'EĞER TOPLUMSAL TEPKİ GÖSTERİLMEZSE…'
Çakırözer, Cumhuriyet'e kayyum atanması tartışmalarıyla ilgili olarak şöyle konuştu: "Görünen o ki, kapatma, kayyum atama gibi bir arayış çok rahatlıkla gündeme gelebilir, eğer toplumsal tepki gösterilmezse. Bu yüzden de hem genel başkanımız, hem parti örgütlerimiz, hem de milletvekili arkadaşlarımız; hepimiz buna karşı durmaya devam ediyoruz. Çok ağır suçlamalar var. Örneğin, ömrünün önemli bir bölümünü Gülen Cemaati'yle mücadeleyle geçiren Hikmet Çetinkaya, ‘FETÖ-PKK destekçisi olmak' gibi bir suçlamayla yargılanıyor. Kabul edilmesi mümkün değil."
Çakırözer, gözaltı işlemlerinin ekrana yansıyan kısımlarını ise şu sözlerle değerlendirdi: "Hikmet Çetinkaya'nın, Aydın Engin'in durumları kötü. Gözaltına alınırlarken nasıl zorlandıklarını görüyorsunuz. Bu insanlar sabahın köründe, evlerinden alınmak yerine ifade için davet edilebilirlerdi. Avukatlarına 5 gün boyunca erişemeyecekler. Gazetenin avukatları bunun da hukuki olmadığını söylüyorlar. Zira yeni getirilen kanun hükmünde kararnameyle 5 gün olan gözaltı süresinin tekrar bir güne düşürüldüğünü ama savcının bunu gözardı ettiğini ifade ettiler. Yani neresinden tutsanız, basın özgürlüğünün darbe aldığı, Türkiye'nin bir kez daha zeminlerinin sarsıldığı bir uygulama yaşanıyor."
Cumhuriyet Vakfı'na bağlı olan gazeteyi ilgilendiren bir başlık da vakfın yönetimiyle ilgili dava süreci. Çakırözer, yönetimin değişmesine neden olabilecek bu davayla ilgili de değerlendirmelerde bulundu: "Böyle bir tartışma var gazetenin içinde, yürüyen giden. Ama bu tartışma asla Cumhuriyet'e kayyum atanması, kapatılması, sesinin kısılması, sindirilmesi şeklinde bir sonuca vardırılmamalıdır. Bunu engellemek de tüm toplum olarak görevimiz. Yazarlarımızın, yöneticilerimizin derhal serbest bırakılması gerekiyor."
‘BUNU DÜNYADA KİMSEYE ANLATAMAZSINIZ'
Çakırözer, bugünün gazete manşetlerine atıfta bulunup medyanın konuya dair tutumuna da şu eleştiriyi getirdi: "Aslında bu örnekler her şeyi çok net bir biçimde ortaya koyuyor. Benim söyleyebileceğim, buradaki algı her ne olursa olsun, bu konu, bütün dünyadan önde gelen medya kuruluşlarında ilk birkaç haberden biri olacaktır. Bu OHAL düzenini kullanmak. Ya da daha önce cemaatin basın kuruluşlarına yönelttiği suçları Cumhuriyet'e yöneltmek. Bunların kamuoyunda bir inandırıcılığı olmayacaktır. Örneğin Musa Kart'ı özgürlüğünden mahrum bırakmayı kimseye anlatamazsınız dünyada. Ayrıca Türkiye'nin en eski gazetesinin, ismini Atatürk'ün koyduğu gazetenin yöneticilerinin bu şekilde suçlanıyor olması şu anda hem FETÖ hem de PKK ile mücadeleye gölge düşürür."