Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye ziyareti öncesi Sputnik'e konuştu ve Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği hakkında değerlendirmelerde bulundu. Çavuşoğlu, iki ülke arasındaki krizin aşılmasında önemli rol oynayan adımların nasıl atıldığının arka planını da anlattı.
‘ESKİ GÜNLERE DÖNECEĞİZ, DAHA İLERİYE DE GİDECEĞİZ'
Putin'in Türkiye ziyaretinin, Türkiye ve Rusya arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin daha ileriye götürülmesi konusundaki anlayış birliğinin bir yansıması olduğunu belirten Çavuşoğlu, Türkiye-Rusya ilişkileri konusunda "Eski günlere döneceğiz, daha ileriye de gideceğiz" dedi.
Çavuşoğlu, Türkiye ve Rusya'nın Suriye'de ‘birlikte savaşı nasıl durdururuz, siyasi çözüm nasıl olur' konularına odaklanmaları gerektiğini vurgularken "Biz her konuda hemfikir olmayabiliriz, ama hemfikir olmadığımız konularda bile aramızdaki diyalogun iyi devam etmesi lazım, var olan mekanizmaların iyi işlemesi lazım. Zaten iki liderin, Putin ve Erdoğan'ın ortaya koyduğu irade de bu, vardığı mutabakat da bu" diye konuştu.
24 Kasım 2015'te Türk savaş uçaklarının Suriye sınırında Rus Su-24 savaş uçağını düşürmesinin ardından iki ülke arasında 7 ay kadar süren kriz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yazdığı mektubun ardından aşılmış, Erdoğan, 9 Ağustos'ta Rusya'nın St. Petersburg kentinde Putin'le görüşmüştü. Putin ve Erdoğan daha sonra G20 zirvesi kapsamında Çin'de de bir araya gelmişti. Rusya Devlet Başkanı Putin, krizin ardından Türkiye'ye ilk ziyaretini de 10 Ekim'de Dünya Enerji Kongresi'ne katılmak üzere İstanbul'a gerçekleştirecek.
Putin'in Türkiye ziyareti öncesi Sputnik'e konuşan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Putin'in Türkiye ziyaretini şöyle yorumladı:
"İlişkilerimizde 8 ay kadar bir durgunluk oldu. Bu açığı kapatmak için şimdi iki taraf da daha yoğun çaba sarf ediyor. Bir taraftan farklı düşündüğümüz konulardaki görüş ayrılığımızı gidermek için diyalogumuz devam ediyor, mekanizmalarımız işliyor. Mesela Suriye konusunda çözüm nasıl bulabiliriz, bu konuda da çabalarımızı arttırdık. Diğer taraftan ekonomik ve siyasi ilişkilerimizi eski günlere döndürmek, daha da ileriye götürmek için çaba sarf ediyoruz. İlk buluşmamızda Sayın Putin de öyle söylemişti. Enerji bunlardan bir tanesi. Dünya Enerji Kongresi'ne Sayın Putin'in katılması da esasen bu anlamdaki anlayış birliğimizin bir yansımasıdır. Aynı zamanda böyle bir etkinlikle Türkiye'ye verilen desteğin de bir göstergesidir. Siyasi, ekonomik ve diğer alanlardaki ilişkilerimizi geliştireceğiz, ticaretin önündeki, insanların seyahatinin önündeki engeller de yavaş yavaş kalkıyor, daha da kaldırmamız lazım. Buradan beklentimiz, ben Antalyalıyım. Sadece turizm akla geliyor ama aynı zamanda tarım var. Nar da üretiyoruz, burada ürettiğimiz ürünlerin Rusya'ya satışının önündeki engellerin kaldırılması konusunda buradan ricamızı bir kere daha iletmiş olalım. İyiye doğru gidiyor, eksi günlere döneceğiz, daha ileriye de gideceğiz."
Çavuşoğlu, Türkiye ile Rusya arasındaki uçak krizinin aşılmasında perde arkasında yürütülen gayrıresmi arka plan diplomasisinin de etkili olduğunu belirtirken krizin aşılmasında birçok ismin rol oynadığını açıkladı. Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
"Bir taraftan biz uluslararası toplantılarda Sergey Lavrov'la bir araya geliyorduk, diğer taraftan değişik platformlarda Rus dostlarımızla da görüştük. Onlardan bir tanesi (Rusya Federasyon Konseyi Başkanı Valentina) Matviyenko'ydu. Herkes aslında normalleşmeyi istiyordu, ama şartların oluşmasını bekliyordu. Şartların oluşması için de biz gerçekten Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde samimi gayretler de sarf ettik. Ama bize destek olmak isteyen dostlar da vardı. Mesela bunlardan bir tanesi Almanya eski Şansölyesi Schröder'di, hem Putin hem de Erdoğan'la ilişkileri iyi olan bir isim. Dağıstan Cumhurbaşkanı Ramazan Abdulatifov, aynı şekilde Tataristan Cumhurbaşkanı Rüstem Minnikhanov gibi Rusya içindeki cumhuriyetlerin devlet başkanları da gerçekten samimi gayretler sarf etti. Diğer taraftan gibi iki ülkeye de dost ülke olan Belarus lideri Lukaşenko'nun samimi çabalarını gördük, önerileri de aldık, dinledik. Zaten (Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan) Nazarbayev'in özellikle son aşamadaki üstlendiği rolü, daha önceki etkisini ve çabalarını defalarca söyledik. Aynı çabaları Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de sarf etti. Çünkü her iki ülke de, hem Azerbaycan hem Azerbaycan zaten Türkiye ile kardeş ülkeler. Türkiye ve Rusya ile olan ilişkilerine her zaman önem veriyorlar, dengeli bir şekilde de götürüyorlar. O yüzden onlara bir kere daha teşekkür ediyoruz. Fakat Azerbaycan'da Aliyev'in yanı sıra (Dışişleri Bakanı) Elmar Memmedyarov da aynı şekilde sürekli düşüncelerini söylüyordu. Mesela (Azerbaycan Olağanüstü Hal Bakanı) Kemalettin Haydarov var, benim de dostum. Benim de tanıdığım bazı Rus arkadaşlarımızla bizi bir araya getirdi. Bunlarla da nasıl, hangi adımları atabiliriz konusunda gayrıresmi görüş alışverişinde de bulunduk. Bu görüşmeler resmi görüşmelerden daha etkili oluyor, çünkü gayrıresmi ortamda oturuyoruz, baş başa konuşuyoruz. Dolayısıyla bu tür gayretlerin de etkisi oldu.
Çavuşoğlu, Türkiye ile Rusya arasındaki en önemli işbirliği başlıklarından biri olan enerji konusunda da konuşurken Türk Akımı konusunda mutabakat zaptının imzalanması için görüşmelerin sürdüğünü belirtti. Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
"Hem (Akkuyu) Nükleer Enerji Santrali'nin hayata geçmesi, hem de Türk Akımı'nın birinci boru hattıyla başlaması önemli. Türk Akımı, Rusya'nın bize bir önerisiydi. Birinci hat esasen Türkiye'yi hedefliyor. Türkiye'nin satın alacağı gazı getiriyor, 16 milyar metreküp hacminde. Batı Akımı'ndan aldığımız gazı da ikame ediyor. İkinci boru hattı da Avrupa piyasalarını hedeflemektedir. Bu anlamda gerekli alım garantisini gördükten sonra Rusya bunu gerçekleştirmek istiyor, bu da doğaldır bulunduğumuz şartlarda, ekonomik de düşünmek durumundayız. Biz tabii bu birinci boru hattının gelmesi konusunda gerekli desteği verdik. Olumlu adımlar atıyoruz, daha önce yapılan fizibilite çalışmalarını kabul ettiğimizi de söyledik. Bundan sonraki süreçte de bir mutabakat zaptı imzalamak için karşılıklı görüşmeleri devam ettiriyoruz."
Türk Akımı projesinin Türkiye için önemli olduğunu anlatan Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin esasen enerji kaynağı yok ama Türkiye enerji konusunda bir transit ülke, bir ‘hub' ülke haline geldi. TANAP da var, İsrail'le ilişkiler normalleşiyor, Kıbrıs da var, bu bölgedeki rezervler de eğer dünya ve Avrupa piyasasına açılacaksa Türkiye üzerinden gitmesi en normal yol. Türkiye tabii kaynaklarını çeşitlendirmek istiyor. Elbette hangi ülke daha uygun şartlarda verirse ondan alırız. Şu anda da Azerbaycan'la birlikte en uygun şartlarda bize gaz satışı yapan ülke de Rusya'dır. Bu bizim ekonomimiz için de önemlidir. O sebeple önümüzdeki süreçte her alanda olduğu gibi enerji alanında da özellikle bu iki büyük proje kapsamında ilişkilerimizi geliştirme irademiz var, her iki tarafta da var."
‘SURİYE'DE ‘SORUNU NASIL ÇÖZEBİLİRİZ'E ODAKLANMAMIZ LAZIM'
"İkili ilişkileri geliştirmek için başka ülkedeki birbirimizin tutumunu şart koşarsak bu olmaz. Biz ‘ikili ilişkilerimizi güçlendirmemiz Rusya'nın Ukrayna ve Kırım politikalarına bağlı' demiyoruz ki. O anlamda şart koşmak bir kere doğru değil. Ama buradaki görüş farklılığımızı birbirimizin aleyhine kullanmak yerine diyalog halinde nasıl yürütebiliriz, nasıl yönetebiliriz, bunları konuşmamız lazım. İlk Lavrov'la buluştuğumda da ben bunu söyledim. Bu konulardaki farklı tutumumuz devam ediyor. Ama Suriye'de şimdi bir problem var, bu problemi nasıl çözebiliriz, birlikte nasıl çözebiliriz? ‘Türkiye tutumunu şöyle değiştirirse ilişkilerimiz iyi olur' demektense birlikte savaşı nasıl durdururuz, siyasi çözüm nasıl olur, insani yardımlar nasıl ulaştırılabilir, biz bunları başarabiliriz. Burada Türkiye'nin tutumu net, biz Suriye'de istikrar ve barış istiyoruz, toprak bütünlüğü istiyoruz, savaş istemiyoruz, siyasi çözüm istiyoruz. Bugüne kadar ateşkes ve insani yardımlar konusunda alınan tüm kararları biz çok güçlü bir şekilde destekledik. Burada Türkiye tavrını ortaya koymuştur, bunu da herkes görmüştür. Bence ‘bu sorunu nasıl çözebiliriz'e odaklanmamız lazım. O zaman sorun çözüldükten sonra zaten Türkiye'nin, Rusya'nın şu tutumu, bu tutumuna, ‘şöyle olursa böyle olur' diye şart koşmasına da hiç gerek kalmaz. Doğru da değil zaten böyle şartlar koşmak. Biz her konuda hemfikir olmayabiliriz, ama hemfikir olmadığımız konularda bile aramızdaki diyalogun iyi devam etmesi lazım, var olan mekanizmaların iyi işlemesi lazım. Zaten iki liderin, Putin ve Erdoğan'ın ortaya koyduğu irade de bu, vardığı mutabakat da bu."