HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutuklanmadan önce Express dergisinin son sayısı İrfan Aktan'la yaptığı söyleşinin öne çıkan bölümleri şöyle:
(…) HDP milletvekillerini ve siz eşbaşkanları doğrudan hedef alan yargısal bir süreç işliyor. Bazı milletvekilleri hakkında mahkemeye zorla getirilme kararı var, tutuklanmaları da olası. Bunlar partiniz içinde nasıl algılanıyor?
Tutuklama, gözaltı olabilir. Biz eşbaşkanlara dahil, bir yargı operasyonu olabilir. Bu çok ihtimal dahilindedir ve şu anda bunun olmaması için yasal engel yok. Peki, neden yapamadılar? Ocak ayından beri Erdoğan neredeyse gece-gündüz 'dokunulmazlıklarını kaldırın, yargı gereğini acilen yapsın' diye kamuoyu önünde talimat veriyor. Acaba zaman zaman bize karşı merhamet duyguları mı depreşiyor da bunu yapmıyorlar? Hayır. Tam da bunun kendisine maliyetinin yüksek olacağını her hesap ettiklerinde, frene basmak zorunda kalıyorlar. Ama gerilim-çatışma giderek sertleşiyor ve Erdoğan artık bazı maliyetleri ödemeyi de göze alabilir.
Ne gibi maliyetler?
Başkanlık sistemi için referandum hazırlığı yapılıyor. Referandum ihtimaline nasıl bakıyorsunuz?
Parlamentodaki aritmetik hesaba katıldığında, referanduma gitmeyi tek başımıza engelleme şansımız yok. MHP ve AKP anlaşır ve fire vermeden bunu parlamentodan geçirirse, referanduma gidilecek. Bizim tercihimiz böyle bir ortamda herhangi bir referanduma gidilmemesidir. Çünkü böyle ortamların en büyük tehlikesi faşizmi sandıktan çıkarmak, onu kurumsallaştırıp 'meşruiyetini' sağlamaktır. Adil seçim koşulları varmış gibi referandum sonucunu bu meşruiyete dayandırarak kalıcı hale getirmek dönemin en büyük tehdidi ve tehlikesidir. (…) Ama karşımıza konan sandığa da duyarsız kalamayız.
Ne yapacaksınız peki?
Referandum gelecekse, bunun başkanlık rejimi adı altında dayatılan bir dikta rejimi olduğunu topluma anlatmamız lâzım. Bu bir fırsattır. Belki imkânlar eskisi kadar olmayabilir, ama eldeki olanaklarla, bütün muhalif kesimler bunun son tarihsel hesaplaşma olmadığının da farkına vararak mücadele etmeli. (…) Referandumdan korkmuyorum. Kesinlikle iyi bir sonuç elde ederiz. (…) Fakat MHP ve AKP'nin böyle bir ortamdaki işbirliği ve medyanın tek sesli hale getirildiği, seçim kampanyasının sadece Erdoğan'ın kazanması üzerine kurulacağı hesaplanırsa, referandumda yüzde 50'den fazla oy alabilir. Bu da 'başkanlık halk tarafından desteklendi, artık meşruiyeti vardır' sonucu çıkarır. Ama bizim de elde edeceğimiz başarı kesinlikle 7 Haziran'dan daha yüksek olur. Biz buna dayanarak mücadeleyi büyütüp sıçratabiliriz. (…)
'ERDOĞAN SİSTEM YARATABİLECEK BİR LİDER DEĞİL'
Diyelim ki başkanlık rejimine geçildi, Saray bu rejimi kurumsallaştıracak güçte mi sizce?
Erdoğan bir sistem yaratabilecek bir lider değil. Kendisini en güçlü hissettiği an şu andır. Herkes artık Erdoğan'ın işi alıp götürdüğünü ve bundan geri dönüş olmadığını düşünse de ben o kanıda değilim. (…) Erdoğan siyasi olarak kendisiyle sınırlı bir düzen yaratabilir. Siyaseten bittiği gün, bir gün sonrasında Erdoğanizm diye bir şey kalmaz. Parçalanmış bir AKP, darmadağın bir devlet yapısı… Tabanı da yeni bir sağ oluşumunun arkasından koşacaktır. Ama Erdoğan'ın verdiği zarar, Erdoğan'dan sonra kolay kolay atlatılamayacaktır. Toplumda karşısındakini boğazlayacak düzeyde bir Türkçü-İslâmcı kitle yarattı. Türkçülük de, İslâmcılık da her zaman vardı. Ama Türkçü-İslâmcılık bu kadar kitleselleşmemişti. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu kitle Erdoğan'ın teşviki ve devletin de desteğiyle sokağı da kullanmayı öğrendi. Şimdi kendisi gibi düşünmeyen bütün toplumsal odakları bir tehdit olarak görüyor bu kitle. Kendisi gibi düşünmeyen bireyleri fiziken de yok etmek için sadece talimat bekliyor. Tehlike budur.
'MUHALEFETİN BU FIRSATI İYİ DEĞERLENDİRMESİ LAZIM'
Bunun yolu, ev ev dolaşarak yeniden halka gitmektir. Üstten siyasi çağrılarla, elit söylemlerle veya süslü laflarla bu süreç götürülemez. Seçim çalışması yapıyormuş gibi insanların güvenini kazanmak, süreci anlatmak, neler yapılabileceğini doğrudan halkla tartışmak ve bunu tabandan doğru örerek gelmek gerekiyor. Tabanı, muhalif kesimleri buna hazırlamak gerekiyor. (…) Türkiye toplumu bu faşizme karşı meydanlarda, alanlarda direnmelidir. HDP bunu örmenin çabası içinde. Yaklaşık bir buçuk aydır bütün hazırlıklarımızı, örgütlerimizi, teşkilatlarımızı buna göre yeniden konumlandırıyoruz. Toplantılar yapıyoruz ve bütün bu çalışmayı halka, mahalleye, sokağa taşıyacak perspektifi oluşturuyoruz. Kendimize güveniyoruz. Hiç umutsuz, karamsar değilim. Baskının çok abartılı, orantısız olduğu dönemlerde bir avantaja sahipsiniz: Kazanmak için ayakta kalmanız yeterlidir. Saldırılara illa aynı oranda cevap vermeniz gerekmiyor. Bu kadar büyük saldıranın bir dezavantajı vardır: Bu büyük güce rağmen karşısındakini yıkamazsa, yenilmiş sayılır. O yüzden bu fırsatı Türkiye muhalefetinin iyi değerlendirmesi lâzım. (…)
(…) Bir basın açıklamasına bile gitmekten korkar hale gelmiş olan insanları nasıl bir söylemle demokratik haklarını talep etmek üzere sokağa çıkmaya ikna edebilirsiniz?
Başkanlık referandumu söz konusu olursa, HDP ile CHP tabanı arasında bir ittifak için tarihi fırsatın yakalanabileceği söyleniyor. İki taban arasında bu anlamda bir ortaklaşmanın koşulları hâlâ var mı?
CHP tabanı da 'Yenikapı ruhu'ndan rahatsız.
Biz parlamentonun üçüncü büyük partisiyiz. Diğer partilerin tabanlarından oy almak, onları ikna etmek herkesin hakkıdır, bizim de hakkımızdır. CHP tabanına "siz bu yönetimi hak etmiyorsunuz" diyoruz. Böyle bir yönetim CHP tabanı için zulümdür. Kaç tane CHP'li Yenikapı'daydı? Bir kişi bile olduğunu zannetmiyorum. Tam tersine, Yenikapı'daki sahnede oluşturulan ruhtan CHP tabanı ürktü, korktu. CHP yönetiminin "muhalefeti önemli ölçüde gerileten bir iş yaptık" diyerek özeleştiri vermesi lâzım. (…) Erdoğan'ın siyasi darbesinin önünü açan şey, Kılıçdaroğlu'nun Yenikapı'ya gitmesidir, (…) Buluşacağımız yer Yenikapı ruhu değil. Muhalefet bir ruhta birleşmek istiyorsa, bu Gezi ruhudur. Buyrun orada buluşalım. Gezi'den başka bizi buluşturacak bir ruh var mı?
Diyelim ki anamuhalefetin başkanı sizsiniz. Ne yapardınız?
'BELKİ KAZANMAYACAĞIZ AMA ERDOĞAN'IN KAZANMASINA DA İZİN VERMEYECEĞİZ'
Baskıcı politikalar, akademisyenlerin, öğrencilerin, öğretmenlerin, kadınların, hak talep edenlerin karşı karşıya kaldığı kuşatma karşısında en sık duyduğumuz soru şu: "Bu kâbustan nasıl çıkacağız?" Sizin buna yanıtınız var mı?