Deutsche Welle Türkçe'nin aktardığına göre, Almanya'da 40'ı aşkın medya kuruluşunun 15 Kasım Dünya Hapisteki Yazarlar Günü vesilesiyle yayımladığı mektubun Türkçe orijinali şöyle:
‘SONSUZA KADAR CUMHURİYET: TESLİM OLMAYIZ'
İşte uluslararası meslektaş dayanışmasının harika bir örneği.
— Can Dündar (@candundaradasi) 15 Kasım 2016
Teşekkürler. https://t.co/5LL1PXqaLR
NE OLDU?
93 YILLIK GAZETE
Ama Cumhuriyet gibi, tam 93 yıl önce Türkiye'nin de kurucusu olan Atatürk tarafından isim babalığı yapılmış, her darbe döneminde ‘solcu' olduğu için baskı görmüş, her daim demokrasi, laiklik, hukuk devleti, insan hakları ve ifade özgürlüğünü savunmuş ve ‘evrensel gazetecilik değerleriyle sadece ve sadece habercilik yapan' gazeteye böyle bir baskı uygulanacağını dillendirmek bile istemiyorduk.
15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ
15 Temmuz'da ne olduğunu aslında Türkiye dışından birine anlatmak da pek kolay değil. Kısaca şöyle diyebiliriz: 2013'ten beri AKP ile güç savaşına giren dinci bir örgüt olan Fethullah Gülen Cemaati, 15 Temmuz'da bir darbeyle hükümeti devirmek istedi. Bütün ülke ayağa kalktı, seçilmişleri korudu. Türkiye'deki her kesimin birlik olup demokrasi için sokaklara çıkması ile darbe teşebbüsü püskürtüldü. OHAL ilan edildi. Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/ PDY) ile mücadeleye başlandı, soruşturmalar açıldı, gözaltılar ve binlerce insan hakkında tutuklamalar uygulandı ve uygulanmaya devam ediliyor.
CUMHURİYET'E SUÇLAMA
Her şeye rağmen, iyi gazete yapmak ve iyi gazetecilikten vazgeçmedik. Tıpkı yöneticilerimizin ve yazarlarımızın gözaltına alındığı ilk günkü gibi. İlk toplantımıza yine ‘iyi gazete yapmalıyız' diyerek başladık. Yazarımız ve yayın danışmanımız Kadri Gürsel'in telefonunun çalması ve evinde arama yapıldığının söylenmesi, Gürsel'in apar topar gitmesi ve gittikten sonra onun da tutuklanması biz Cumhuriyetçileri işini yapmaktan da alıkoymadı. Tıpkı gözaltı kararından sonra gazeteye gelen karikatüristimiz Musa Kart ve icra kurulu üyesi Önder Çelik'in ifade için çekinmeden ve kendiliklerinden emniyete gitmesini durduramadığı gibi.
Meslektaşlarımızın gözaltına alınma sebebi, ‘FETÖ/PDY ile PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işledikleri' suçlamasıydı. Oysa Fethullah Cemaati'nin büyük bir tehlike olduğunu ve FETÖ/PDY'nin Türkiye Cumhuriyeti'ni ele geçirerek İslam devleti kurmak için poliste, adliyede, yargıda sürekli örgütlendiğini yazan nadir gazetelerden biriydi Cumhuriyet. Tıpkı, Kürtlerin hakkını savunurken PKK'yi sürekli eleştiren, her türlü teröre karşı olan nadir gazetelerden olduğu gibi. Ve şimdi bütün geçmiş unutulmuş ve bütün suç Cumhuriyet'e biçilmişti.
SANIK SAVCI
GAZETECİLİKTEN SUÇLANDIK
5 Kasım'da adliyeye çıkarılan 13 arkadaşımızdan 4'ü adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Gece saat 04.00'te gazeteye gelişleri, gazetede çalışanların onları bekleyişleri, bu mesleğe ne kadar sadakatle bağlı olduğumuzun göstergesiydi. Ama Türkiye'de hiçbir sevinç cezasız kalmaz. Cuma gecesi başlayıp cumartesi sabah Avrupa'nın en büyük adliye sarayı olan Çağlayan Adliyesi'nde hâkim önünde sorguları bitirilen arkadaşımız, ne yazık ki tutuklanarak yine Avrupa'nın en büyüğü olmasıyla övünülen Silivri Cezaevi'ne gönderildi. Böylece Türkiye, tutuklu gazeteciler listesindeki sayısını da 142'ye çıkardı.
Serbest kalan yazarlarımızdan savcılığın sorularını öğrendik: "Neden o haberi yaptınız?" "Neden şu manşeti attınız?" "Neden bu spotu yazdınız?" Yani savcı, bizi gazetecilik yapmakla suçluyordu. Siyaset bilimi profesörü John Keane'in sözü aslında durumuzu özetliyordu: "Bazıları, bazı şeylerin bazı yerlerde yayımlanmasını istemez. İşte o şeylere haber diyoruz."
DAYANIŞMA NE GÜZELSİN
TEK EKSİĞİMİZ VAR
Tek garantimiz eksik: Basın özgürlüğü. Demokratik bir ülkede olması kural kabul edilen ve olmazsa olmaz ifade ve basın özgürlüğü bizim ve bu ülkede yaşayan herkesin ihtiyacı. İşimizi rahatça yapabilmek, sadece gazeteci kalabilmek, sesi olmayanların sesi olmak, hakikatleri insanlara duyurmak ve yazabilmek için. İşimiz zor, baskılar ağır, tehditler ciddi ama bunların hiçbiri bizi alıkoymayacak. Yayın yönetmenimiz Murat Sabuncu'nun içeriden gönderdiği ve herkesin gözlerini dolduran şu mesajı aslında Cumhuriyet'teki her çalışanın ilkesi: "Biz sadece ve sadece halkımızın ve okuyucumuzun önünde eğiliriz."