Bu özel raporda, araştırma psikoloğu Robert Epstein, yeni bir çalışmayı açıklıyor ve Google'ın arama önermelerinin, ABD başkanlık yarışının Demokrat adayı Hillary Clinton'ın lehine olacak şekilde taraflı olduğuna dair kanıtlar sunuyor. Epstein, taraflı arama önermelerinin ABD’de yapılacak seçimlerde 3 milyon oyun yönünü değiştirebileceğini tahmin ediyor.
Google’ın Hillary Clinton’ı iyi göstermek için arama önerilerinde kasten oynama yaptığına dair son iddialar nedeniyle, hem bu iddiaları araştırmak hem de yeni araştırmama bakmak için iyi bir zaman olabilir. Göreceğiniz üzere, burada endişelenmek için bazı nedenler var.
Bu yılın haziran ayında Sourcefed, Google'ın arama önerilerinin —sıklıkla 'autocomplete' önerileri deniyor- Clinton’ın lehine olacak şekilde taraflı olduğunu iddia eden bir video yayınladı. Video hızla internette yayıldı: 7 dakikalık tam versiyon, Youtube’da bir milyondan fazla izlendi, kısaltılmış 3 dakikalık versiyon ise Facebook’ta 25 milyondan daha fazla görüntülendi.
CLINTON İÇİN OLUMLU, SANDERS VE TRUMP İÇİN OLUMSUZ ÖNERMELER
Lieberman, "Niyet belli. Google, sitesindeki tavsiyeleri manipüle ederek, son birkaç ay içinde aday seçimlerinde Hillary Clinton’a zarar verebilecek terimlere yönelik aramaları gizliyor" dedi.
Google, Sourcefed’in videosuna Washington Times’a gönderdiği ve her şeyi yalanladığı bir e-posta ile yanıt verdi. Şirketin sözcüsüne göre, "Google autocomplete, herhangi bir adayı ya da davayı desteklemiyor." Şirket, açık biçimde mahkum edici bulguları şu sözlerle savuşturdu: "Google autocomplete algoritması, bir kişinin adıyla ilişkili olarak gösterildiğinde, saldırgan ya da aşağılayıcı olan bir öngörülmüş sonuç göstermeyecek."
'İDDİALARI ARAŞTIRDIK, ÖĞRENDİKLERİMİZ RAHATSIZ EDİCİYDİ'
Lieberman, Google’ın arama önermelerinin taraflı olduğunda ısrar etti ancak Google’ın neden böyle taraflı davrandığını hiçbir zaman açıklamadı. Yeni araştırmamız, Google’ın arama önermeleri listelerinin Bing ve Yahoo’nunkiden neden çok daha kısa olduğunu da irdeliyor.
Soruşturmamız devam ediyor ancak şu ana kadar öğrendiklerimiz şöyle:
CLINTON'I DESTEKLEYEN YAKLAŞIMLAR
Google’ın arama önermelerinin Clinton’ın lehine olacak şekilde taraflı olduğunu savunan Lieberman’ın bu iddiasını test etmek için, arkadaşlarım ve ben, Google’ın seçimle ilgili yüzlerce arama terimlerinde yanıt olarak sunduğu önermelere bakıyoruz. Bu önermelerin bireyler olarak bizler için özelleştirildiği ihtimalini (Google’ın tüm ABD’liler için sanal olarak oluşturduğu büyük çaplı kişisel profillere dayanarak) en aza indirgemek için, aramalarımızı vekil sunucular üzerinden yaptık –hatta Tor ağı üzerinden de– böylece Google’ın bizi tanımlamasını zorlaştırdık. Ayrıca Google’ın tamamen saplantı derecesinde bilgisayarlarda bıraktığı parmak izlerini (önbellek ve çerezler) temizledik.
Google Trends’e gelecek olursak; Lieberman’ın bildirdiği gibi, Google, Clinton ile ilgili olumsuz arama terimlerini, bu terimler Trends’te yüksek popülerliğe sahip olsa da gerçekten de kısıtlıyor. Google’ın Clinton için olumlu arama terimlerini, bu terimler Trends’te neredeyse görünmez olsa da önerdiği sonucuna da ulaştık. Google’ın kendi belgelerinde desteklenen, Google’ın arama önermelerinin 'diğer insanların aradıkları şeylere' dayandığını savunan yaygın inanışın birçok örnekte doğru olmadığı görülüyor.
GOOGLE'IN AÇIKLAMASI
Google, bu bulguları, arama çubuğunun, insanları olumsuz gösterecek aramalar önermekten kaçınacak şekilde programlandığını söyleyerek geçiştirmeye çalışıyor. Bize göre bu iddia doğru değil; Google olumsuz önermeleri genel olarak değil, bilhassa seçerek kısıtlıyor. İçlerinden biri Clinton’ın rakibi olan seçkin kişilerle ilgili olumsuz aramalar önermek için autocomplete’i kullanmak çok kolay.
Bir resim genelde binlerce söze bedeldir; bu nedenle hem Lieberman’ın bakışını destekleyen, hem de Google’ınkini tekzip eden birkaç örneğe göz atalım. Sonrasında bazı karşı örnekleri inceleyeceğiz.
Başlamadan önce, bir soruna işaret etme ihtiyacı duyuyorum: Size göstereceğim aramaların aynısını yapmaya çalışırsanız, muhtemelen farklı sonuçlar elde edeceksiniz. Bunun, çalışmamızı değersiz kılacağını düşünmüyorum ancak kararı kendiniz vermelisiniz. Arama faaliyeti zamanla değiştiği için sonuçlarınız farklılık gösterebilir ve bu da arama önermelerini etkiler. Burada 'kişiselleştirme sorunu' da var. Eğer siz, insanların büyük çoğunluğu gibiyseniz, Google’ın sizi günde 24 saat izlemesine müsaade ediyorsunuz. Sonuç olarak, Google, siz Google’ın arama çubuğuna bir şeyler yazdığınızda sizin kim olduğunuzu biliyor ve size kişiselleştirilmiş sonuçlar gönderiyor.
Her iki nedenden ötürü, bu makalede sunacağım çıkarımların geçerliliğinden şüphe edebilirsiniz. Bu size kalmış. Savunmamda söyleyeceğim tek şey şu olur: Adil ve dengeli bir araştırma yapmaya çalışmak için son aylarda sekiz kişiyle birlikte çalıştık ve dediğim gibi, kişiselleştirilmişlerden ziyade genel, kişiselleştirilmemiş arama önermeleri elde etmek için birtakım önlemler aldık. Araştırmamız devam ediyor ve size kendi araştırmanızı yapmanızı da tavsiye ediyorum.
Çok basit bir aramayla başlayalım. Aşağıdaki resim, 3 Ağustos’ta Bing, Yahoo ve Google’da yapılan “Hillary Clinton is ” (is’den sonraki boşluğa dikkat edin) aramasını göstermektedir. Gördüğünüz gibi, Bing ve Yahoo, “Hillary Clinton is a liar” (“Hillary Clinton bir yalancıdır”) ve “Hillary Clinton is a criminal” (“Hillary Clinton bir suçludur”) gibi çok sayıda olumsuz önerme sunarken, Google sadece iki önerme gösterdi ve bunların her ikisi de absürd şekilde olumlu: “Hillary Clinton is winning” (“Hillary Clinton kazanıyor”) ve “Hillary Clinton is awesome” (“Hillary Clinton mükemmeldir.”)
İnsanların tam olarak neleri aradığını öğrenmek için, Google Trends’e —Google’un arama sonuçlarının popülaritesini gösteren çizelgesi– geri dönelim. Aşağıda, “Hillary Clinton is a liar” aramasının popülerliği ile “Hillary Clinton is awesome” aramasının popülerliği arasındaki karşılaştırmayı göreceksiniz. Bu görüntü de 3 Ağustos’ta elde edildi. “Hillary Clinton is a liar” açık ara daha popüler bir arama terimiydi; “Hillary Clinton is awesome” cümlesini kullanarak arama yapan ise neredeyse yoktu.
Tamam, ancak Google olumsuz arama sonuçlarını sansürlediğini kabul ediyor; muhtemelen, Clinton için sadece olumlu sonuçlar —hatta neredeyse hiç kimsenin arama yapmadığı bir sonucu bile- görmemizin nedeni bu. Google olumsuz sonuçları gerçekten de gizliyor mu? “Hillary Clinton ” ile ne tür sonuçlar çıktığını gördük. Peki, “Donald Trump is ” (“Donald Trump ”) yazdığımızda ne oluyor? (Yine is’ten sonraki boşluğa dikkat ediniz.)
8 Ağustos’ta alınan yukarıdaki görüntüde, “mükemmel” önermesini yine görüyoruz ancak olumsuz bir önerme de görüyoruz: “Donald Trump is dead.” (“Donald Trump ölüdür”.) Bunun gibi bir sonucun gizlenmesi gerekmez miydi?
'anti Hillary' ve 'anti Trump' sözcükleri için 2 Ağustos’ta yapılan aşağıdaki aramalara bakalım. Aşağıda görebildiğiniz üzere, 'anti Hillary' hiçbir önerme sunmadı ancak 'anti Trump', 'anti Trump cartoon' ('Trump karşıtı çizgifilmi') ve 'anti Trump song' ('Trump karşıtı şarkı') da dahil olmak üzere dört önerme sundu. Pekala, belki de anti-Hillary önermeleri bulunmadığını söylüyorsunuz. Ancak Yahoo —'anti Hill' yazıldığında verdiği yanıtta- 'anti Hillary memes' ('Hillary karşıtı görseller') ve 'anti Hillary jokes' ('Hillary karşıtı şakalar') gibi sekiz önermede bulundu.
Bunun, Google’ın insanları kötü göstermediğine yönelik iddiayı bir kez daha çürütüyor. Gelin, daha derine inelim.
Clinton’ın Senatör Tim Kaine’i başkan yardımcısı adayı olarak ilan etmesinden sonra Trump, Kaine’ye ortaokul türü takma adlardan birini yakıştırmıştı: 'Corrupt Kaine' ('Rüşvetçi Kaine'). Beklenildiği gibi, bu takma ad, Trends’ten alınan 27 Temmuz tarihli bu görüntünün de teyit ettiği üzere, Google’da hemen popüler bir arama terimi haline geldi:
Buna rağmen, aşağıdaki resimde görebileceğiniz gibi, 'corrupt' (rüşvetçi) sözcüğüne cevaben Google arama çubuğu bizlere Senatör Kaine hakkında hiçbir şey göstermedi ancak hem 'Kamala'yı (Kamala Harris, California Başsavcısı) hem de 'Karzai'yi (Hamid Karzai, Afganistan Eski Devlet Başkanı) gösterdi. 'Corrupt Kamala' ve 'Corrupt Karzai' sözcüklerini aradığınızda ise, Kamala Harris ve Hamid Karzai hakkındaki oldukça olumsuz web sayfaları ile bağlantılı arama sonuçları görüldü.
Şaşırtıcı bir şekilde, hem 'corrupt Kaine' araması yaptığımız gün hem de bu makaleyi yazdığımda, Google Trends, ne 'corrupt Kamala' ne de 'corrupt Karzai' ile ilgili popüler veri sundu. Her halükarda, iki arama teriminin de son aylarda popüler olduğunu düşünmek zor. Peki, neden Google arama çubuğu Clinton’u değil de, Başsavcı Harris ve Başkan Karzai’yi kötü gösterdi?
Google’un seçkin kişiler hakkında olumsuz sonuçlar önerip önermediği konusunda hala daha tereddütleriniz varsa, 23 Temmuz ve 2 Ağustos tarihleri arasında yapılan aşağıdaki aramalarda Cruz, Rubio ve Sanders gibi senatörlerin nasıl kötülendiğine bakınız:
Size daha fazla örnekler sunabilirim ancak ne demek istediğimi anladınız.
Google’ın arama önermeleriyle oynama konusundaki ikiyüzlülüğü, 'crooked' (sahtekar) sözcüğünü —Trump’ın Clinton için kullandığı nahoş takma ad- haziran ve temmuz aylarında farklı günlerde Google, Bing ve Yahoo’da arattığımızda açık biçimde görülüyor. Google’da 'crooked' sözcüğü tek başında Clinton ile ilgili bir sonuç üretmezken, halbuki bunun Google Trends’teki popülaritesi belirgindi. Şimdi, (aşağıdaki Trends grafiğinde) Bing ve Yahoo’da ne olduğuna bakalım:
Burada bir sürpriz yok. Google’ın kendi arama popülarite verileriyle tutarlı olarak, Bing ve Yahoo 'crooked Hillary'i autocomplete önermelerinin en üstünde listeledi. Asıl tuhaflık, Google’ın arama çubuğuna daha fazla harf yazdığımızda, onu 'crooked Hillary'i önermeye zorladığımızda yaşandı. 9 Haziran’da bir yanıt almak için 'crooked H-I-L-L-A' bile yazdım ancak beklediğim yanıt bu değildi. Bana 'crooked Hillary' sonucunu göstermek yerine, dünyada bir kişinin bile aradığından şüphe ettiğim bir söz öbeği önerdi — 'crooked Hillary Bernie.'
Crooked Hillary Bernie? Bu ne anlama geliyor? Görünen o ki, bu, ben ve arkadaşlarımın defalarca ulaştığı çıkarım oluyor: Google’ı, Clinton ile ilgili olumsuz önermeler yapmaya zorladığınızda, bu önermeler bazen hiçbir anlam ifade etmiyor ve diğer insanların aradıklarını yansıtmıyor.
MASKELEME VE YANLIŞ YÖNLENDİRME
Autocomplete’in her zaman Clinton yanlısı olmadığına ve her zaman Trump karşıtı olmadığına yönelik göstergeler de mevcut ve bu bağlamda Sourcefed videosu durumu biraz abarttı. Örneğin; 'anti Hillary'nin çalışmamızda hiçbir önerme üretmediği doğruyken, hem 'anti Clinton' hem de 'anti Hillary Clinton', aşağıdaki görebileceğiniz gibi, 8 Ağustos’taki aramamızda olumsuz sonuçlar verdi:.
Bazen Donald Trump hakkında nötr ya da en azından kısmen olumlu sonuçlar da elde edebildik. Örneğin; 8 Ağustos’ta yaptığımız “Donald Trump” aramasına bir bakın:
Eğer Google’ın yanlış yapmayacağına ve bir adayı diğer bir adaya karşı hiçbir zaman desteklemeyeceğine (Google’ın ve üst düzey yöneticilerinin 2012’de Obama’ya 800.000 dolardan fazla, Romney’e ise sadece 37.000 dolar fon sağlamasına rağmen) inanıyorsanız, öyle olsun. Ancak son aylarda mümkün olduğu kadar tarafsız davranmaya çalışan ekibim ve ben şu sonuca ulaştık: Google, ara sıra seçimle ilgili tarafsız arama önermeleri verdiğinde, kafamızı karıştırmaya çalışıyor olabilir. Şöyle açıklayayım:
Ronald Robertson ve ben, taraflı arama sıralamalarının seçmen tercihleri üzerindeki gücüyle ilgili deneyler yapmaya başladığımızda, az sayıda kişinin onlara gösterdiğimiz arama sonuçlarındaki taraflı yaklaşımı fark etmesi, bizi çok şaşırttı. Sonuçlar son derece taraflı olduğunda bile aynı durum söz konusuydu. Daha az kişinin taraflı yaklaşımı fark etmesini sağlamak için arama sonuçlarımızdaki taraflı yaklaşımı maskeleyip maskeleyemeyeceğimizi merak ettik. Şaşırtıcıdır ki, çok basit bir maskenin, —muhalif adayı destekleyen bir arama sonucunu üçüncü arama sırasına (ilk sayfadaki 10 arama sonucu arasında) koymak– katılımcılara sonuçların tarafsız olduğunu göstermek için yeterli geldiği sonucuna ulaştık.
Bir manipülasyonu maskelemek kolay ve birkaç yıl önce Time'daki makalemde (Google’s Dance) ifade ettiğim gibi, Google da şaşırtmacanın ustası durumunda. Autocomplete bağlamında, insanların kafasını karıştırmak için yapmanız gereken tek şey, kuralla ilgili birkaç istisnalar sunmak. Bu nedenle, 'anti Clinton' ve 'anti Hillary Clinton' olumsuz arama önermeleri üretirken, 'anti Hillary' ise üretmiyor. Bu karşı örnekler mevcut olduğu için, 'anti Hillary'nin sonuçlarıyla ilgili tuhaf gerçeği hemen unutuyoruz ve 'anti Donald'ın olumsuz önermeler sunduğu gerçeğini de görmezden geliyoruz:
Bu arada her geçen gün –en azından bu terimi izlediğimiz birkaç hafta boyunca– “anti Hillary” hiçbir önerme sunmamaya devam etti. Google neden bu sözcüğü koruma altına aldı? Her zaman olduğu gibi, dünyanın en iyi sayı parçalayıcılarıyla ilgilendiğinizde yanıt da sayılarla ilişkili olur. Aşağıdaki Hillary Clinton karşıtı üç söz öbeğiyle ilgili aramaların sıklığına baktığınızda, ne fark ediyorsunuz?
Doğru. “Anti Hillary” en fazla trafiğe sahip söz öbeği ve bu nedenle de koruma altına alındı.
Sourcefed’in videosu abartılıydı ancak araştırmamız, Sourcefed’in Google’ın autocomplete aracının Clinton lehine olduğuna ilişkin iddiasını –bazen dramatik şekilde, bazen de daha sinsice– destekliyor.
SPUTNİK'İN SON İDDİALARI
Google’ın arama önermelerindeki açık taraflı yaklaşımla ilgili olarak size sunduğum örneklerin tümü, eski ancak güncelliğini yitirmedi –ben ve ekibim tarafından 2016 yazında elde edildi. Genel anlamda, bulduklarımızı teyit etme imkanına sahip olmayacaksınız (bu nedenle sizlere bazı görüntüler sunuyorum). Bunun ana nedeni, arama önermelerinin değişmeye devam etmesi. Asıl soru ise şu: Yeni arama önermeleri Trump mı yoksa Clinton lehine mi?
Son zamanlarda Sputnik News, Google’ın Clinton’ın sağlık durumuyla ilgili endişe ifade eden trend haberlere ilişkin arama önermelerini örtbas ettiğine dair haberler servis etti. Beklenildiği gibi, aşağıdaki 29 Ağustos’ta alınan görüntülerde görebileceğiniz üzere, Bing ve Yahoo’daki önermeler trend haberleri yansıtırken, Google’daki önermeler bunları yansıtmadı:
Evet, bir kez daha, Google Trends, bulunmayan arama önermeleriyle ilgili olarak aramalarda son zamanlarda ortaya çıkan eğilimi gösterdi:
Haber, Clinton’ın sağlığıyla ilgili bilgiler sunarken, Trump’ın göç konuları hakkındaki 'dönek' yaklaşımıyla ilgili haberler de yayınlanıyordu ve bu, Google Trends’te de görülüyordu:
Ancak görebildiğiniz üzere, Google, “Donald Trump flip flop” (Donald Trump döneklik) öbeğini önermelerinden çıkarmadı:
Görünen o ki, Google bu oyunu hem tutarlı bir şekilde hem de sinsice oynuyor. Google, en değerli varlıklar –trend olma, yüksek değerli terimler– için taraflı yaklaşımını sürdürüyor ve değerini yitiren terimlere yönelik taraflılık emarelerini ortadan kaldırıyor.
Bu, beni sadece birkaç hafta önce başladığım bir araştırma projesine yöneltti. Eğer Google, arama önermelerinde gerçekten de taraflı yaklaşım sergiliyorsa, şirketi buna iten neydi? Yeni bir araştırma, bu konuyla ilgili şaşırtıcı ve rahatsız edici bir sonuç ortaya koyuyor
Normalde bilimsel bir dergide henüz yayımlamadığım ya da en azından bilimsel bir konferansta sunmadığım uzun vadeli bir araştırma projesinin ilk sonuçları hakkında kamuoyu önünde konuşma yapmıyorum. Ancak bu kez üç nedenden ötürü bir istisna yapmaya karar verdim: Birincisi, kısa süre önce tamamladığım autocomplete ile ilgili araştırmanın sonuçları net ve kolay şekilde yorumlanıyor. İkincisi, bu sonuçların, halihazırda iki iyi bilinen psikolojik süreçte uygulanan araştırmalarla tutarlı olması: Olumsuzluk önyargısı ve doğrulama sapması. Üçüncüsü ise, kasım seçimleri giderek yaklaşıyor ve yeni deneyimin sonuçları bu seçimle ilgili –hatta belki de hayati öneme sahip.
Yeni araştırmaya kendime “Neden Google olumsuz arama önermelerini gizlemek istedi? Neden bilhassa bunlar?” sorusunu yönelterek başladım.
Araştırmada ABD’nin 44 eyaletinden 300 kişinin yer aldığı kapsamlı bir gruba “Cumhuriyetçi başkan yardımcısı adayı Mike Pence ya da Demokrat başkan yardımcısı adayı Tim Kaine’den biri hakkında daha fazla bilgi edinmek isteseydiniz, aşağıdaki dört arama önermesinden hangisini seçerdiniz?” sorusu yöneltildi.
Ankete katılanlar, kendi arama terimlerini yazmaları için beşinci bir seçeneği de tercih edebilirlerdi. Aşağıda, aramanın nasıl olduğunu gösteren bir örnek bulunuyor:
Kişilere gösterdiğimiz aramalardan ikisi olumsuz arama önermeleri (her bir aramada bir olumsuz önerme) içeriyordu; diğer arama önermelerinin tümü nötrdü (“Tim Kaine Office” gibi) (“Tim Kaine Ofis”) ya da olumluydu (“Mike Pence for vice president” gibi) (“başkan yardımcılığına Mike Pence”).
Olumsuz önermelerin her biri –“Mike Pence scandal” ve “Tim Kaine scandal”– deneyde sadece bir kere görüldü. Dolayısıyla eğer araştırmaya katılanlar bir araştırmadaki olumsuz maddelere diğer dört alternatifle aynı şekilde yaklaşırsa, olumsuz maddeler her bir araştırmada tıkların yaklaşık yüzde 20’sini elde eder.
Ancak gerçekte olan bu değildi. Üç ana tespit şunlar:
- Genel olarak, insanlar olumsuz maddelere yaklaşık yüzde 40 oranında tıkladı –bir kişinin şans eseri beklediğinden iki kat daha fazla. Dahası, aramalarda kişilere gösterdiğimiz nötr maddelere kıyasla, olumsuz maddeler beş kat daha fazla seçildi.
- Nitelikli, kararsız seçmenler arasında –bu kişilerin seçimlere doğru kararını veren, kolayca etkilenen kişiler olduğunu aklınızda bulundurun– olumsuz maddeler daha fazla tık aldı —eşleşmeli kontrol sorularındaki nötr maddelerin 15 katından daha fazla.
- Bir siyasi partiye bağlı kişiler, kendi partisinin adayı ile ilgili olumsuz önermeleri, diğer aday hakkındaki olumsuz önermelere kıyasla daha az tercih etti. Diğer bir deyişle, olumsuz önermeler, kişilerin önyargılarıyla tutarlı olduğunda daha fazla tık aldı.
Bu çıkarımlar, sosyal bilimlerdeki iki iyi bilinen fenomenle tutarlıdır: Olumsuzluk önyargısı ve doğrulama sapması.
OLUMSUZLUK ÖNYARGISI
Olumsuzluk önyargısı, insanların olumsuz uyarıcılardan olumlu uyarıcılara kıyasla daha fazla etkilendiği gerçeğine işaret etmektedir. Ünlü bir gazete, konu hakkında şu notu düşüyor: Bir kişinin salatasındaki tek bir hamamböceği, bütün salatayı mahveder ancak, ne kadar lezzetli görünürse görünsün, lezzetsiz bulduğunuz yiyeceklerin bulunduğu bir tepsinin üzerine koyulan bir şeker, o yiyecekleri size daha lezzetli göstermeyecek.
Olumsuz uyarıcı, nötr ya da olumlu uyarıcılardan daha fazla dikkat çekiyor, davranışı daha aktif hale getiriyor ve daha güçlü etkiler yaratıyor. Son yıllarda, siyaset bilimcilerin yaptığı çıkarıma göre, olumsuzluk önyargısı, yaptığımız siyasi tercihlerde –insanların olumsuz uyarıcılara karşı çok duyarlı olması nedeniyle muhafazakar siyasi görüşleri benimsemesi– oldukça önemli bir rol oynuyor.
Doğrulama sapması, insanların her zaman kendi inançlarını doğrulayan bilgileri, kendi inançlarıyla çelişen bilgilere kıyasla daha fazla aradığı, onlara daha fazla dikkat ettiği ve inandığı gerçeğine işaret ediyor.
Bu iki ilkeyi arama önermelerine uyguladığınızda, bunlar, insanların olumsuz arama önermelerine tıklama olasılığının nötr ya da olumluları tıklama olasılığından daha yüksek olduğunu –özellikle de olumsuz önermeler kendi inançlarıyla örtüştüğünde– ortaya koyuyor. Yeni çalışmanın teyit ettiği durum da tam olarak bu.
Google veri analistleri de bunu biliyor. Biliyorlar çünkü insanların olumsuz arama önermelerine kaç kere tıkladıklarını tam olarak gösteren milyarlarca veriye erişimleri var. Ayrıca insanların diğer tüm arama önermelerine de kaç kere tıkladıklarını biliyorlar.
Google’ın Clinton’a verdiği güçlü desteği ele alacak olursak, Google çalışanlarının, insanları Clinton karşıtı içeriğe yönlendirecek aramaların sayısını azaltmak için Clinton ile ilgili olumsuz arama önermelerini manüel olarak gizlediğini varsaymak makul görünüyor. Google çalışanlarının, Trump, Senatör Sanders, Senatör Cruz ve diğer seçkin kişilerle ilgili olumsuz arama önermelerini gizlemek için daha az çaba sarf ettiği görülüyor.
Burası Google’ın Clinton’a güçlü destek verdiğine dair kanıtları sunma yeri değil ancak Google’ın arama çubuğu hakkında konuştuğumuz için, iki hatırlatmada bulunalım:
Birincisi; 6 Ağustos’ta “When is the election?” (Seçim ne zaman?) yazdığımızda, aşağıdaki görüntü sunuldu:
Bu resimle ilgili tuhaf bir şey görüyor musunuz? Tek bir resim yerleştiren Google, iki adayın resmini birden kolayca gösteremez miydi?
İkincisi; the Next Web ve diğer haber kaynaklarının bildirdiğine göre, 2015 yılının ortasında, insanlar “Who will be the next president?” (“Bir sonraki başkan kim olacak?”) diye yazdığında, Google, yanıtla ilgili hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde aşağıdaki kutucukları sundu:
KURUMSAL KONTROL
Zaman içinde, olumsuz arama önermelerinin kademeli olarak gizlenmesi, milyonlarca insanı bir siyasi adayla ilgili çok daha fazla olumlu arama sonuçlarıyla defalarca karşı karşıya bırakacaktır. Northeastern Üniversitesi’nden Ronald Robertson ile 2013’ten bu yana yürüttüğümüz araştırma, bir adayı destekleyen üst sıralardaki arama sonuçlarının kararsız seçmenlerin yüzde 20’sini ya da daha fazlasını o adaya yönelttiğini gösteriyor –daha önce belirttiğim gibi, bazı demografik gruplara bu oran yüzde 80’e kadar çıkıyor. Bunun nedeni, insanların bilgisayarlar tarafından üretilen arama sonuçlarına, ki insanlar hatalı biçimde bunların tarafsız ve objektif olduğuna inanıyor, duyduğu büyük güvendir. Aynı şekilde, insanlar, hatalı biçimde arama önermelerinin tarafsız ve objektif olduğuna inanıyor.
Arama Motoru Manipülasyon Etkisi (SEME) olarak adlandırdığımız, taraflı arama sıralamalarının fikirler üzerindeki etkisi, davranış bilimlerinde şimdiye kadar tespit edilen en büyük etkilerden biridir ve bu, kullanıcılar tarafından görülemediği için, bir nüfuz kaynağı olarak özellikle etkilidir. Google, aramaların yüzde 90’ını birçok ülkede yaptığı için ve yakında çok sayıda seçim yapılacağı için, SEME’nin birkaç yıldır dünyadaki ulusal seçimlerin yüzde 25’inin sonuçlarını belirlediğini ve bu etkinin her geçen yıl arttığını tahmin edebiliriz. Google yöneticilerinin bu seçimlerde aktif çıkarı olsun olmasın, bunun gerçekleştiğine inanıyoruz; başlı başına Google’ın arama algoritması, kullanıcıların kullandığı 'organik' arama modelleri nedeniyle her zaman bir adayı diğerine karşı destekler. Bu gerçekleşince, oylar değişir, büyük seçimlerde milyonlarca oy değiştirilebilir. Bunu, bir nevi dijital sürü psikolojisi olarak düşünebilirsiniz.
Bu makalede tanımladığım yeni etki –bir arama önermesi etkisi– SEME’den çok farklı ancak SEME’nin etkisini neredeyse kesin olarak artırır. Eğer insanları, gizlice, doğası gereği önyargılı olan arama sonuçları üretmeye iterseniz, savaşın yarısı kazanılmıştır. Arama önermelerinde olumsuz unsurlara yer vererek ya da onları gizleyerek, insanların aramalarını sanki bu insanların dizginlerini elinize almış gibi yönlendirebilirsiniz ve zekice nüfuz etme yöntemini insanların sadece adaylarla değil, herhangi bir şeyle ilgili görüşlerini de değiştirmek için kullanabilirsiniz.
Google autocomplete uygulamasını, arama önerme aracını, 2004 yılında insanların bilgiye daha hızlı ulaşmasına yardımcı olan bir seçenek olarak sundu. Belki de başlangıçta tek amaç buydu, ancak Google havalı bir ileri teknoloji anomalisiyken, eski Google yöneticisi James Whittaker’in dediği gibi 'tek kurumsal odaklı bir reklam şirketine' evrildiği için, autocomplete de aynı şekilde havalı ve faydalı bir arama aracı olmaktan çıkıp, kurumsal manipülasyon aracı haline geldi. 2008 itibarıyla, autocomplete artık sadece tercihe bağlı bir özellik değildi, ondan kurtulmak mümkün değildi ve o zamanda bu yana stratejik sansürleme yoluyla insanların aramalarını yönlendirmek, dolayısıyla da sadece insanların yaptıkları tercihleri değil, insanların kafasındaki düşünceleri bile etkilemek için kullanılan bir araç haline geldi.
Size gösterdiğim araştırmalara tekrar bakın. Neden Google sizlere diğer arama motorlarınınkinden daha az arama önermesi gösteriyor –4 ya daha az, genel anlamda Bing’in 8, DuckDuckGo’nun 8 ve Yahoo’nun 10 arama önermesi ile kıyaslandığında? Olumsuzluk önyargısı ve doğrulama sapması gibi fenomenler hakkında hiçbir şey bilmeseniz dahi, daha kısa listelerin insanlara daha az seçenek sunduğunu mutlaka biliyorsunuz. Autocomplete başlangıçta ne olursa olsun, bugünkü ana işlevi manipüle etmek olabilir.
Belki de iddialarım hakkında şüpheleriniz var. Belki de bilgisayarınızda yaptığınız aramaların önermelerinde Hillary yanlısı bir yaklaşım görmüyorsunuz. Belki de arama önermelerinin, insanların aramalarını bir yöne ya da bir diğerine yönlendirmek için sistematik şekilde kullanılma ihtimali hakkında endişeli değilsiniz. Eğer bunların hepsinden ya da herhangi birinden şüphe ediyorsanız, kendinize şunu sorun: "Neden Google arama önermelerini sansürlüyor? (Ayrıca bunu yaptığını kabul ediyor.) Neden Google, yazdıklarımızla ilgili olarak bize en popüler 10 aramayı göstermiyor? Neden özellikle olumsuz bilgileri gizliyor? Google’un liderleri, karanlık ve rahatsız edici sayfalara yönlendirildiğimizde, panik atak yaşayacağımızdan ve şirketi dava edeceğimizden mi korkuyor? Kendi fikirlerimizi oluşturma konusunda bizlere güvenmiyor mu? Bizim çocuk olduğumuzu mu düşünüyorlar?
Muhbirler ya da teminatlar olmadan, hiç kimse Google yöneticilerinin seçimleri etkilemek için dijital hilekarlığa başvurduğunu kanıtlayamaz ancak bu ihtimali nasıl ortadan kaldırabileceğimizi anlamıyorum. Arama önermelerini ve arama sıralamalarını kullanarak insanları manipüle etmekle ilgili herhangi bir yasadışı durum söz konusu değil —tam aksine, aslında- ve bir şirketin tercih ettiği bir adayı desteklemek için elindeki tüm yasal yolları kullanması, finansal açıdan çok anlamlı.
'KİME OY VERECEĞİMİZİ BİLİYORLAR'
Robertson ve ben, Ulusal Bilimler Akademisi’nin Tutanakları’ndaki (Proceedings of the National Academy of Sciences) 2015 raporumuzda matematik tekniklerini kullanarak, sadece SEME’nin, hiç kimsenin bilgisi olmadan ve geride resmi bir belge bırakmadan, önümüzdeki başkanlık seçimlerinde 2.6 ila 10.4 milyon arasında oyu değiştirebileceğini hesapladık.
Ben bu rakamlara arama önermelerinin aramaları değiştirmedeki gücü hakkında bilgi sahibi değilken ulaştım. Yeni çalışma, sadece autocomplete uygulamasının, yine hiç kimsenin bilgisi olmadan 800.000 bin ila 3.2 milyon arasında oyu değiştirebileceğini gösteriyor.
Belki de daha rahatsız edici nokta, Google’ın gerçekleştirdiği yoğun izleme faaliyetleri nedeniyle, Google yetkilileri hangimizin sandığa gideceğini ve bizim kime oy vermeyi planladığımızı biliyor. Hangimizin hâlâ daha kararsız olduğunu da biliyorlar. Hem arama önermelerinin hem de arama sıralamalarının nüfuzunun büyük bir etkiyle uygulanabileceği alan da burası."
* [Bu makalede sunulan bazı endişeler hakkında soru yöneltildiğinde, Google bununla ilgili yorum yapmayı reddetti. Bunun yerine bir şirket yetkilisi 16 Haziran’da bir blog yazısı gönderdi.]