Daha önce Türkiye’nin ‘karşı önlemlerinin’, ekonomik gerçekler dikkate alınarak uygulanabileceği belirtilmişti. Bu koşullarda Ankara, Berlin’e yönelik hangi ‘karşı tedbirler’ alabilir? Türk ekonomisi için Almanya’nın rolü nedir? Almanya için Türkiye’nin önemi nedir?
Konuyla ilgili Sputnik Radyosu’na konuşan Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Başkan Yardımcısı, Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi, (Emekli) Büyükelçi Murat Bilhan şu değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin Almanya ile ekonomik bağı bakımından karşılıklı çıkar ilişkileri var. Almanya’da 70 milyar Euro civarında Türk kökenli bir yatırım hacmi var. Türkiye’nin Almanya için stratejik bir konumu var; önem demiyorum, ama stratejik bir konumu var. Stratejik konumu da, Türkiye’nin bir geçit yeri, yani Orta Asya ile, Orta Doğu ile bir geçit yeri olmasından kaynaklanıyor. Türkiye’nin stratejik bir değeri var. Buna tabi boğazları, Karadeniz, Akdeniz, Ege boyutlarını ekleyebiliriz. Bunlar Türkiye’yi bir yerde vazgeçilmez kılıyor. Her ne kadar liderler düzeyinde anlaşmazlıklar varsa da ve liderlerimiz birbirini pek sevmiyorsa da bu gerçekler göz ardı edilemez. Fakat şu da var, Türkiye ağır zararlara uğradı ve uğramaya devam ediyor şu anda. Türk dış politikası bir yerde dibe vurmuş durumda. Çünkü dostundan çok düşmanı olan bir ülke haline gelmiş durumda. Buna Amanya’yı da katmak durumunda kaldı.
Almanya’nın da Türkiye bakımından stratejik bir önemi var. Bir kere, Avrupa’nın lideri ülkesi. Lider ülkesi olması bir tarafa, Türkiye ile olan ilişkileri çok boyutlu. Oradaki Türk toplumu üçüncü nesil olarak Alman toplumunun hem siyasetinde hem iç gelişmelerinde, yani ekonomisinde önemli roller oynuyor, hem ayrıca bu insanların içinde çok önemli kültürel faktörler var. Yani Alman kültür kılçal damarlarına kadar işlemiş Türkler var. Sanatçılar var, sinemacılar var, tiyatrocular var, edebiyatçılar var, büyük takımlarda oynayan sporcular var. Şimdi bunlardan hepsinden Almanya’nın da vazgeçmesi mümkün değil. Türkiye’nin de bunları göz ardı ederek, bunlar yokmuş gibi davranarak bir politika izlemesi mümkün değil. Onun için Almanya aslında Türkiye’yi rencide etti, incitti, ağır bir karar aldı ve bu kararda haksız olduğunu düşünüyoruz. Çünkü Almanya her halde Türkiye’yi soykırım bakımından eleştirebilecek en son ülke. Çünkü soykırımı uygulamış olan bir ülke. Ve soykırımı uyguladıktan sonra da bu belgelenmiş ve doğrudan doğruya mahkeme kararlarıyla saptanmış olan bir ülke. Mahkeme kararlarının bedellerini de Almanya, ödediğini söylüyor.
Birinci Dünya Savaşı’nda olmuş olaylara geriye dönük olarak aldıkları kararda, parlamento kararında bir de şu boyut var. Diyorlar ki, bu, bizim suç ortağı olduğumuz bir karardır. Yani eğer o zamanki Osmanlı yönetimi bir soykırım işlediyse bu soykırımın işlenmesinde o zamanki Alman İmparatorluk Genelkurmayı’nın da suç payı vardır diyorlar, suç ortaklığı vardır diyorlar. Kararda bu da var. Bu aslında kararı biraz hafifletiyor. Fakat bunun kötü yanı, okul kitaplarında bunu bir nefret söylemi olarak geçirme kararı almış olmaları. Yani bu nefret söylemidir. Bunun hesabını sormak ayrı bir olaydır, ama bir nefret söylemi olarak bir ülke ve bir millet hakkında suçlamada bulunmak apayrı bir konudur. Şimdi eğer nefret söylemini okul kitapları düzeyine indirirseniz, o zaman iki halk arasında dostluk ilişkileri tamamen zedelenir ve gelecek nesillerde kin, nefret söylemi yerleşir. Aklı selim sahibi olan insanların bundan fayda ummamaları gerekir. Aklı başında olan insanların bu nefret söylemini okul düzeyine kadar indirmemesi gerekir diye düşünüyorum.