'2008 YILLIK İDDİANAME DÜZENLEMEZSENİZ ADAM DEĞİLSİNİZ'
Kılıçdaroğlu, hakkında hazırlanan iddianameye CHP'nin haftalık grup toplantısında hakkında düzenlenen iddianameyle ilgili olarak “Hakimlere gözdağı veriyorlar. Sakın ola aksi karar vermeyin. Benim hakkımda da 2 yıl 8 ay dava açılmış. 2008 yıllık iddianame düzenlemezseniz adam değilsiniz. Sanıyorlar ki çekileceğiz, korkacağız. Kim açmış Bilal oğlan açmış. Senin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. 'Babacığım tekrar et, paraları saydık ama hepsini dağıtamadık' diyen sen değil miydin? Hesabını soracağım.”
Öte yandan Kılıçdaroğlu, Bağdat ile Ankara arasındaki Başika gerginliğiyle ilgili olarak merkezi Irak hükümetine seslendi.
Kılıçdaroğlu, “Başika'da bizim askerlerimizin bulunması sıradan bir olay değildir. Irak halkının güvencesi için Başika'da bizim askerlerimiz bulunuyor. Dolayısıyla buradan size ulaşan bazı söylemlerin iticiliğine kapılıp Başika'daki askerlerimizin Irak'ı terk etmesini istemeyiniz. Onlar aynı zamanda sizin güvenceniz” dedi.
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Elbette ki Irak'ın iç sorunu bittikten sonra elbette ki askerlerimiz geriye çekilecektir. Ama biz Musul'da, Kerkük'te ve diğer Irak bölgelerinde terörün ayıklanmasını ve IŞİD'in o bölgeden çıkmasını istiyoruz. Bize bir görev düştü, evet sizin isteğiniz üzerine oraya geldik ve dolayısıyla görevimizi yapmaya izin veriniz. Biz Irak halkıyla dost olmaya ve dostluğumuzu sürdürmeye kararlıyız.”
Musul operasyonuna da değinen Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Neden Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip Erdoğan) ve hangi gerekçeyle konuşur? Enerji konferansı yapılıyor, Başbakan yok ortada. İki başbakan var. Bir resmi Başbakan Sayın Binali Yıldırım, bir de gölge Başbakan Berat Albayrak. Kim Başbakan bu ülkede? Sayın Binali Yıldırım'a çok iyi niyetlerle şunu söylemek isterim; koltuğunuzun hakkını verin ve yetkilerinizi başkalarıyla paylaşmayın. Aksi halde siz kan kaybediyorsunuz. Eğer Musul'la ilgili birinin konuşması gerekiyorsa konuşacak kişi dışişleri bakanı, başbakandır. Neden başkası konuşuyor?”
‘TOPLANTI VE YÜRÜYÜŞÜ HABERLEŞTİRMEK NE ZAMANDAN BERİ SUÇ BAŞLADI?’
Bu sabah erken saatlerde Doğan Haber Ajansı'nın Tunceli'de görev yapan muhabirinin evinde arama yapıldığını da belirten Kılıçdaroğlu, “Toplantı ve yürüyüşü haberleştirmek ne zamandan beri suç olmaya başladı? Gazeteciyi suçlamak bizim haber alma hakkımızı kısıtlamak demektir” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı'nda iki canlı bombanın kendini patlatması sonucu 101 vatandaşın hayatını kaybettiğini, dün de bu saldırının yıl dönümündeki anmalara izin verilmediğini hatırlattı.
Ölenleri anmak için olay yerine giden ailelerin biber gazı, cop ve şiddetle karşılaştığına değinen Kılıçdaroğlu, “Bir annenin kendi çocuğunun öldüğü yere karanfil bırakması suç mu? Biz bu ayıbı ortadan kaldırmak için daha ne kadar bekleyeceğiz? Bu ülkeye demokrasi, hoşgörü ne zaman gelecek?” dedi.
Türkiye’nin 15 Temmuz’u dışarıya anlatmakta yetersiz kaldığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, bunun nedeni olarak yapılan FETÖ operasyonlarını gösterdi: “Anlatamazsınız. Üniversitelerden hocaları attınız mı? Attınız. Binlerce öğretmeni işinden ettiniz mi? Ettiniz. Yüzlerce gazeteciyi işinden edip hapse attınız mı? Attınız. Yüzlerce iş adamının mal varlığına el koydunumuz mu? Koydunuz. Gaziantep'te el konulan bir fabrikanın işçileri iki aydır maaş alamıyor. Diyorlar ki 'mağdur edebiyatı yapmayın'. Peki o işçinin hakkını kim savunacak?”
Kılıçdaroğlu, “Bir darbe fırsatçılığı yapıp, karşı darbe yapıyorlar. 'Türkiye'de darbe olduğunu anlatamıyoruz' diyorlar. Sen bu tutumla devam edersen, Türkiye'de senin darbe yaptığını zaten bütün dünya anlayacak” diye de ekledi.
Kılıçdaroğlu, suçun şahsi olmaktan çıkarılarak, kolektif suç haline getirildiğini, kişi suçlanırken, eşinin, çocuklarının da suçlandığını söyledi. "Bütün aile aç kalacak" denildiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, "Bütün aile aç kalır mı, yoksulluğa, açlığa mahkum etmek dünyanın neresinde var? Bütün o mazlumlara, bütün o çocukların tamamına sahip çıkacağım, sözüm sözdür. Hapishaneler tıka basa dolu, ciddi işkence, kötü muamele iddiaları var." dedi.
Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Ben bunu söylemeyeceğim de kim söyleyecek. Askerlerin yaptığı 12 Eylül darbe sonrasında, darbecilerin en çok korktuğu işkence iddialarıydı. Bütün hapishaneleri açarlar, dışarıdan gelenler, hapishaneleri işkence var mı yok mu diye gezerdi. 3 yatakta 7-8 kişinin yattığı koğuşlar var. Diyorlar ki, 'Ey Kılıçdaroğlu Yenikapı ruhu ne oldu?' Ben bunların tamamını Yenikapı'da anlattım. Demek ki sen beni dinlememişsin. Ben insan haklarını, demokrasiyi, özgürlükleri, mazlumun hakkını savunuyorum. Benim inancıma göre zalime teslim olmayız. Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır. Ben şeytan değilim, şeytan sensin.”
Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Halit Çevik'in, 21 Temmuz 2016'da BM'ye, “Ülkemizde darbe girişimi oldu, 90 gün süreyle OHAL yetkisi aldık. Bizim de imzaladığımız Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi var. Bu sözleşmenin 13 maddesini, OHAL süresince askıya alıyoruz” diye bir dilekçe verdiğini de kaydeden Kılıçdaroğlu, bu maddelerden ikisinin tutulanlara insani biçimde davranmak ve adil yargılama olduğunu belirtti.
Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, “OHAL kapsamında hapse alınanlara kesinlikle insan gibi davranmayacağım, işkence yapacağım, adil yargılamayacağım” dediğini savunarak, sonra da kendilerine "Yenikapı ruhu var sakın sesinizi çıkarmayın" denildiğini savundu. Kılıçdaroğlu, “Biz bunu söylemeyip de kim söyleyecek, biz demokrasiyi, insan haklarını savunmayacağız da kim savunacak?” diye sordu.