Türkiye’nin dış politikasında son dönemde yaşanan değişim ne kadar derin ve kalıcı nitelikte? Türkiye özellikle hangi alanlarda Rusya ile ilişkilerini yeni seviyeye taşımak istiyor?
Konuyla ilgili Sputnik Radyosu’na konuşan Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Başkanı Süleyman Şensoy şunları söyledi.
Şimdi tabi ilişkilerin ne yönde olacağını karşılıklı bağımlılıklar belirler. Türkiye ve Rusya’nın karşılıklı bağımlılığı derinleştirecek yeni radikal paradigmalarla yola çıkması gerekir diye düşünüyorum. Bu sadece Batı ile olan ilişkilerdeki zikzaklarla, iniş çıkışlarla açıklanabilir bir ilişki değil, çünkü yaşadığımız dönem itibariyle Türkiye’nin ne olacağı Rusya’nın ne olacağını belirleyecektir. Türkiye ve Rusya’nın ne olacağı da Dünyanın ne olacağını belirleyecektir. Bu kadar kritik ve önemli iki ülkeden bahsediyoruz. Dolayısıyla ‘Batı ile ilişkilerinde sorun var, bu yüzden bize yöneldi’ gibi bir yaklaşımın yine çok kısa vadede tıkanacağını düşünüyorum. Karşılıklı bağımlılık derinleştirecek, mevcut krizlerden de ders alarak ve kötü günde dostluğu göstererek ki, Rusya onu büyük ölçüde yapıyor şu anda, bu ilişkileri derinleştirmek gerekiyor.
Amur Gadjiev: Peki Ankara, dış siyasetinde bu köklü değişiklikler yapmak için gerçekten güçlü bir siyasi iradeye sahip mi?
Türkiye’de son 14 yıldır aynı partiye mensup hükümetler iktidarda. Fakat zaman zaman bazı gelgitler oldu. Bu da biraz duygusallıktan kaynaklandı. Karşılıklı bağımlılık için hem içeride hem dışarıda takip edilmesi gereken formülün ‘orantılı risk, karşılıklı bağımlılık’ olması gerekiyor. Bu konuda eğer bir kararlılık varsa ki, hükümetimizden böyle bir kararlılık görüntüsü alıyoruz, Ankara’nın bu siyasi iradeye sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Sayın Şimşek’in sözünü ettiği ve Türkiye-Rusya ilişkilerinde yaşanmasını istediği yeni niteliksel değişimin kapsamı Sizce ne olabilir?
Ben bunu uçak krizi öncesi var olan ilişkilerin kaldığı yerden daha da güçlenerek devam etmesi olarak algılıyorum. Fakat uçak krizi benzeri kazaların yaşanmaması için ya da iki ülkenin rekabet ettiği alanlarda yeni çatışmaların çıkmaması için bu ilişkileri tekrar yeni bir radikal paradigmaya oturtmak gerekir diye düşünüyorum. Belki bu konuda çok kısa birkaç paragraflık bir politik kağıdına da ihtiyaç var. Dolayısıyla ben, sayın Şimşek’in açıklamaları, kendisi ekonomiden sorumlu olduğu için özellikle ekonomik ilişkilerin uçak krizi öncesinden çok daha güçlü olacağı yönünde bir irade olduğunu anlıyorum.
Peki bu paradigma değişikliği ya da niteliksel değişim güvenlik ya da askeri ve siyasi işbirliği gibi konuları kapsayabilecek mi?
Kapsayabileceğini düşünüyorum. Özellikle Şanghay İşbirliği Örgütü bünyesinde Türkiye’nin durumu diyalog ortağı bir ülke. Bu, çok moral verici ama içeriği olmayan bir statü. Dolayısıyla Türkiye’nin belki ilk önce gözlemci üye olarak seviyesinin bir kademe yükseltilmesinin birçok şeyin önünü açabileceğini düşünüyorum. Yani çok taraflı çatılar altında işbirliği başlatılırsa ikili işbirliklerinin daha kolay olacağını değerlendiriyorum.