Cumhuriyet'ten Duygu Güvenç'in haberine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın milat olarak kabul ettiği 17-25 Aralık'ın aksine Komiser, memorandumunda miladın 15 Temmuz olduğunu savundu. Hükümetin tezinin aksine Fransa'daki OHAL kararının hükümete kararnameler ile idare hakkı tanımadığı ve Türkiye'dekinden çok farklı olduğunu savunan Muiznieks, AYM önünde 20 bin başvuru olduğunu anımsattı.
AB'nin önümüzdeki ay yayınlayacağı İlerleme Raporu'na da temel teşkil edecek memorandumun satır başları:
‘KEYFİ GÜÇ YARATTI'
Türk yetkililerin OHAL'in sadece devlet kurumlarını hedef alanları etkileyeceğini, temel insan haklarını sınırlamayacağına dair sözlerini anımsatan Muiznieks, memorandumda şu ifadelere yer verdi: "Bu KHK'ların kapsamı ve uygulaması kamu sektörüyle sınırlı kalmadı. Yayınlanan kararnameler onların (kamu görevlileri) yanı sıra, sivil toplumu, belediyeleri, özel okulları, üniversiteleri, tıbbi kurumları, yasal profesyonelleri, medyayı, iş ve finans çevreleri ve şüphelilerin ailelerini de süpüren bir etki yaptı. Ayrıca, bu KHK'larla oluşturulan yöntemler idari ve ceza kanunu ile olağan dönemdekilerden önemli bir sapma gösteriyor."
‘SINIRSIZ TAKDİR YETKİSİ VAR'
‘ARTIK NORMALE DÖNÜN'
Çok sayıda tutuklama, gözaltı, işten uzaklaştırma gibi tedbirlerin acil durum yetkileri ve prosedürleriyle yapıldığı anımsatılan memorandumda, "Türk demokrasisine açık ve mevcut tehdidin, ki darbe girişimi sırasında inkar edilemeyecek şekilde protesto edilmişti, iki buçuk ay geçtikten sonra, ufacık bir miktar bile azaltılmaması Komisyoner için anlaşılmaz. Komisyoner, öncelikli olarak OHAL mantığının bir kenara bırakılması ve adli ve idari prosedürlerin ve OHAL'i gerekli kılan hedeflerin uygulanmasında normal mevzuata (yasama) dönülmesi zamanı geldiğine inanmaktadır" denildi.
OHAL'in 90 gün daha uzatılacak olmasından duyduğu üzüntüyü de vurgulayan ve kısaltılmasını umduğunu belirten Muiznieks, "Her halükarda Türk yetkililer, uygulamasında büyük oranda keyfilik yaratan ve olağan garantilerden uzaklaşan OHAL kararnamelerinden başlayarak bunları hemen iptal etmeye başlamalı" dedi. Komisyoner, Türkiye'nin bu mücadeleyi insan hakları, hukukun temel ilkelerine ve ‘masumiyet karinesi, suçun ve cezanın şahsiliği, kanunsuz ceza olmaması, ceza hukukunun (yasaların) geriye yürümemesi, yasal kesinlik, savunma hakkı ve kuvvetlerin eşitliği' prensiplerine uyarak vermesinin çıkarına olacağına işaret etti.
‘ACİL OLARAK OHAL ÖNCESİNE DÖNÜN'
İşkence iddialarına Muiznieks'in baştan kredi vermediği anımsatılan memorandumda 30 günlük gözaltı süresinin, tıbbi rapor alımında yapılan değişikliklerin, avukatlarla görüşme hakkının şiddetle kısıtlanmasının ve avukat ile müvekkil arasındaki ilişkinin gizliliği ilkesine getirilen kısıtlamaların bu iddiaları artırdığı anımsatıldı ve "Komisyoner Türk yetkilileri acil olarak OHAL'den önceki duruma dönmeye çağırır" denildi.
"Komisyoner'in düşüncesi, HSYK'nin aldığı bu kararlar (meslekten ihraçlar) bu standartları karşılamamaktadır." Muiznieks, 2845 ve 543'lük listeler halinde yapılan ihraçların basmakalıp ve kişisel nedenler belirtmekten uzak olduğunu vurguladı. Komiserin, hayat boyu kamu sektöründen yasaklanma, pasaportların askıya alınması, veyahut da var olan anlaşmaların askıya alınması gibi uygulamalardan duyduğu rahatsızlık vurgulanırken, bu kişilerin ve şirketlerin isimlerinin KHK'larla yayınlanmasından da derin endişe duyulduğu belirtildi.
‘GERİ DÖNÜŞÜ YOK'
‘CPT RAPORUNU YAYIMLA'
İşkencenin Önlenmesi Komitesi'nin (CPT) raporu kabul edilir edilmez Türkiye'ye bunu yayınlaması ve CPT'nin tüm tavsiyelerine acilen uyulması istendi.
KRİTİK ÖNEM TAŞIYOR
Türkiye'nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin genel kuruluna önümüzdeki hafta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da katılacak. Konsey'in Türkiye ile dayanışma göstereceği oturum öncesinde ise pazartesi günü Muiznieks, Siyasi İşler Komisyonu'na bilgi verecek. Türkiye'nin Konsey'de izleme sürecine yeniden alınıp alınmamasına dair ocak ayına kadar zaman verilirken bu memorandum artık Türkiye'nin Avrupa ilişkilerinde de kritik önem taşıyacak.