Kalın, TRT Haber'de katıldığı programda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Türkiye'de 2.7 milyon Suriyelinin olduğunu anımsatan Kalın, bunların arasında 600-700 bin okul çağında çocuk olduğunu, bunların yarısının okullara yerleştirildiğini, kalanların da yerleştirilmesi için çalışmaların devam ettiğini söyledi.
İnsani yardımların yanı sıra ihtiyaçlar çerçevesinde belli kriterleri dikkate alarak Suriyelilere vatandaşlık verilmesi konusunun gündeme gelebileceğini dile getiren Kalın, zaten önemli bir kısmına çalışma izninin verildiğini hatırlattı.
Vatandaşlığa alınma konusundaki kriterler çerçevesinde İçişleri Bakanlığı, AFAD ve ilgili birimlerin şu anda bir çalışma yaptığını belirten Kalın, "Belli kriterleri karşılayan kişilere vatandaşlık verilmesi gündemde. Şu anda bu çalışma başladı. İnşallah çok fazla gecikmeden ilerleyecektir" dedi.
Türkiye kamuoyunda da zaman zaman "Ne oluyor? Zaten bu kadar yardım yapıyoruz. Bir de vatandaşlık vereceğiz. Acaba bizim elimizdeki birtakım imkânlar mı alınacak?" gibi bazı soruların sorulduğunu dile getiren Kalın, "Anadolu toprakları tarih boyunca hep bu tür mazlumlara kapılarını ve gönlünü açmış bir coğrafyadır. Bugüne kadar Türkiye, bundan hiçbir zaman kaybetmedi, kazandı. Küresel bir sorun haline gelmiş olan mülteci meselesine insani açıdan bakmak lazım. Tabii ki demografik ve siyasi açıdan, ekonomik açılardan, ama bunların hepsinin üstünde herhalde en önemlisi bu insanların bir birey olduğu, en az sizin kadar bizim kadar yaşam hakkına sahip olduğu, temel ihtiyaçlarını karşılamanın da insanlık onurunun bir gereği olduğu bilinciyle hareket etmek gerek" değerlendirmesinde bulundu.
‘BİR GECİKME YAŞANIYOR'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın vize serbestisi konusunda AB'nin sözünü tutmadığı şeklindeki açıklamasının hatırlatılarak, AB ile Türkiye arasındaki 18 Mart'ta varılan, kaçak göçün önlenmesi, Türkiye'deki sığınmacıların durumunun iyileştirilmesi, AB'nin daha fazla sığınmacı kabul etmesini öngören mutabakat ile vize serbestisi süreçleri hakkındaki soruya Kalın, bu iki anlaşmanın eşzamanlı olarak geçen aylarda hayata geçirilmesi gerektiğini, ancak şu anda bir gecikme yaşandığını belirtti.
‘HİÇBİR İZAHI YOK'
Türkiye'nin Schengen vize sistemine girmesini engelleyecek hiçbir sebep bulunmadığını dile getiren Kalın, Latin Amerika ve Körfez bölgesinde bazı ülkelerin AB'ye vizeden muaf tutulurken Türkiye'nin AB ile üyelik müzakeresi yapan bir ülke olmasına rağmen bunun dışında tutulmasının hiçbir izahının olmadığını dile getirdi.
Vize serbestisi için AB'nin Türkiye'den yerine getirmesini istediği 72 kriterden 67'sinin tamamlandığını anlatan Kalın, kalanlardan çoğunluğunun kolaylıkla çözüleceğini söyledi.
‘AB LÜZÜMSUZ BİR TARTIŞMA BAŞLATTI'
Ancak AB'nin, Türkiye PKK, ışid ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile aynı anda savaştığı ve terörün küresel bir sorun haline geldiği bir dönemde terörle mücadele yasasının değiştirilmesi konusunda ‘lüzumsuz' bir tartışma başlattığını ifade eden Kalın, Türkiye'nin mevcut terörle mücadele yasalarının da AB müktesebatı kapsamında hazırlandığını hatırlattı.
Avrupa'da bir terör saldırısı durumunda alınan tedbirleri ve olağanüstü hal (OHAL) kararlarını anımsatan Kalın, Türkiye'nin çok daha kötü terör tehditleriyle karşı karşıya kaldığının altını çizdi.
Kalın, Avrupalı liderlerin terörle mücadele konusunda Türkiye'nin yanında yer alması gerekirken, anlaşmayı tehlikeye sokacak bir süreç başlattıklarını anlattı.
Türkiye'nin terörle mücadele kapasitesini zayıflatacak bir değişikliğin veya geri adımın söz konusu olmadığını aktaran Kalın, bunun hem Türkiye'nin ulusal çıkarları hem de bölge güvenliği için gerekli olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin güvenliğinin AB'nin güvenliği demek olduğunu anlayan Avrupalı liderlerin, bu sorunun çözümü için ilgili bürokratik birimlere talimatları verdikleri şeklindeki ifadelerini hatırlatan Kalın, şu anda heyetler arası görüşmelerin sürdüğünü belirtti.
Kalın, "Böylece hem 18 Mart'ta imzalanan mülteci anlaşması daha etkin bir şekilde uygulanmaya devam etsin hem de Türk vatandaşları rahatlıkla Schengen vize sistemi içerisinde Avrupa ülkelerine, Schengen ülkelerine gidebilsinler" dedi.
Fırat Kalkanı operasyonuyla ile ilgili son gelişmeler hakkındaki soruya ise Kalın, harekatın ABD, Rusya ve AB tarafından takdirle karşılandığına dikkat çekti.
Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak ulusal önceliği çerçevesinde buradaki terör unsurlarını temizlediğini anlatan Kalın, bu harekatla Suriye'de IŞİD'e karşı etkin bir biçimde savaşan tek unsurun YPG olduğu şeklindeki söylemin çöktüğünü vurguladı.
‘YPG'NİN BİR PROJE OLDUĞUNU GÖSTERİYOR'
Harekatın destek verildiğinde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile mobilize edilen yerel unsurların IŞİD'e karşı etkin mücadele edebileceğini ortaya çıkardığını ifade eden Kalın, "Bu, YPG'nin bu anlamda bir proje olduğunu gösteriyor. Yani siz bu kadar askeri, siyasi ve istihbari yardımı tek bir örgüte yaparsanız o örgüt tabii ki sahada birtakım başarılar elde edebilir. Bakın Suriye muhalefetinin son 2, 3 yıldır yaşadığı sorunların başında uluslararası toplumun onlara vaat ettiği ama yerine getirmediği sözler vardır" diye konuştu.
Harekatın aynı zamanda derinlik kazanması gerektiğini söyleyen Kalın, göçü önlemenin en önemli adımlarından birinin burada bir güvenli bölge oluşturmaktan geçtiğini anlattı.
Prensipte bu fikrin desteklendiğini ancak pratiğe bakıldığında kimsenin harekete geçmediğini bildiren Kalın, "O konuda bizim kararlılığımız tam, biz oradaki muhalif unsurlara destek vermek suretiyle burayı bir terör koridoru ve bölgesi olmaktan çıkarıp bir güvenlik koridoru haline getirmeye çalışacağız" dedi.
ABD ile YPG konusundaki görüş ayrılığının sürdüğünü dile getiren Kalın, "ABD yönetiminin bu konuda hala yanlış bir tutum içerisinde olduğunu" belirtti.
Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bazen PKK'nın Suriye uzantısı PYD-YPG gibi terör örgütleriyle ilgili bizim değerlendirmelerimizi PKK terör örgütü propaganda mecraları üzerinden 'İşte bakın Türkiye Kürtlerin kazanımlarına karşı, onun için bunları yapıyor' gibi birtakım kampanyalar yürütmeye çalışıyor. Burada tekrar altını net bir şekilde çizmek isterim ki Türkiye'nin ne Suriye, ne Irak, ne İran ne de Türkiye'deki Kürtlerle bir sorunu vardır. Bizim bir PKK sorunumuz var. Bizim bir terör örgütleri sorunumuz var."
YPG'nin IŞİD'le mücadeleyi bir paravan olarak kullanıp fiili bir durum yarattığını ve hakimiyeti altındaki bölgeleri genişleterek bir koridor oluşturmaya çalıştığına dikkat çeken Kalın, Türkiye'nin böyle bir ‘terör koridoruna' hem kendi ulusal çıkarları hem de Suriye'nin toprak bütünlüğü ve halkının geleceği bakımından izin vermeyeceğini vurguladı.
‘SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ FİİLİ DURUMLAR YARATARAK MUHAFAZA EDEMEZSİNİZ'
Kalın, "Suriye'nin toprak bütünlüğünü böyle fiili durumlar yaratarak muhafaza edemezsiniz" diyerek bunun etnik ve mezhebi çatışmalara kadar gidebileceği uyarısında bulundu.
Kalın, "Suriye'nin çoğulcu, demokratik ve meşru yönetime dayalı bir geleceğe doğru geçiş yapabilmesi için, bütün Suriye halkını kucaklayacak bir yönetimin işbaşına gelmesi lazım. Ama bunun için de aynı zamanda böyle fiili durum yaratarak, Suriye'yi böyle kantonlara bölmeye çalışan, diğer etnik gruplar üzerinde baskı kuran atılımların ya da adımların mutlaka engellenmesi gerekir" diye konuştu.
‘BATI BASINI YPG ROMANTİZMİ ÜZERİNDEN ŞİDDETİ GÖRMEZDEN GELDİ'
"Batı basınının YPG'ye yapılan yatırımı meşrulaştırmak için YPG romantizmi üzerinden şiddeti görmezden geldiğine" dikkati çeken Kalın, Suriye halkının bütün olarak bir mücadele içinde olduğunu ve bedel ödediğini kaydetti.
‘RAKKA İÇİN MÜZAKERELER DEVAM EDİYOR'
ABD'nin Türkiye'ye yaptığı "Rakka'ya beraber operasyon" teklifinin sorulması üzerine Kalın, müzakerelerin devam ettiğinin, Türkiye'nin Suriye'nin bütün şehirlerinin IŞİD'den temizlenmesini desteklediğinin ancak kesin surette içinde YPG ve PYD'nin olduğu bir operasyonda yer almayacağının altını çizdi.