Aktüel siyaset bakımından bir eleştiri olmakla birlikte, ülke siyaseti açısından bir işbirliği önerisi. AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin attığı adımı işte böyle okuyor ve mevcut durumun bir siyasi fırsat olduğunu değerlendiriyor. İktidar kanadındaki algıya göre Bahçeli, hem yeni anayasa konusunun hem de başkanlık sistemi tartışmasının artık bu ülkenin gündeminden çıkmasını istedi. Bunun yolu olarak da, toplumsal meşruiyet referansı ile sorunu milletin çözmesinden yana olduğunu vurguladı."
İşte bu nedenle de, AK Parti, MHP'nin meclise gelecek teklife kabul oyu vereceğini ve 330 sınırının aşılmasıyla referandum yolunun açılmış olacağını öngörüyor.
AK Partililerin yorumu, 'MHP, eğer mecliste, gelen teklife destek vermezse, konuyu millete götürmeyi engellemiş olur. Dolayısıyla Bahçeli kendisinin eleştirdiği gayri hukuki durumun devamına katkı sağlamış olur, ki bu durumda yaptığı çıkışın bir anlamı kalmaz' şeklinde.
'BAHÇELİ'NİN SÖZLERİ AK PARTİ'YE TUZAK DEĞİL'
Sonuç olarak iktidar kulislerinde Devlet Bahçeli'nin sözleri AK Parti'ye kurduğu bir siyasi tuzak değil, aksine, ülke için bir siyasi fırsat olarak görülüyor.
Şimdi beklenen 184 milletvekilinin imzasıyla, yeni anayasa teklifinin meclise getirilmesi ve millete gidecek yolun açılması.
'HEDEFLENEN DAHA DEMOKRATİK BİR SİSTEM'
İktidar kulisleri ve Cumhurbaşkanlığı çevrelerinden aldığım bilgileri harmanlayınca ortaya şu çıkıyor:
- İlkesel olarak, hedeflenen, daha demokratik, daha şeffaf ve daha hesap verilebilir bir sistem.
- Türkiye, 15 Temmuz milli, demokratik halk devriminin siyasi sonuçlarını ve hukuki gerekliliğini ortaya koyan bir sistem kurmak zorunda.
- Millet, asli kurucu irade olarak, ordunun, yargının, idari bürokrasinin iç yapılarını parçaladı. Bu da, devirme aşamasının tamamlandığı anlamına geliyor. Şimdi inşa aşamasına geçiliyor ve doğan bu siyasi imkan bu inşa aşaması için kullanılmalı.
'ABD'DEKİ SİSTEMİN REVİZE HALİ'
MHP'nin yarattığı bu imkandan sonra 'yarı başkanlık formülü' gündemden düşmüş görünüyor. Meclise getirilecek teklif, ‘tam başkanlık sistemi' olacak. Amerikan modelinden esinlenilen ancak ABD'deki sistemin tıkandığı noktaların revize edildiği bir model…
Ankara'da, genel prensipleri şekillenmiş olan başkanlık sistemini içeren yeni Anayasa teklifinin rötuşları yapılıyor. Teklifteki teknik ayrıntıları birazdan aktaracağım ama önce önümüzdeki günlerin siyasi gündemini şekillendirecek olan bazı noktalar var. Yani bir anlamda cevabı en çok merak edilen sorular…
GÖREV SÜRECİ VE SEÇİM TAKVİMİ NASIL OLACAK?
Mevcut çalışmada, ‘Başkan'ın görev süresi' ile ilgili iki seçenek var.
Peki, 8 ya da 10 yılın, yani 2 dönemin sonunda, bir dönem ara verilmesi halinde tekrar adaylık mümkün olacak mı? Şu an için hayır fakat Amerikan sisteminde olmayan böyle bir düzenleme de tartışma masasında. Yani olabilir…
Mevcut cumhurbaşkanı aday olur ve yeni sistemde başkan seçilirse, görev süresi, seçildiği gün itibariyle başlayacak. Yani 'cumhurbaşkanı' olarak görev yaptığı süre dikkate alınmayacak. Hukukçular bu durumun nedenini, "Çünkü, eğer sistem değişirse, bu yeni bir hükümet modeli olacak, dolayısıyla iki dönemlik süre de devreye yeni model ile birlikte devreye girer" şeklinde açıklıyorlar.
ANAYASA YÜRÜRLÜĞE GİRER AMA BAŞKAN SEÇİMİ ERTELENEBİLİR Mİ?
Bir başka soru… Diyelim ki teklif geldi ve yeni Anayasa halk oylamasıyla kabul edilip yürürlüğe girdi. Hükümet modeli değişikliği hemen mi yürürlüğe girecek, yoksa 2019'da mı?
Şöyle bir formül hukuken mümkün: Anayasa tümden kabul edildiğinde, geçici bir madde ile başkanlık seçimleri 2019'a ertelenebilir. Anayasanın diğer hükümleri hemen yürürlüğe girerken, başkanlık ile ilgili hükümleri ertelenmiş olur. Yok eğer hemen ve bütünüyle yürürlüğe girerse, seçimlerin yine geçici bir madde ile organizesi gerekir.
Anayasa hukukçuları, seçimin 2019'a ertelenme seçeneğini de seslendiriyor olsa da, AK Parti kulislerinde, yeni anayasanın kabulü halinde başkanlık seçiminin en kısa sürede yapılacağı görüşü hakim.
Bu arada, yeni anayasa ile birlikte yönetim modeli değişeceği için milletvekili seçimleri ile ilgili de bir düzenlemeye ihtiyaç olacak. Bu noktada, başkanlık seçimi ile eş zamanlı, yakın zamanlı ya da farklı zamanlı seçim metotlarından birinin benimsenmesi mümkün.
CUMHURBAŞKANI OTOMATİK OLARAK BAŞKANA DÖNÜŞEBİLİR Mİ?
Bir kritik soru daha… Yeni anayasanın kabul edilmesi halinde, mevcut cumhurbaşkanı, otomatik olarak başkan sıfatıyla görevine devam edebilir mi? Yani bir başkanlık seçimi yapılmadan cumhurbaşkanı, başkana dönüşebilir mi?
Hukukçular diyor ki;
Bu yönde bir madde koyulursa bu formül hukuken mümkün ancak böyle bir durumun ortaya ciddi teknik sorunlar çıkaracağı kesin. Bu yöntemin, görev süresi tartışmasının yanı sıra asıl önemlisi, meşruiyet sorununa yol açacağına şüphe yok. Mevcut cumhurbaşkanı, seçildiği dönemin anayasal düzeni ve o koşullarda aday olup seçildi. Yeni bir modele geçildiğinde, o modele göre farklı adaylar çıkabilir. Dolayısıyla mevcut cumhurbaşkanının otomatik olarak başkan sıfatıyla göreve devamı gibi bir yol, sosyolojik ve siyasi sorunları beraberinde getirir.
Sonuç olarak, yeni anayasa halk tarafından kabul edilirse; ya hemen başkanlık seçimine gidilmesi gerekir ya da geçici bir madde ile başkanlık seçimi dönem sonuna (2019'a) ertelenir.
TEKLİFTE NELER OLACAK?
TBMM'ye gelecek olan, başkanlık sistemini içeren yeni anayasa teklifinin temel prensipleri netleşti, şu aşamada detaylar olgunlaştırılmaya çalışılıyor.
Gelinen noktada, ayrıntıları üzerinde çalışılıyor olsa da, ana prensipleri şu başlıklar altında özetleyebiliriz:
Yeni anayasa'da yine ‘tek meclis' var. Senato — Kongre gibi ikili bir yapı söz konusu değil.
Güçlü yerel yönetimler ama bütünleştirici merkez… Yerinden yönetim anlayışı güçlendirilecek ancak yerel, piramit yapılar şeklinde merkeze bağlı ve merkezin hem siyasi hem hukuki denetimi korunacak.
Yerel yönetimlere yeni inisiyatiflerin verilecek. Kaymakamlıklar, valilikler icracı pozisyondan, tamamen ve çok daha fonksiyonel şekilde, merkezin denetçisi pozisyonuna geçecek. İcraat yerel yönetimlerde olacak ancak belediyeler merkezi yönetimin görev alanının dışında olacak. Yani idarenin bütünlüğü ilkesi gözetilecek ama halkın, sivil iradenin yerel yönetimler içindeki gücü daha da artırılacak.
Meclis dışından bakan (sekreter) atanması formülü öne çıkacak.
Katı kuvvetler ayrılığına geçiş imkanı doğacak. Bu güçler ayrılığının yanı sıra denge — denetleme sistemi detaylı ve net şekilde kurgulanacak.
BAŞKAN NASIL DENETLENECEK?
Devlet Başkanı'nın denetlenmesi noktasında; kararnameler bakımından yargısal denetim olacak. Burada, düzenleyici norm içeren kararnamelerde Anayasa Mahkemesi, alt seviyeli normlar ya da bireysel ve özgün işlemlerde idari yargı yetkili olacak. Bütçe denetimini meclis yapacak. Kanunları meclis çıkaracak ve kanunlar üzerinden denetimi yetkisi de Meclis'te olacak. Dolayısıyla hem yasama denetimi hem de yargısal denetim mekanizmaları oluşturulmuş olacak.
Bakanların genel olarak yasama denetimi araçlarının kullanılması, komisyona çağrılması, soruşturulması işleri yine mecliste olacak. Başkan yardımcısı ve bakanların yargılanması konusunda izin yetkisi tabii başkanda olacak ama diğer tüm siyasi ve hukuki denetimler Meclis tarafından yapılacak.
Milletvekili dokunulmazlığı yeniden düzenlenecek. Başkan yardımcısı ve sekretarya (bakan) dokunulmazlığı, milletvekili dokunulmazlığı seviyesinden farklı olmayacak.
MECLİS'E NE ZAMAN GELİR?
15 Temmuz sonrası 3 partinin üzerinde uzlaştığı 7 maddelik mini anayasa paketi mecliste bekliyor. Geçen dönem üzerinde anlaşılan 60 madde de öyle…
Yeni anayasa paketinin, bu 7 madde görüşüldükten sonra mı, yoksa o mini paket ile birleştirilerek bütünsel olarak mı ele alınacağına AK Parti, CHP ve MHP, birlikte karar verecek.