‘İNTİKAM DUYGUSUYLA DEĞİL, ADALET İLE HAREKET EDECEĞİZ'
Türkiye'nin büyük bir felaketin eşiğinden döndüğünü belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
"Maalesef silahlı, kanlı bir darbe girişimi, milletimizin direnciyle, hükümetimizin ve Cumhurbaşkanımızın dirayetiyle başarısız hale getirildi ve ülkede işler normale döndü. Bu darbeye sebep olanların bu işten kolay kurtulmalarını kimse beklemesin. Çünkü arkada 246 şehidimiz, binlerce yaralımız var. Bunların hesabı sorulacak. Hesap sorarken intikam duygusuyla hareket etmeyeceğiz, adalet ile hareket edeceğiz. Çünkü Türkiye bir hukuk devleti. Hukuk devletinin gereği neyse o yapılacak."
‘BİZ OHAL'İ UZATMAKTAN YANA DEĞİLİZ'
‘BİZİM FRANSA'YA GÖRE ÇOK DAHA HAKLI GEREKÇELERİMİZ VAR'
"Fransa'da yaşanan olay ile Türkiye'de yaşanan olay kıyas bile kabul etmez" ifadesini kullanan Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çünkü orada sadece bir terör hadisesi oldu, insanlar hayatını kaybetti. Burada ülkenin rejimini değiştirmeye, demokrasiyi yok etmeye yönelik ciddi bir silahlı darbe girişimi var. Dolayısıyla bizim bu anlamda OHAL'de, Fransa'ya göre çok daha haklı gerekçelerimiz var. Bu OHAL, şunu özellikle ifade etmek isterim ki anayasaya dayanarak yapılmış bir iştir. Bizim anayasamıza göre dört şekilde OHAL veya sıkıyönetim var. Bir, ağır ekonomik koşular, ülkede büyük sıkıntılar varsa temel ihtiyaçlar karşılanamıyorsa olağanüstü hal ilan edilebilir. İki, büyük bir afet, felaket veya toplumsal şiddet olayları yaygınlaşmışsa olağanüstü hal ilan edilebilir. Bir de ülkenin rejimine, meşru hükümetine karşı bir darbe girişimi varsa olağanüstü hal ilan edilebilir. Biz bu durumu kullanarak olağanüstü hal ilan ettik."
Başbakan Yıldırım, ayrıca darbe girişiminde bulunan FETÖ'nün bütün okulları, hastaneleri, dernekleri ve vakıflarına el konulduğuna dikkati çekerek, "Devlet el koydu ama mülkiyetine el koydu. Ancak faaliyetleri kesintiye uğramayacak. Devletin kontrolünde okullar, hastaneler çalışmaya devam edecek ve sorumlu olan dernek, vakıf yöneticileri de yargıda hesaplarını verecekler. Bu da yaptığımız bir şey. Ayrıca bu darbe girişimine fiilen FETÖ ile ilgili iştirak eden askeri, sivil personel ve yargı mensupları… Bunların da görevlerine son verilmesi için yine bir düzenleme yaptık, bunu da hayata geçirdik" diye konuştu.
Bunun dışında ilerleyen süreçte başka düzenlemelerin hayata geçirileceğini belirten Yıldırım, "Nedir bu düzenlemeler? Bir kere kurumlarda, Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere, ciddi bir yeniden yapılanma ihtiyacı var. Bu darbe girişiminde de gördük ki burada bir güvenlik zafiyeti var. Hiyerarşi, komuta kademesiyle alt kademe arasında bazı sorunlar var. Bu sorunları ortadan kaldıracak şekilde yeniden yapılanmaya gideceğiz. Demokratikleşme yönünde atmamız gereken daha çok adımlar var, onları da bu sürede tamamlamış olacağız. Ayrıca ekonomiyle ilgili düzenlemeler var ancak ekonomiyle ilgili düzenlemeleri bu olağanüstü hal kapsamında düşünmüyoruz. Onlar ayrıca parlamentonun normal çalıma takvimi içerisinde yapılmaya devam edecek. Onların detaylarına isterseniz gireriz." ifadesini kullandı.
Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin kuruluşlar açısından maliyetine ilişkin soru üzerine Yıldırım, "Bunun iki maliyeti var. Bir, manevi ve moral maliyeti. Bunun değerini ölçemeyiz. Parayla ölçülecek bir değer değil. Ancak bunu, Türk milleti kuvvetli bir millettir, inançlı bir millettir, kısa sürede bu darbenin oluşturduğu zihinsel moral değerlerdeki tahribatı hızlı bir şekilde atlatacak" karşılığını verdi.
‘BÖYLE BİR MİLLETİN BİR VATANDAŞI, FERDİ OLDUĞUM İÇİN DE BÜYÜK BİR GURUR DUYUYORUM'
Yıldırım, "Darbe günü de darbe sonrası da meydanlar hâlâ dopdolu hiç kimse ayrılmıyor. Nitekim darbe günü de darbe sonrası da meydanlar hâlâ dopdolu, hiç kimse ayrılmıyor, ülkeye sahip çıkıyor, devlete sahip çıkıyor. Böyle bir milletin bir vatandaşı, ferdi olduğum için de büyük bir gurur duyuyorum. Bu darbe girişiminin gerçek kahramanı Türk milletidir, Türk medyasıdır. Bunu bir kenara koyalım" ifadesini kullandı.
‘İDEOLOJİK VEYA SİYASİ BİR KARAR'
"Türk ekonomisinin bunu hak etmediğini, göstergelere bakıldığında, Avrupa ülkelerinin, borcunun Türkiye'nin borcundan fazla olduğunun görüleceğine" dikkat çeken Yıldırım, şöyle devam etti:
"Yani gayri safi milli hasılaya göre oranladığımız zaman, Türkiye'nin gayri safi milli hasılaya göre borcu yüzde 30-32 civarında. Avrupa Birliği'nde bu, yüzde 116, OECD'de yüzde 93 civarında. Avrupa Birliği'nde, Maastricht kriterlerini tutturan ülke neredeyse kalmadı ama Türkiye, 2009 küresel krizinden beri çok güzel bir performans gösteriyor. Bankacılık sistemi çok sağlam, sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 15.5. Yani yüzde 8'in neredeyse iki katı. Bütün bunları dikkate aldığımızda Türkiye'nin notunu düşürecek ne var? Bu bilimsel değil. Ekonomik verilere dayalı bir karar değil. İdeolojik veya siyasi bir karar olduğu konusunda hiç tereddütümüz yok."
‘HER ŞEY SAKİN, HERKES İŞİNDE GÜCÜNDE ÇALIŞIYOR'
"Bakın bir ülkede darbe oluyor. Normal şartlarda insanların paralarını çekmeleri lazım. Türkiye'de ne oldu? Millet, vatandaş elindeki dövizi götürdü bankaya yatırdı" diyen Yıldırım, darbeden sonraki üç günde, 8 milyar dolar dövizin bozdurularak, bankalara yatırıldığına işaret etti.
Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "ATM'lerde, bankalarda, orada burada hiç öyle panik olmadı, kuyruk olmadı. 'Para vardı, yoktu, öyle Yunanistan'daki gibi ATM'ler kapatıldı, ödeme sınırları getirildi…' gibi hiçbir şey yok. Her şey sakin, herkes işinde gücünde çalışıyor. Dükkanını açtı, ticaretini yapıyor. Darbe işi tamamen bizim devletimizin, milletimizin dirayetiyle 8-10 saatte def ettiğimiz bir meseledir. Ama şehitlerimiz var, kan dökülmüştür. Uçaklardan, helikopterlerden bomba atılmıştır, mermiler atılmıştır. Tanklar insanların üzerinden geçmiştir, onları ezmiştir. Bunlar unutulmayacak. Bunlar bizi derinden yaralayan şeylerdir. Milletin verdiği paralarla, vergilerle alınan silahları, milletin üzerine çeviren, onları bu bombalarla, mermilerle, silahlarla öldüren, şehit edenler Türk değildir. Bu ülkeyi seven insanlar değildir. Bunlar küresel bir terör örgütünün birer militanıdır. Bunlar asker de değildir. Bunlar asker elbisesi içine sığınmış terörist canilerdir. Bunun böyle bilinmesi lazım. Askerlerimiz, silahlı kuvvetlerimizin vatansever, yurtsever subayları, askerleri bu işin dışındadır."
‘BU TİP MANİPÜLASYONLARLA TÜRK EKONOMİSİNİ BOZMAYA BUNLARIN GÜCÜ YETMEZ'
Bankaların, kredilendirmedeki kriterlerinden taviz vermeyeceklerini ancak ekonominin büyütülmesine yönelik kredilendirme anlayışına geçeceklerini belirten Yıldırım, "Gerekirse öncelikli alanlarda yatırımlar için özel faizler uygulanacak, farkını da devlet kredi garanti fonundan karşılayacak. Yani bankacılık sistemi, Türkiye'de, dünyanın birçok ülkesinden daha ileri durumda" değerlendirmesinde bulundu.
‘EKONOMİ ÜZERİNDE OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILAN TEREDDÜTLERİ BİZ ÇOK DA İYİ NİYETLİ GÖRMÜYORUZ'
Yıldırım, şunları kaydetti: "Diyelim ki Türkiye ekonomisinde kriz oldu, darbeden sonra efendim uyarılar geliyor; daha dün Odea Bank sermaye artırımı talebinde bulundu, 1 milyar lira. Türk özel sektörü, dünyanın her tarafından kredi alabiliyor. Darbeden sonra iki firmamız borçlanma yaptılar. 200 milyon TL'lik bir tahvil ihracatı yaptılar. Bunun yüzde 40'ını yabancılar aldı. Daha önceki tahvil ihracatında bu firmanın, vade 3 yıldı, şimdi 4 yıl geldi. Niye? Çünkü 200 milyona 500 milyon talep geldi. Dolayısıyla bunu başka bir firmamız, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'ndan daha yeni 50 milyon euro'luk bir kredi temin etti. Yani bu şunu gösteriyor, Türk ekonomisine olan güven devam ediyor. Ekonomi üzerinde oluşturulmaya çalışılan tereddütleri biz çok da iyi niyetli görmüyoruz. Bu tip manipülasyonlarla Türk ekonomisini bozmaya bunların gücü yetmez. Çünkü, bu ülkeye sahip çıkan büyük bir millet var. Bunu bu darbe girişiminde de gördük."
Başbakan Yıldırım, "Ekonomiyle ilgili önümüzdeki süreçte herhangi bir acil durum tedbiri beklemiyorsunuz değil mi?" sorusuna, "Ekonomi açısından hayır" yanıtını verdi.
Yıldırım, darbe teşebbüsünden önce kamuoyuna ilan ettikleri ekonomik müjde paketinin bulunduğunu, bunun birinci bölümünün yasalaştığını, ikinci bölümünün görüşüldüğünü, üçüncü bölümünün de sırada olduğunu belirtti.
Bunlar çıkarıldığında, ekonomiyle ilgili ayrı bir tedbir almaya ihtiyaç bulunmadığını kaydeden Başbakan Yıldırım, "Parlamento, normal çalışmasını sürdürüyor ve bu reformları çıkaracak. Ama diğer yandan da bir olağanüstü hal yetkisi aldığımız için, ülkenin güvenliğine, asayişine, bu terör örgütlerinin yok edilmesine yönelik düzenlemeler yapıyoruz. İki şey ayrı gidiyor. Asla ve asla ekonomiyle ilgili konuları biz olağanüstü halin içinde düşünmüyoruz. Bunu da tamamen normal reform süreci, parlamentoyla hükümet arasında devam ediyor. Ha şu var, ekonomi dinamik bir yapıdır. Öyle bir gelişme olur ki bir tedbir almanız gerekir. O tedbiri alacaksınız. Onlar günü birlik verilecek kararlardır" diye konuştu.
‘ERKEN SEÇİM DİYE BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİL'
"Başbakanlık görevine geldiğinizde, Türkiye'nin temsili demokrasi sisteminin değiştirilerek, Başkanlık sistemine geçileceğini söylemiştiniz. Bu konuda bir referandum yapmayı planlıyor musunuz ya da bir erken seçime gitmeyi düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Erken seçim diye bir şey söz konusu değil, altını çiziyorum ve net olarak ifade ediyorum. Bu yönde de kafa karıştırmaya çalışanlar var, 'işte hükümet, AK Parti bu darbeden güçlü çıktı, bir baskın seçim yapacak' falan, bunlar bizim aklımızda, fikrimizde yok. Öyle bir etik de bulmayız bunu. Biz 4 yıllığına milletten yetki aldık, o yetkiyi sonuna kadar kullanacağız. Ama o yetkiyi elimizden almaya kalkanların da tepesine balyoz gibi ineriz, indik. Bundan sonra da böyle aklından, fikrinden geçirenler varsa, ayaklarını denk alsın. Seçim yok, geçim var. Vatandaşın geçime ihtiyacı var, işe güce ihtiyacı var. Seçim yorgunu oldu vatandaş, durmadan seçim. Geçen sene 3 tane seçim yaptık. Bir daha seçimle kaybedecek vaktimiz yok. Onun için seçim demek, ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması demek, seçim demek, programların yarıda kalması demek, seçim demek öngörülebilirliğin, ileriye yönelik planların ertelenmesi demek. Dolayısıyla seçime ihtiyaç olmadığı halde, seçimi gündeme getirmek, ülkeyi sevmek demek değildir. Onun için böyle bir programımız yok. Bunu söyleyeyim."
Başkanlık sisteminin bugünün meselesi olmadığını belirten Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'de yeni Anayasa yapılması, bütün partilerin başından beri, son 15 senedir istediği bir konudur. Başkanlık sistemi de zaten yeni anayasa içerisinde ele alınması gereken bir husustur. Dolayısıyla, bizim şimdi Başkanlık sistemi veya yeni Anayasa'yı tek başına, AK Parti olarak yapma şansımız yok. Onun için ne yapmamız lazım? Uzlaşmamız lazım. En az 330 'evet' oyu alacağız ki parlamentoda teklifimiz, yeni Anayasa teklifimiz Başkanlık da dahil olmak üzere, sistem teklifimiz, referanduma gidebilsin. Şu anda bizim bunu tek başına yapma şansımız yok. O yüzden partilere de çağrıda bulunuyoruz, diyoruz ki gelin, bir olalım. Hepimizin, 79 milyon milletin ihtiyacını karşılayacak, herkesin 'bu Anayasa'nın içinde ben de varım, bu Anayasa beni de kapsıyor' diyebileceği bir değişikliği yapalım ve bunu halkımızın onayına sunalım. Bizim pozisyonumuz bu. Dün de böyleydi bugün de böyle."
‘HALK İRADESİNE RAĞMEN İKTİDAR OLUNMAZ'
Başbakan Binali Yıldırım, "Başkanlık sistemi, ne için gerekli? İstikrar için, güven için. Başkanlık sisteminde işte bu ve buna benzer maceraya kalkışanlar olamaz. Çünkü mutlak siyasi irade hakimiyeti vardır. Zayıf iktidarlarda ancak bu darbecilerin hevesi artar ama şimdi AK Parti iktidarında buna benzer girişimler çok oldu. Her seferinde, bunu etkisiz hale getirmeyi başardık. Nasıl başardık? Çünkü millet arkamızdaydı. Eğer halkınız arkanızda durmazsa ne kadar güçlü olursanız olun, hiç faydası olmaz yok olup gidersiniz. Halka rağmen, iktidar olunmaz. Halk iradesine rağmen, iktidar olunmaz" değerlendirmesini yaptı.
Türk ekonomisinin güçlü olduğunu belirten Başbakan Yıldırım, "Yatırımcılar hiç endişe etmesin. Küresel yatırımcılar gelip, Türkiye'ye yatırım yapmaya devam edebilirler. Tabi ki bir darbe yaşanmıştır. Bunu yok sayamayız. Ama o kadar güçlü bir milletiz ki hemen darbenin etkisinden kurtardık ve bunu bir bayrama dönüştürdük. O kadar güçlü bir ekonomimiz var ki ufak kıpırdanmalarla, sıyrıklarla tabiri caizse bu darbeyi geçiştirdik. Türkiye, büyük projeleri birer birer hayata geçirecek, diğer yandan da Türkiye ekonomisinin, gerçek ekonominin büyümesi için yatırımları artırmaya, onlara destek olmaya devam edeceğiz. Onun için küresel yatırımcıları davet ediyoruz. Türkiye hâlâ yaşanan bu küresel krizde en güvenli limandır. Yatırım yapılacak en güzel ülkelerden biridir" diye konuştu.