Türkiye'den iyimser açıklamalar da dile getirildi ve başta Başbakan Binali Yıldırım olmak üzere hükümet yetkilileri özellikle Fethullah Gülen'in iadesiyle ilgili taleplerini bu kez Trump'a seslenerek yinelediler.
Peki Trump'ın başkanlığı ile birlikte gelen Türkiye-ABD ilişkilerine dair beliren Ankara'daki iyimserliğin nedeni ne? Bu iyimserlik gerçekçi mi?
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nda (SETA) koordinatör yardımcısı olarak çalışan ve uluslararası ilişkiler alanında öğretim üyeliği yapan Prof. Muhittin Ataman, Trump ile birlikte bir süredir hayli soğuk olan Türkiye-ABD ilişkilerinin olumlu bir noktaya evrileceğini düşünenlerden.Ataman bu iyimserliği çarpıcı bir cümleyle özetliyor: "Bu iyimserliğin birinci nedeni bir önceki yönetimdir."
Obama'nın başkanlık görevini sürdürdüğü 8 yıl boyunca iki ülke arasındaki ilişkilerin kısa bir süre haricinde sorunlu olduğunu belirten Ataman, bunların başında Fethullah Gülen'in iadesi konusunun ve ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerle kurduğu ilişkinin olduğunu vurguluyor.
Ataman Hillary Clinton'ın, Obama'nın çizgisini sürdürme vaadinde bulunduğunu hatırlatarak, "Türkiye'de FETÖ'yü muhafaza eden Clinton yönetimi başa gelmesin de kim olursa olsun noktasına geldik. Evet, bir belirsizlik durumu var. Bu doğru ama şu anki belirli durum, olumsuz bir durumdur. Türkiye siyaset yapıcıları da, kamuoyu da belirsiz durumu, o olumsuz belirli duruma tercih ediyorlar. Trump lehine bir kanaat söz konusu" diyor.
'HEM RİSK HEM BELİRSİZLİK VAR'
Ancak genel anlamda değerlendirmesini "Hem risk hem belirsizlik var" diyerek özetliyor.
Trump'ın politikalarına yönelik beklentisini ise, "Türkiye'nin iç siyasetiyle daha az uğraşan bir ABD bekliyorum. İkincisi Suriye'nin kuzeyinde bir güvenli bölgeden yana olduğunu söylemişti. Bu da bizim lehimizedir. İran'a karşı bir tutumu var. Türkiye ile ilişkileri geliştirip İran ile ilişkilerin soğumasını bekliyorum. Siyasetten ziyade ekonomiye vurgu yapıyor. Bu olacaksa bu da Türkiye açısından olumlu. Ben yakın dönemde Türkiye ile ABD ilişkilerinde bir iyileşme olmasını bekliyorum" diye açıklıyor.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, İran ile Obama döneminde yapılan nükleer anlaşmanın ilga edilmesi halinde Ortadoğu'da büyük bir güvenlik sorunu doğuracağını öngörüyor.
Sinan Ülgen'e diğer başlıklarda değerlendirmelerini sorduğumda ise, "Trump'ın kayıtsız şartsız İsrail desteğinin de zaman içerisinde burada yansımaları olacağını düşünüyorum" diyor.
Bunun yanı sıra Trump'ın demokratikleşme adımlarını öne alan bir lider olmamasından dolayı, Türkiye ile ilişkilerinde de demokrasinin önemli bir madde olmayacağını öngörüyor.
'GÜLEN TAVRI O KADAR NET OLMAYACAK'
Ayrıca Gülen'le ilgili süreç konusunda da iyimser olmadığını belirten Ülgen, "Trump yönetimindeki ABD'nin Gülen konusunda daha net tavır sergileyeceği konusunda bir kanaat var. Bunun o kadar net olmayacağını düşünüyorum. Trump yönetimi, Obama veya olası Clinton yönetimine oranla daha net bir tavır sergileyebilir. Ama özellikle iade konusunda yargı son sözü söylüyor. Yargı bakımından bunun bir değişiklik getirmeyeceğini düşünüyorum" diyor.
Peki ya Suriye'de Kürtlerle ilgili yeni bir tutum alır mı Trump? İdiz, bu konuda da temkinli.
"Orada ABD'nin liderliğinde önemli bir operasyon yürütülüyor. Bunlar yürütülürken, sırf Türkiye'yi memnun etmek için dereyi geçerken at değiştireceğini sanmıyorum. Suriyeli Kürtlere yönelik oldukça lütufkar açıklamaları da var. Bu iki konudaki politika değişmeyecektir. Bunlar ABD'nin devlet politikası olarak gelişti. Trump geldi, ABD ile ilişkiler düzelecek diye düşünüyorlarsa farklı bir güne uyanacaklar."
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Ahmet Kasım Han da belirsizlik hususunu vurguluyanlardan. Han, bu durumda birkaç senaryonun geçerli olabileceğini söylüyor. Bunların arasında olumlu ve olumsuz senaryolar mevcut.
'TRUMP KAPALI BİR KUTU'
Han, iki liderin "elektriği tutarsa" buradan Türkiye lehine bir sonuç çıkabileceğini söylüyor:
"Trump insan ilişkileriyle meseleleri götürmeyi seven bir adam. Pragmatik bir işadamı. Bu özellikleriyle bizde de karar verici olarak karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bulduğu her durumda, eğer iki liderin elektriği tutarsa, kolaylaştırıcı etki oluşabilir."
Han'ın dikkat çektiği bir diğer senaryo ise Obama yönetimi ile süregelen ilişkilerdeki değişiklik ihtimali.
Ancak burada Trump'ın keskin kişiliğinin getirdiği riske de dikkat çekiyor Han, "Trump'ın da kendi kişisel refleksleri bakımından, kendine odaklı bir adam olduğunu ve meseleleri kolaylıkla iktidar sorununa dönüştürebileceğini düşünürsek ve bunu sürekliliğin getirdiği öngörülebilirliğin bu dönem ortadan kalkabileceği gerçeği ile özdeşleştirirsek, burada bir riskin olduğunu söylemek lazım" diyor.
Son olarak ise ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerde en az değinilen konulardan birine dikkat çekiyor. Trump'ın, Türkiye açısından bir dezavantaj yaratması öngörülen Trans Pasifik ve Trans Atlantik anlaşmalarına karşı olduğunu hatırlatarak bu anlaşmaların gerçekleşmemesinin Türkiye'ye olumlu yansıyacağını belirtiyor.
Trump'ın, Türkiye-ABD ilişkilerinde bundan sonra ne olacağına dair, bardağın dolu tarafını görenler ile boş tarafına bakanlar söz konusu. Durumun belirsizliği de değerlendirme yapanlara geniş bir alan sağlıyor.