Türkiye ile hiç ilgisi yokmuş gibi gözüken bu konuya, önce Ankara'dan Kongre'yi kınayan mesajlar geldi. Ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Riyad'la hukuki işbirliği yapılacağının sinyalini verdi. Yine Erdoğan'ın Ankara'ya resmi ziyaret gerçekleştiren Suudi Veliaht Prensi Al Suud'a, Cumhuriyet nişanı vermesi, Riyad-Ankara arasındaki yakınlaşmayı sergiledi.
Ortadoğu'da Vehhabi siyasal İslam'ın temsilsici Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bu denli yakınlaşmasının manası ne? Türkiye'nin Suriye ve Irak'ın kuzeyiyle ilgili hamlelerinde nereye oturuyor. Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Behlül Özkan ile konuştuk.
SUUDİ KRALI İÇİN İLAN EDİLEN YAS
Özkan, geçen yıl Suudi kralının ölümünün ardından kendi ülkesinde bile yas ilan edilmezken, Türkiye'de üç gün yas ilan edilmesini anımsatarak, Afganistan'dan Libya'ya köktendinci silahlı yapılanmaları destekleyen Riyad'ın veliaht prensine Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından laiklik, cumhuriyet gibi değerleri simgeleyen ‘Cumhuriyet Nişanı' verilmesinin ironikliğine dikkat çekti. Böylesine bir çelişkinin arkasında Türkiye'nin Ortadoğu'daki hesaplarının yattığına işaret eden Özkan, Suriye'nin kuzeyinde TSK'nın yürüttüğü Fırat Kalkanı operasyonuna işaret ederek şu analizi yaptı:
'RUSYA-İRAN'LA YAKINLAŞMA NOT EDİLDİ'
'RİYAD, ANKARA'YI HİZALANMAYA ZORLUYOR'
"Zaten Gülen hareketi de Nurculuk vasıtasıyla Suudi Arabistanla tarihsel ilişkilere sahip arka planda. Ancak iktidar cenahında bu sorgulama hiç yapılmıyor ilginçtir ki. Bunun altını çizmek isterim. Ve daha da ilginç olan Suudi Arabistan Türkiye'nin Rusya ve İran'la daha dengeli ilişkilere yönelmesi üzerinde Dışişleri Bakanı Cubeyr'in CNN'e 'Türkiye'nin Suriye'deki pozisyonunda hiçbir değişiklik yok' açıklaması oldu. Arkasından da Ankara'ya gelerek kamuoyu önünde iktidara çok yakın bir düşünce kuruluşu SETA'da konuşma yaptı. Özetlemek gerekirse Davutoğlu'nun gidişiyle, Suriye'de bir alan açması amacıyla Rusya-İran temaslarının artması ve Cerablus operasyonun yapılması sonucu Suudi Arabistan'ın Türkiye'yi tekrar kendi yanına hizaya çekme amacı mevcut."
'TÜRKİYE'NİN HAYALLERİNİ BİTİREN DE RİYAD'
"Burada şöyle bir sorun var ki, bu ilişki eşitler arası bir ilişki değil. Riyad, İslamcılık kendi kontrolünde olduğu sürece bu ilişkiyi sürdürmek istiyor. AKP bölgesel hegemonya kurma amacıyla 2011'de Arap İsyanlarını desteklemeye başlanınca Riyad tarafından ciddi bir tehlike olarak nitelendirildi. Hatta, Mısır'da Sisi darbesinin önü açıldı. Suriye'de Müslüman Kardeşler, radikal köktendinci örgütlerin kolları olarak yansıtıldı. Bir anlamda Türkiye'nin hayalleri Riyad tarafından kaldırılıp atıldı. Şimdi tekrardan Suudi liderliğini kabul eden Türkiye, Ortadoğu'da yeni bir açılım yapacak."
'RİYAD PARAYI VERMEYE DÜNDEN RAZI'
Türkiye'nin Musul'daki operasyona katılma sinyalleri vermesini buna örnek olarak gösteren Özkan, "Ben iktidarın hem Suriye'de El Bab, Rakka ve Deyr ez Zor, hem de Irak'ta Musul üzerinden bir Sünni Şeridi arayışı olduğu görüşündeyim. En azından bu hayaller peşinde koşuluyor dış politikada. Buna da Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin desteği aranıyor. Zaten Riyad son derece açık böyle bir girişimi desteklemeye. Çünkü sahada savaşmadığı sürece, Irak İran savaşında yaptığı gibi, Şii yayılmacılığına karşı bir Sünni cephe üzerinden Ortadoğu'da bir cephe arayışı içerisinde. Türkiye olarak buna girişmeye heyecanlıysanız, Suudi Arabistan da parayı vermeyi razı size. Yeter ki bu cephenin kontrolü kendisinde olsun" diye konuştu.
'11 EYLÜL VE SARRAF DAVALARI YAKINLAŞMAYI KOLAYLAŞTIRDI'
"Şimdi belli ki ABD'deki bu davalara karşı bir ortak hareket etme, bunu iki İslam ülkesine karşı bir komplo olarak görme gibi ortak bir cephelenme var. ABD medyasında özellikle son dönemde Suudi Arabistan aleyhinde ciddi eleştirel yazılar analizler çıkmaya başladı. En son çok sıradışı bir şekilde İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif'in New York Times'ta yazdığını gördük. Yani iş sadece mahkemede kalmıyor. Benzer şekilde, Türkiye'deki otoriterleşme, basın özgürlüğü ve kişisel hürriyetler konusunda çok ciddi eleştiriler geliyor Batı'dan. Hem Ankara, hem Riyad ABD'deki davaların sonucunda kendilerine karşı ne ciddi çapta bir tehdit geleceğini tahmin ediyorlar. Ama biz bilmiyoruz. İktidarlar bir şeyler biliyor ki böylesine ciddi açıklamalar yapıyor."
'RİYAD ORTADOĞU'DAKİ İSTİKRARSIZLIKTAN PAYINI ALACAK'
Suudi Arabistan'ın gerek ekonomik, gerek siyasi olarak artık Ortadoğu'da istikrarsızlığın sembolü olarak görülmeye başladığı analizini yapan Özkan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Suudi Kralı Salman, Suudi Arabistan'ı kuran İbn-i Suud'un oğlu. 1950'lerden bu yana ülkeyi Suud'un oğulları yönetti. Bundan sonra Suud'un torunlarına geçecek tahta. Burada da bir iktidar mücadelesi başlaması olası. Artık Suudi Arabistan bölgede artık bir iktidarsızlık unsuru olarak görülüyor. Baktığınızda hem petroldaki düşüşler, hem ülkenin nüfusunun hızla artması söz konusu. Taht kavgalarının da başlamasının sinyalleri var. Önümüzdeki dönemde Riyad'ın Ortadoğu'daki istikrarsızlıktan payını alacağını gösteriyor. Eğer Ortadoğu'da gerçek bir değişim olacaksa, aslıda tüm bu sorunların kökeninde olan Suudi Arabistan'la başlanması da bütün Ortadoğu'nun hayrına olacaktır."