BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü Kaye, hükümetin daveti üzerine Türkiye'ye 14-18 Kasım tarihleri arasında bir ziyaret gerçekleştirdi. Türkiye ziyaretine ilişkin bir rapor hazırlayacak olan Kaye, Türkiye'de Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, İçişleri Bakanlığı, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'da görüşmeler yaptığını açıklarken Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık ile bir görüşme gerçekleştiremediğini bildirdi. Kaye, bu görüşmelerinin yanı sıra sivil toplum örgütleri, gazeteciler, aktivistler ve avukatlarla da görüştü.
‘MUHALİF SESLER BASKI ALTINDA'
Kaye, Türkiye ziyaretinin bulgularına ilişkin yaptığı açıklamada "Basın, internet kullanıcıları, sanatçılar, muhalif sesler ve daha nicesi sansürden tutuklamaya kadar daha önce görülmemiş bir şekilde baskı altında. Hükümeti, bu gidişatı tersine çevirmeye ve Türkiye'deki tüm insanların Anayasa ve uluslararası insan hakları hukukundan kaynaklanan haklarını korumaya çağırıyorum" dedi.
15 Temmuz darbe girişiminin ve Türkiye'nin demokratik kurumlarına yapılan saldırının şokunu hâlâ hissedenlerin duygularını paylaştığını kaydeden Kaye, "Hükümet, başka herhangi bir hükümet için endişe kaynağı olabilecek ulusal güvenlik kaygılarını benimle paylaştı. Yine de avukatlara, hakimlere, gazetecilere, sanatçılara, akademisyenlere ve aktivistlere yönelik haksız saldırılar güvenliği baltalamakta, kutuplaşmaya ve uzun vadeli istikrarsızlığa neden olmaktadır" dedi.
Hükümetin, ülkedeki her bireyin yaşamını korumak ve demokratik özgürlüklerin devamını sağlamakla yükümlü olduğunu vurgulayan Kaye, Terörle Mücadele Kanunu, olağanüstü hal kararnameleri, cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen TCK'nın 299. maddesi ve internet düzenlemelerinin ifade özgürlüğüne ‘orantısız' saldırılara yol açtığını kaydetti.
Kaye, ziyareti boyunca terörle mücadele kanunlarının, gazeteciliğin suç olarak gösterilmesi ve medya organlarının kapatılması için gerekçe olarak kullanıldığını gördüğünü de ifade ederken Türkiye'de ifade özgürlüğüne ilişkin durumun ‘vahim' olduğunu belirtti.
Kaye, "Hükümete, mümkün olan en güçlü şekilde çağrıda bulunuyorum; ifade ve düşünce özgürlüğünden kaynaklanan haklarını kullanmaktan dolayı cezaevinde bulunanlar derhal serbest bırakılmalıdır" dedi.
BM Özel Raportörü, çalışmalarından dolayı tutuklanan gazetecilerle görüşmenin kendisi için bir ‘onur' olduğunu ifade ederken bu görüşmelerin Adalet Bakanlığı'nın izniyle gerçekleştiğini ifade etti.
Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon sonucunda tutuklanan ve Silivri Cezaevi'nde bulunan Hakan Karasınır, Bülent Utku, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör ve Önder Çelik ile ve ayrıca Özgür Gündem soruşturması kapsamında Bakırköy Cezaevi'nde tutuklu bulunan Nemciye Alpay ile görüştüğünü açıklayan Kaye, Adalet Bakanlığı'nın Aslı Erdoğan, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Turhan Günay, Musa Kart ve Güray Tekin ile tutuklu bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi eski hakimi Aydın Sefa Akay ile görüşmesine izin vermediğini belirtti.
Kaye, Silivri'de görüşebildiği Cumhuriyet gazetesinden tutuklu gazetecilerin kitap, kâğıt ve kaleme ‘sınırlı erişimleri' olduğunu bildirdi.
Kaye, "Hükümete, sadece bu insanları değil, benzer suçlardan dolayı tutuklu bulunan bu insanların ülke çapındaki tüm meslektaşlarını serbest bırakma çağrısında bulunuyorum" dedi.
BM Özel Temsilcisi, üniversiteler ve medyadan ‘kaygı verici sayıdaki' işten çıkarmalardan dolayı endişesini de dile getirirken "Alınan tedbirler hem orantısız hem de şeffaflık barındırmıyor. Örneğin medya çalışanları konusunda hükümet bu insanlara çok ciddi suçlamalar yöneltiyor, buna karşılık bu suçlamalar için kanıt sunulmuyor, adil yargılama yapılmıyor ve süreç şeffaflık barındırmıyor" dedi.
‘Kürt sanatçı, medya kuruluşları ve akademisyenlerinin ifade özgürlüğüne yönelik saldırılara' da dikkat çeken Kaye, sivil toplumun artan hükümet baskısı ve sansürle karşı karşıya kaldığını, görüştüğü sivil toplum örgütlerinin, 11 Kasım'da İçişleri Bakanlığı'nın 370 sivil toplum örgütünü kapatma kararıyla birlikte çalışma alanlarının daraldığından şikayet ettiğini kaydetti. "Türkiye, yetkililerin korumak ve teşvik etmekle yükümlü olduğu canlı bir sivil topluma sahiptir. Sivil toplum, tüm hükümetlerin, istikrar ve ekonomik büyümenin teşvik edilmesinde bir müttefikidir. Yetkililerin tam aksi yönde tedbir aldıklarını gözlemlemek benim için derin bir üzüntü kaynağıdır" dedi.
Kaye, internet sitelerine ve genel olarak internete erişim engelleriyle ilgili olarak bu tedbirlerin uluslararası standartlarla uyuşmadığını ifade ederek "Meclis, internet ve mobil iletişim ağlarına erişimin keyfi olarak engellenmesine kısıtlamalar getirecek bir yasal düzenleme yapmayı değerlendirmelidir" diye konuştu.
Türk hükümetiyle çalışmalarını sürdürmek istediğini belirten Kaye, "Türkiye birçok insan hakları mekanizmasıyla iyi ve açık bir diyalog sürdürmektedir. Yetkililere, dürüst görüşmeler yapma konusundaki açık davranmaları dolayısıyla teşekkür ediyorum" dedi.