NECMİYE ALPAY: ŞİKÂYETLER BASINA YANSIYINCA TEMİZ ÇARŞAF VERDİLER
Rapora göre, Aslı Erdoğan ile birlikte kalan dilbilimci Necmiye Alpay, "Aslı'nın itirazları ve basına yansıyan şikâyetleri üzerine temiz çarşaf ve su verdiler. Koğuşlar yeni değişmiş, daha öncesine göre haklar oldukça kısıtlı" dedi. Eskiden yapılan arkadaş görüşünün şimdi yasaklandığını kaydeden Alpay, sadece birinci derece yakınla görüşülebildiğini ifade etti. Alpay, "Benim İstanbul'da sadece bir yeğenim var. Onunla, 1. derece akrabam olmadığı için görüşme şansım yok. FETÖ dolayısıyla gelenlerin avukat görüşünde iki kamera, bir ses kaydı ve bir de görevli bulunuyor. Gözlerimle tanık oldum. Koğuşlarda haklar kısıtlanıyor. 12 Eylül'de TKP'den Mamak'ta 3 yıl kaldım. Sistem çok farklı. Biz 45 yatakta 60 kişi yatıyorduk. Her sayım bir işkenceydi" dedi.
‘SAVCI ÖZGÜR GÜNDEM'İN TERÖR ÖRGÜTÜNÜN YAYIN ORGANI OLDUĞUNA KARAR VERMİŞ'
"Savcı Özgür Gündem gazetesinin terör örgütünün yayın organı olduğuna karar vermiş. Özgür Gündem'e uzaktan yakından kim varsa tutuklanıyor. Danışma kurulu tamamen sembolik. Gazetedeki çalışanlar bize takılıyordu 'Biz size danışmıyoruz' diye. Bir kez bile toplantı yapmadık, arada okuyorum.
Özgür Gündem davasını büyütmeye niyetliler. Nöbetçi genel yayın yönetmenlerini de katıyorlar, belki de tutuklayacaklar. Barış Meclisi üyesiyim. Milliyet'in kitap ekinde yazıyorum.
‘SON GELİŞMELER YENİ BİR DÖNEM, BELKİ SAVAŞ DÖNEMİ GİBİ'
Hiç böyle bir şey beklemiyordum. Tecrübesiz bir insan da değilim. Daha önce hep hazırlıklı olurdum, çantam hazır olurdu. Ama bu hiç aklıma gelmemişti. Özel bir dönem başlamış. Son gelişmeler yeni bir dönem belki savaş dönemi gibi. Savaş dönemi gibi davranıyorlar. Hâlâ düşmanlaştırma politikaları devam ediyor. Yönetenlerin birleştirip insanları birbirine yakınlaştırmaları gerekirken geriyorlar. Memleket iyi bir yere gitmiyor."
Aslı Erdoğan ile yapılan görüşmenin de yer aldığı raporda, Erdoğan'a diyet yemeği ve fıtık yastığı verilmediğine dikkat çekildi. Aslı Erdoğan'ın görüşmede, "16 Ağustos'ta gözaltına alındım. Şu an koğuştayım sorun yok. Fıtık yastığı istedim, yok dediler. Boynumda protez var. 4 boyun fıtığım vardı, 2010 yılında ameliyat oldum. En ufak bir darbede felç kalma riskim yüksek" dediği ifade edildi. Raporda, Erdoğan'ın şu görüşleri de yer aldı:
‘18 YILDIR BİR YAZIMA DAVA AÇILMADI'
"Keyfi ve hukuk dışı bir uygulama. Yasa açıkça diyor ki, yayın danışma kurulu gazeteden kanunen sorumlu olmaz. Benim kaçmam mümkün değil. Ben bilinen bir yazarım. 18 yıldır bir yazıma dava açılmadı. Hakkında dava açılmayan 4 yazımı dosyaya koymuşlar. II. Dünya Savaşı'ndan beri Avrupa'da bir edebiyatçı tutuklanmadı. 14 dile çevrildi kitaplarım ama AKP edebiyatçıları küçümsüyor. Benim kitaplarımda şiddete bakışım belli. Aslı Erdoğan'ı merak eden açar okur.
4 yazı var dosyada, biri ‘Bu Senin Baban', Norveç Klassekampen gazetesinde yazdığım bir yazı. Norveç'teki çevirmenim gazeteye yazılarımı göndermiş. O yazıya örgüt propagandası diyorlar. Norveçli gazeteyi ve yazımı PKK'yı övmekle suçluyorlar. Benim hiçbir yazımda PKK yok. Ben o gazetede şiddete karşı yazıyorum. Bu yazı da gazete haberlerinden derlediğim haberler. Beni yasal haberlerden tutukluyorlar. Rahatsız oldukları ‘Cizre'de sivil katliam var' dediğim için. Ama bu yazı benim değil, alıntıdır. ‘Bu Senin Baban' yazısının başı bir gazete alıntısıdır.
‘BENİM ÖRGÜT ÜYESİ OLMAM MÜMKÜN DEĞİL'
Diğeri 'Ayların En Zalimi Nisan' yazım. 'Hurşit Külter nerede' diye bir alıntı haber var. 3. yazı 'Bir Delinin Tarih Okumaları', bir mizahi yazı. Kara Karga dergisinde yayınlanmış bir yazı. Örgüt üyeliğine delil gösteriliyor. Benim örgüt üyesi olmam mümkün değil. 'Faşizmin Güncesi' 4. yazı. Tamamı edebi bir yazı. 'İnsanların diri diri yakıldığı günlerde yaşamak, kimi sivil kimi çocuk' yazıyor, isim yok, Türkiye demiyor. Bundan galiba Cizre'yi çıkarıyorlar. Hiç kimsenin işkence yapma hakkı yok. Ben 18 yıldır insan hakları savunucusuyum. Sadece Kürtleri değil, kadın haklarını, Afrikalı göçmenleri, başörtülü kadınları…
‘TÜRKİYE'DE YOKSULA, KÜRT'E, KADINA AYRIMCILIK VAR'
Vicdani retçiyim, barışçıyım. Kürt değilim. Kürt meselesinde uzman da değilim. Benim alanım insan hakkı ihlalleri. Türkiye'de yoksula, Kürt'e, kadına ayrımcılık var."
Şarkıcı Deniz Seki de CHP'lilere, denetimli serbestlik uygulamasından yararlandırılarak tahliye edilmemesi nedeniyle büyük hayal kırıklığı yaşadığını ifade etti. Bunun Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu kaydeden Seki, "Kamu yararına bozma için bakanlığa başvurduk. Çok şaşırdım aynı cezadan 1 yıl denetim verdiğiniz mahkûma neden 2 yıl vermiyorsunuz anlayamıyorum. Kimse mutlu değil. Giden kalana, kalan gidene üzülüyor. Suç ayrımı doğru değil. Ben satmadım, herkes biliyor. 23 aydır buradayım. Herhalde benim üzerimden bir mesaj verdiler. Bana ceza verenlerin tamamı içeride. Beni tutuklayanlar, bana ceza verenler şimdi mahkûm. Bu nasıl adalet?" diye sordu.
‘BEN FETÖ MAĞDURUYUM BEN NİYE İÇERİDEYİM?'
Kadınların tahliyesinde daha dikkatli olunması gerektiğini de vurgulayan Deniz Seki, "Kadınlar salıverilirken daha imtina edilmesi lazım. Hiç parası olmayanlar var, tahliyeden haberleri olmadığı için zor durumda kalıyorlar. Suça teşvik oluyor. Gecenin birinde çocuğuyla hazırlıksız kapının önüne koyuluyor. Eşitlik yok, dosyalardan haberimiz yok, infaz söylenmiyor" diye konuştu. "Ben demirbaş gibiyim" diyen Seki, "Yanımdakileri gönderdim. Bayramda bir müjde olsun. Ben FETÖ mağduruyum ben niye içerideyim? Günah keçisi isem bu kadar yetmez mi?" ifadelerini kullandı.
Raporda, Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda çıkan yangın sonrası tutuklanan görevlilerle yapılan görüşmelere de yer verildi. İnfaz koruma başmemuru Hülya Sarıdede, işkence yapıldığını, suçlarını hâlâ bilmediklerini, kendilerine yönelik kumpas olduğunu, müdürün kendilerini sevmediğini, psikolojilerinin bozulduğunu, erkek cezaevi olduğu için kadın malzemesi olmadığını anlattı. İnfaz koruma memuru Ü. Ç., suçunun gördüğü işkenceyi engellemek olduğunu, yangın olayında da bulunmadığını söyledi.
‘HEM DHKP-C HEM DE FETÖ ÜYESİ OLMAKLA SUÇLANIYORUM'
Doktor Alp Çetiner ise, hem DHKP-C hem FETÖ üyesi olmakla suçlandığını ifade ederek, "Bir sürü kamera var. İzlesinler ortaya çıkar. Hem DHKP-C hem de FETÖ üyesi olmakla suçlanıyorum. Dünyada farklı örgütlere üye olan 4 örneğiz. Ben 18 yıldır Adalet Bakanlığı'nda doktor olarak her sorunlu cezaevinde görev yaptım. Evimde arama yaptılar, 2 örgüte yakın hiçbir şey bulamadılar. Ben sosyal demokrat, Atatürkçü bir insanım. Hiç tanıdığım FETÖ'cü yok. Sadece doktor hasta ilişkim var" dedi.
'ERGENEKON MAHKÛMLARINA SAHİP ÇIKMIŞTIM'
Uğur Topkaraoğlu da yangında olmadığını, koğuşa girmediğini ancak isyana teşvikle suçlandığını söyledi. Atatürkçü oldukları için ihbar edildiklerini belirten Topkaraoğlu, 12 yıl Metris'te görev yaptığını Ergenekon mahkûmlarından herkes kaçarken kendisinin bu kişilere sahip çıktığını söyledi.