'ŞUANA KADAR TOPLUMUN ÖNÜNE KONULMUŞ BİR METİN GÖREMEDİK'
"Bunların nedenini bir algı yönetimine bağlıyorum" diyen Sarıkaya, başkanlık sisteminin getirilmesi ve bunun bir anayasal sisteme bağlanması için, sistemin kural ve koşullarının sıralandığı bir metin olması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Yani toplumsal bir sözleşme veya toplum sözleşmesidir anayasalar. Anayasalar toplum sözleşmesi olduğuna göre bu toplum sözleşmesinin bir şekilde yazılı bir metinle toplumun önüne konulması gerekiyor. Şuana kadar toplumun önüne konulmuş bir metin görmedik. Ortada bir metin yokken bu metine bırakın muhalefet partilerini iktidar partisinin içerisindeki milletvekillerinin de katkı verip vermeyeceği henüz bilmemişken biz referandumu nasıl tarihleyebiliriz?"
Sarıkaya, anayasa değişikliği ile ilgili de şu konuya değindi:
"Anayasa'nın az bir maddesini değiştirmek için parlamento harekete geçti. Parlamentonun bu hareketini temel alan uygulamada hakimler ve savcılar yüksek kurulunun ikiye ayrılmasıydı ve buna ilişkin düzenlemeydi. Harfiyen muhalefet partilerinin hepsi ve iktidar partisi bir metin üzerine anlaştı. Bu belki de anayasa konusunda iktidar ve muhalefetin uzlaştığı tek noktaydı. Sonuçta anayasa için 7 maddelik bir paket hazırlandı, liderlerin görüşüne sunuldu. Şuanda o 7 maddelik paketin içerisinde, uzlaştığını söylediğimiz hakimler ve savcılar yüksek kuruluna ilişkin maddeler neden yok biliyor musunuz? Çünkü uzlaşamadılar. Yani uzlaştıkları bir maddede uzlaşamadılar. Dolayısıyla anayasa metinleri öyle 'hadi yazalım', onun üzerinde herkes ‘var mısın yok musun oylamasına tabi tutalım' noktasına gelebilecek metinler değildir. Anayasa metinlerinin üzerindeki uzlaşı bir toplumsal mutabakat olması nedeniyle bütün üzerindeki ve herkesin bir ortaklığının bulunmasıdır yani çatışmalı alanlardaki bu çatışmayı ortadan kaldıracak ve herkesin de 'evet, bu böyle olur' diyebileceği metin olur. Dolayısıyla şuanda 7 maddelik metinde uzlaştıklarını söylemiş olmalarına rağmen hala parlamentoya bu 7 maddelik metin gelmedi ki o metinlerde çok basit metinlerdi. Çünkü yüksek asgari mahkemeler veya yüksek mahkemeler dediğimiz mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin metinlerdi. Yani ‘anayasanın şu maddesinden artık çıkartılmıştır' denilecek metinlerdi ve ‘buradan gelen anayasa mahkemesinin iki üyesi de şu şekilde belirlenir' denilecek metinlerdi.
Dolayısıyla bir şeyi kaldırırken, Anayasa, devlet kurumlarını birbirine bağladığı için ve onların (devlet sisteminin) çalışma yöntem ve şekillerine ilişkin esaslarını belirlediği için bunun birbirine bağlılığı da söz konusu. Yani, Anayasa tek bir madde getirip koyarak 'siz başkanlık sistemine geçmeye evet mi diyorsunuz, hayır mı diyorsunuz' metni değildir ‘Cumhurbaşkanlığı hangi görev ve yetkilere sahip olacak?, Hükümete ilişkin maddeler neler olacak?' bunlardır. Dolayısıyla sadece yürütmeye ilişkin maddeler bile anayasada. Yani siz henüz 7 maddede uzlaşamamışken ki bunlarda çok basit maddelerken ve herkesin mutabık kaldığı maddelerken, siz bırakın Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerini düzenleyen 100. maddedeki hükümleri, hükümetle ilişkilerinizi düzenleyen maddeler veya yürütmeyle ilişkilerini düzenleyen maddeler devreye girdiğinde nasıl uzlaşacaksınız? Dolayısıyla bütün bunlar ortaya çıkmadan bir zemin yaratımı, algı düzeyi ile hadi referanduma gidiyoruz demek doğru değildir."
Sarıkaya, Devlet Bahçeli ile ilgili ise şu değerlendirmelerde bulundu:
"Devlet Bahçeli ne yapıyor dersek, onu da söyleyeyim, yapıcı muğlaklık. Yapıcı muğlaklık, bir tarafı fiili durumuna son verdirmek ve o uygulamış olduğu fiili durumu ortadan kaldırmak için bir tarafı sahaya çekmek için kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemle öyle bir muğlaklık yaratırsınız ki karşı taraf veya o metni okuyanlar, o söylemi dinleyen herkes kendi tarafından okur ve bu okuma karşı tarafı mindere getirir. Onun artık minderden kaçma şansı yoktur.