatırım yaptığı silahlı gruplar olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: "Suriye'de yürütülen vekalet savaşının uzantıları veya herhangi bir ülke bunların ortadan kaldırılmasına göz yummayacaktır. Bu çerçevede kısaca Suriye'de devam eden vekalet savaşı açısından oldukça da önemli. İdlib'de siyasi bir uzlaşma sağlanmadığı sürece, İdlib'i Suriye ordusu Rusya veya diğerlerinin desteğiyle alınsa bile uzunca bir süre elde tutmak çok mümkün olmayabilir. Ya da orada yıllara uzanan çatışmalar söz konusu olabilir. Çünkü İdlib aynı zamanda dağlık da bir bölge. Nasıl ki IŞİD büyük ihtimalle El Bab'ı kolayca boşaltmayacaksa, İdlib'de bulunan cihatçılar aynı şekilde İdlib'den kolay kolay vazgeçecek gibi görünmüyorlar" dedi.