HALKIN YÜZDE 64'Ü AB ÜYELİĞİNE İNANMIYOR
TAVAK, ‘Türk Halkının AB'ye Bakışı Araştırması'nı geçtiğimiz gün açıkladı. 1 hafta boyunca aralarında İstanbul, Ankara ve İzmir'in de bulunduğu 10 ilde yaşayan bin 198 kişiye AB soruldu. Araştırma sonuçlarına göre, Türk halkının yüzde 64'ü AB üyeliğine inanmıyor.
2015 yılı araştırmasında ilk defa yüzde 43'lük bir kitle Avrupa Birliği'ne tam üye olacağımıza inandığı ortaya çıkmıştı ve o yıl üyelikle ilgili olumsuz düşünenlerin oranı yüzde 48 olarak ölçülmüştü.
TÜRKİYE'NİN ENGEL OLARAK GÖRDÜĞÜ İKİNCİ ÜLKE FRANSA
Araştırmaya göre, "Türkiye'nin AB'ye üyeliğinde en büyük engeli hangi ülke oluşturuyor?" sorusuna ise 2014 ve 2015'te olduğu gibi yüzde 56'lık bir kesim Almanya yanıtını verdi. Türk halkına göre, Türkiye'nin tam üyeliğine engel olarak gördüğü ikinci ülke ise yüzde 23'le Fransa oldu. Ankete katılanlar, AB üyeliği konusunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, eski ve yeni Başbakanlar Ahmet Davutoğlu ile Binali Yıldırım'ın çalışmalarının yeterli olup olmadığı yönündeki soruya ise yüzde 38'lik bir kesim ‘Yeteri kadar çalışmıyor' yanıtını verirken, ‘Elinden geleni yapıyor' diyenler yüzde 15 olarak belirlendi.
Araştırmada saptanan bir diğer çarpıcı sonuç ise, AB üyeliğinin Türkiye'ye sağlayacağı katkılar konusunda. Ankete katılanların yüzde 66'sı, AB üyeliğinin en büyük katkısını ‘serbest dolaşım hakkı' olarak görüyor. AB bütçesinden yararlanmayı ön plana çıkaranlar ise yüzde 14 olarak belirlenirken, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği'nde söz sahibi olma fikri ise yüzde 1'lik bir oranda kaldı.
Türkiye'nin AB dışında en önemli alternatifinin de sorulduğu araştırmada, yüzde 23'lük bir kesim Şangay İşbirliği'ni tercih etti. Yüzde 22 ‘bağımsız politika' yanıtı verirken, yüzde 18'lik bir kesim de Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nin oluşturduğu BRICS ülkelerini önerdi. Araştırmaya katılanların yüzde 56'sı Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı olmadığını belirtirken, üyelik önündeki en büyük sorunu yüzde 59'la İslamofobi ve İslam düşmanlığına bağladı.
TAVAK Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, araştırmayı 6. kez yaptıklarını ve AB'ye tam üyelik konusunda inancın en düşük olduğu sonuçları tespit ettiklerini belirterek, "15 Temmuz'dan sonra AB üyeleri ülkelerden Türkiye'ye destek gelmemesi ve soğuk bakılması bu sonuçların en büyük nedeni. Türkiye'ye Geri Kabul Anlaşması'nı dikte ettiler, fakat vize anlaşmasını yürürlüğe koymadılar. Bir diğer gelişme de, Türkiye gibi büyük ülkeler ancak 7 yıllık bütçe döneminde üye olarak alınabilir. 2020 yılı bütçesine de Türkiye için herhangi bir paraf konmadı. Demek ki, 2020-2026 yılları arasında Türkiye'nin tam üyeliği düşünülmüyor. Türkiye halkı artık AB'nin cazibesinin kalmadığını düşünüyor. Yunanistan ve Portekiz'in ekonomik krizi, İrlanda ve İngiltere'de yaşananlarla AB eski albenisini kaybetti" diye konuştu. Bu kaybı Avrupa'da gelişen İslamofobi'ye bağlayan Şen, "İslamofobi artık yerini Türkofobi'ye bırakıyor. Almanya başta olmak üzere Türkiye'ye ve Türklere karşı gelişen olumsuz algı insanlarımızı AB'den soğutuyor" ifadelerini kullandı.
Atılım Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal ise araştırma sonuçlarının şaşırtıcı olmadığını söyle ve şunları anlattı:
"Türkiye'nin AB üyeliği önünde sorun teşkil eden 3 yapısal neden bulunuyor. Bunlar ilki, şüphesiz nüfus. Şu an AB'nin en fazla nüfusa sahip ülkesi birleşmeden sonra Almanya. Türkiye'nin nüfusu neredeyse Almanya kadar ve böyle bir durumda AB, Türkiye'yi içine almaz. 2004 yılında AB'ye 10 ülke üye olmuştu. Onların toplam nüfusu bile Türkiye kadar değil.
"Bu nüfusla üyelik mümkün değil. Bu yapısal bir sorun. İkincisi ise, Türkiye'nin jeopolitik konumu. AB Ortadoğu'da stratejik roller oynayan bir birlik değil. Kendi içinde ortak bir görüş de oluşturamıyor. Çok sıkıntılı bir birlik ve Türkiye'yi Ortadoğu arasında bir filtre olarak görüyor. Hem batı özellikleri taşıyor hem de doğu. Yani kendilerince, ‘kötü dünya' ile ‘iyi dünya' arasında bir filtre. Son mülteci krizinde bu çok net ortaya çıktı. Üçüncüsü de, Soğuk Savaş'ın sona erdiği yıllarda zirveye çıkan bir görüş var. O da şu; Avrupa birleşiyor ve demek ki bu birlik başarı ama bunun kültürel bir altyapısı olması lazım. Bunu da bir Avrupa kimliği olarak izah ettiler. Bu kimliğin içine önce Ortodoksları dahil ettiler. Sonra da Hristiyan bir altyapısı var anlayışı benimsendi. Bunun içinde Türkiye'nin ve Türklerin yer alması yapısal olarak mümkün değil. Araştırma sonuçları da Türk halkının bu nedenleri çok net anladığını ortaya koyuyor."