Türkiye'nin başlangıçta Rusya'nın çizdiği sınırlar içinde kalacağını söyleyen Orhan, "Ama çok başarılı bir askeri operasyon yapan ve Bab'dan Mınbiç'e Türkiye-Suriye sınır hattı boyunca istikrar sağlar ve yönetim modeli açısından da başarılı bir model ortaya koyabilirse, eli daha da fazla güçlenebilir. Ve Fırat'ın doğusunda ve batısında Halep'te de elini güçlendirebilir. Böyle bir durum ABD ve Rusya'yı Türkiye ile daha fazla işbirliğine itebilir" dedi.
ABD ve Rusya'nın ‘husumetlerin durdurulmasını' içeren ‘askeri ve siyasi koordinasyon anlaşması' ömrü ancak bir hafta sürerken, Suriye sahasında kendisine alan açılan Türkiye'den de Fırat Kalkanı'nı güneye doğru genişletme alametleri geliyor. Öyle ki Rakka ve sınırın Irak tarafında da Musul operasyonlarında rol oynama arzularını dile getirmeye başlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, öncelikle el Bab'ı işaret ederken, 'gereken her yere gideceklerini' söyledi. ABD-Rusya ‘ateşkes girişimi' ve Türkiye'nin bölgede genişleyen rolünü ORSAM'dan (Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi) Oytun Orhan ile konuştuk.
‘OPERASYONUN BİR BİRLİKTELİK SINIRI VAR'
Fırat Kalkanı operasyonunun Türkiye'nin Rusya'dan aldığı yeşil ışık sayesinde hayata geçirilebildiğini belirten Orhan, Türkiye'nin bundan sonraki hedeflerini şöyle ortaya koydu:
"Coğrafi açıdan bakıldığında ilk aşamada Türkiye muhtemelen 100 kilometre genişlikteki Cerablus hattı ve 50 kilometre derinliğe sahip bölgede, kendisine yakın grupların kontrolünde bir güvenli bölge kurmak istiyor. Ancak bu coğrafi bir hedef. Birinci hedefin ise YPG olduğu aşikar. Her ne kadar Azez — Cerablus hattı YPG'den kurtarılsa bile Türkiye halihazırda sınırların büyük bir bölümünde YPG ile yüz yüze kalmış durumda. Daha uzun vadede Türkiye, Fırat'ın doğusunda da YPG ile gerekirse bütün imkanlarını kullanmak isteyecektir. Çünkü eğer bu hatta gücünü kontrol edebilirse bir sonraki aşamada gerekirse Rakka operasyonuna desteklediği unsurlar aracılığıyla mücadeleye girişebilir."
‘SİYASİLER OPERASYONUN NEREYE GİDECEĞİNİ BİLMİYOR'
Türkiye'deki karar alıcıların operasyonun nereye kadar varabileceği konusunda net bir bilgiye sahip olmadığını savunan Orhan "Daha çok sahadaki şartlar, bu operasyonun başarılı olup olmaması ve Bab sonrası, İran başta olmak üzere ABD gibi bölgesel önemli aktörlerin nasıl tepki vereceği, Türkiye'nin genişlemesi konusunda belirleyici olacaktır" dedi.
‘ABD OPERASYONDAN MEMNUN DEĞİL'
'YPG'NİN REJİMLE İLİŞKİSİ RUSYA İLE İLİŞKİLERİNİ DE ETKİLER'
Rusya'nın YPG ve PYD'ye desteğinin ABD'den farklı olarak stratejik düzeyde olmadığının altını çizen Orhan, uçak krizinden sonra Rusya ile PYD/YPG yakınlaşmasında dikkat çekerek şu değerlendirmelerde bulundu:
'TSK'NIN HAMLELERİ ABD VE RUSYA'YI DAHA FAZLA İŞBİRLİĞİNE İTEBİLİR'
Operasyon öncesinde Türk ve Rus tarafların görüştüğünü ve bu toplantılarda operasyonun sınırlarında anlaşmalarının da muhtemel olduğunu söyleyen Orhan, "Türkiye o noktaya kadar gidecektir. Ama çok başarılı bir askeri operasyon yapan ve Bab'dan Mınbiç'e Türkiye-Suriye sınır hattı boyunca istikrar sağlar ve yönetim modeli açısından da başarılı bir model ortaya koyabilirse, eli daha da fazla güçlenebilir. Ve Fırat'ın doğusunda ve batısında Halep'te de elini güçlendirebilir. Böyle bir durum ABD ve Rusya'yı Türkiye ile daha fazla işbirliğine itebilir" diye konuştu.
'TÜRKİYE'NİN HEDEF DEĞİŞTİRMESİ AKTÖRLERİ YUMUŞATTI'
"Burada Türkiye'nin iki sene üç sene önceki bakışından farklı bir bakışı olduğunu da görmek lazım. Türkiyenin bu müdahalesine eğer Suriye rejimi dahi çok yoğun bi tepki göstermiyorsa, bunu Türkiye'nin operasyonun temel amacını Esad rejimini devirmeye yönelik bir hamle olmaktan ziyade, YPG'nin ve IŞİD'in Türkiye sınırlarından uzaklaştırmasına yönelik bir hedef çerçevesiyle yürütmesine bağlamak lazım.Türkiye'nin Suriye'deki öncelikleri değişiyor. Söylevinde yumuşama var. Suriye ile normalleşme dahi Başbakan tarafından dile getirildi. Tabi bunlar Türkiye'nin operasyonunun hedefini başka bir şekilde koyduğunu da ortaya koyuyor. Tüm bunlar Rusya ve İran'ın da tepkilerini azaltan bir nokta" dedi.
'GÜVENSİZLİK VARKEN SİYASİ ÇÖZÜM MÜMKÜN DEĞİL'
Suriye savaşının bir dünya savaşına dönüşeceği yorumlarını gerçekçi bulmayan Orhan, "ABD açısından şöyle bir yorum yapılabilir: ABD Suriye meselesine sadece ve sadece IŞİD'le mücadele perspektifinden yaklaşıyor. ABD yönetimi tamamen siyasi çözüme hedeflenmiş durumda olduğunu söyleyemeyiz. Daha çok Musul ve Rakka gibi yerleri kurtarıp kendi döneminde büyük bir başarısızlık olarak belirlediği IŞİD hamlelerinde geri kazanım elde etme çabası içerisinde. ABD'nin son olarak Suriye ordusunu vurması da yanlışlık olarak söylense de bunun Rusya'ya bir mesaj olma ihtimali var. Alttan alta ABD ve Rusya arasında çok ciddi bir güvensizlik var. Her iki taraf da sahada birbirilerinin desteklediği grupları vuruyor. Güvensizlik ortadayken siyasi çözümün çok mümkün olmadığını düşünüyorum. Ama yine de bunun bir dünya savaşı boyutuna ulaşması ihtimali çok küçük" dedi.
Türkiye, YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de 'terör örgütü' olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu görüşünü kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.