Haberde yer alan iddiaları bir adım ileri taşıyan Die Welt ise söz konusu belgede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) ve Milli Görüş'ün de adlarının geçtiğini ve ‘Milli Görüş'ün eski üye ve yöneticilerinin UETD'ye geçiş yaptığına dair bazı işaretler olduğunun’ belirtildiğini aktardı.
'SURİYE/IRAK’A GİDEN ALMANLARIN DÖRTTE BİRİ YA TÜRK VATANDAŞI YA DA TÜRK KÖKENLİ'
DW Türkçe Servisi’nin aktardığına göre, Die Welt'in haberinde belgede Almanya'daki Türkler arasında İslamcılık ve şiddet eğilimleri konusunda bilgi verildiği belirtilerek, şu ifadelere yer verildi: "Güvenlik makamlarının ellerindeki bulgulara göre 2015 sonuna kadar Suriye/Irak yönüne seyahat eden 760 Alman İslamcı ya da Almanyalı İslamcı'nın dörtte biri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına sahip ya da Türk kökenlidir."
ALMAN İÇİŞLERİ BAKANLIĞI: İLETİŞİM HATASI
İçişleri Bakanlığı'nın bu değerlendirmelerinde Alman dış istihbarat servisi BND'nin verilerinden yararlandığı bildirilmişti. Alman kamuoyunda patlak veren tartışmada belgenin içeriği kadar, Dışişleri Bakanlığı'na danışılmadan hazırlanması da eleştiri konusu oldu.
Alman İçişleri Bakanlığı, konuyla ilgili bir iletişim hatası olduğunu kabul ederek, ofis düzlemindeki bir yanlışlık sonucu nihai belgenin oluşturulması sürecine Dışişleri Bakanlığı'nın dâhil edilemediğini açıkladı. Alman haber ajansı dpa'nın konuyla ilgili sorusuna İçişleri Bakanlığı'nın verdiği yanıtta, “Sol Parti'nin soru önergesine yönelik yanıtın söz konusu bölümü 'gizli' olarak sınıflandırıldığı için kamuoyu önünde içeriği ile ilgili değerlendirme yapılamayacağı” kaydedildi.
Belgenin kamuoyuna sızdırılması, Alman siyasetinde Türkiye ile ilgili tartışmaları yeniden alevlendirdi. Hür Demokrat Parti Genel Başkanı Christian Lindner Alman haber ajansı dpa'ya verdiği demeçte, "NATO müttefikimiz olan ve içinde Alman askerlerinin konuşlu olduğu bir ülkenin İslamcı terörizmi onayladığı doğruysa, İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere ile Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'in parlamento ve kamuoyunu bu konuda bilgilendirmesi gerekir. AB, Avrupa'nın değerlerini yıkmak isteyen güçlere arkamızdan destek veren bir devletle üyelik müzakerelerini sürdüremez" diye konuştu.
Yeşiller Partisi Meclis Grup Başkanı Katrin Göring-Eckardt da, Die Welt gazetesine yaptığı açıklamada Türkiye ile mülteci mutabakatının fiyaskoyla sonuçlandığının artık kesinleştiğini belirterek, "Alman federal hükümeti ve AB'den, sığınmacı politikalarını tamamen yeni temeller üzerine kurmalarını bekliyorum" diye konuştu.
Hristiyan Demokrat Birlik partisi dış politika uzmanı Roderich Kiesewetter de 'Deutschlandradio'ya verdiği demeçte vize muafiyeti ile ilgili müzakerelerin bu şartlar altında sürdürülemeyeceğini savundu. Kiesewetter, Almanya'nın Türkiye'ye tamamen sırtını dönemeyeceğini de vurgulayarak, "Türkiye'nin AB'ye yakınlaşması hedefinden asla vazgeçilmemelidir. Nüfuzumuzu ancak Türkiye ile diyaloğu sürdürerek koruyabiliriz" ifadesini kullandı.
DAĞDELEN'E 'PKK'YA YAKINLIK' SUÇLAMASI
Hür Demokrat Partili Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Alexander Graf Lambsdorff ise soru önergesini veren Sol Parti'ye sert eleştirilerde bulundu. Sol Parti dış politika sözcüsü Sevim Dağdelen'i, federal hükümete ait gizli belgeleri ifşa etmekle suçlayan Lambsdorff, "Sol Parti'nin terör örgütü PKK ile yoldaşlık yaparak Alman hükümetinin son derece hassas belgelerini medya piyasasına atması manidardır. Almanya'da hükümet sorumluluğu üstlenemeyeceklerinin bir kanıtını daha oluşturmuştur" dedi.
Lambsdorff, raporla ilgili olarak ise AK Parti, Hamas ve Müslüman Kardeşler'in ortak köklere sahip olduğunun bilindiğini kaydetti.