Türkiye odağında Suriye politikalarının olduğu dış politikasında çıkmaza girmiş bir manzara çizerken, IŞİD ve iç siyasette çözüm sürecini rafa kaldırmak sebebiyle körüklenen PKK’yla savaşın da hedefi oluyor. Güney sınırının yanı sıra Türkiye’nin batı illeri de terör saldırılarının hedefinde. Sonuncusu İstanbul Vezneciler’de ve Midyat’ta güvenlik güçlerini hedef alan saldırılar oldu.
Türkiye’nin dış politika ile içiçe geçer hale gelen ulusal güvenlik sorununu eski TSK mensubu olan güvenlik analisti Metin Gürcan, RS FM'de Ceyda Karan'ın hazırlayın sunduğu 'Eksen' programında değerlendirdi.
'ALACAKARANLIK KUŞAĞI’
İstanbul Vezneciler ve Midyat’taki son saldırılara dikkat çeken Gürcan, bu saldırılar karşısında istihbarat ve güvenlik zaafiyetine yönelik eleştiri ve analizlerin yapıldığını anımsattı. Gürcan’a göre bunlardan önec siyasi ve entelektüel akıl zaafiyeti üzerinde durmak gerekiyor.
Terörün aslında bir 'mesajlaşma, bir iletişim dili' olduğunu belirten Gürcan, "Bu açıdan baktığımız zaman saldırılardan sonra toplumdaki kutuplaşma, ayrışma. Saldırıların sonrasında bir araya gelememe, tek yürek tek ses, tek nefes olamama. Asıl sorulması gereken soru Türkiye niye bu tarz eylemlerin kolaylıkla yapılabildiği ve toplumun bu kadar çok çabuk ayrışabildiği ülke haline geldi. Siyasi ve entelektüel akıl zafiyeti mevzusunu çok ciddi sorgulamak lazım” dedi.
'SUÇU DIŞ GÜÇLERE ATMAK PSİKOLOJİK İHTİYAÇ’
Gürcan’a göre, Türkiye’de bugün güven, barış ve huzurdan uzak ortam yaratılmasında Ankara’da karar alıcıların son üç-dört senedir uyguladıkları Suriye politikası başta olmak üzere dış poitika tercihleri etkili oldu. "Suriye zaten kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir ortama dönüşmüş durumda. Ben orayı akışkan güvenlik ortamı olarak belirliyorum. Dış istihbarat örgütleri, yabancı örgütler Türkiye üzerinde farklı düşüncesi emeli olan gruplar tabiki burada etkin olabilir” vurgusu yapan Gürcan, bu psikolojik yansıtma ve komplo teorileri sayesinde psikolojik rahatlama sağlandığının altını çizdi.
Gürcan, “Türkiye, 'düşmanımın düşmanı dostumdur' politikasını kime karşı uygulayacak? Yani PYD ve sahadaki YPG’ye karşı bir Esad rejimiyle Şam ile bir yumuşama sürecine mi girecek, yoksa tam tersine Amerika’nın istek ve biraz da zorlamasıyla YPG’nin sahadaki kazanımlarını görmemezlikten gelip PYD ile ilişkileri yumuşatıp Şam’a daha mevcut sert tutumunu mu sürdürecek? Bu stratejik bir karar kavşağı. Türkiye buna doğru gidiyor görebildiğim kadarıyla" diye konuştu.
'ANKARA REVİZYON İHTİYACINI HİSSEDİYOR, İÇ SİYASET ENGEL’
"Bence Ankara yavaş yavaş hissediyor. Bu konuda dönmeye çalışıyor. Şu sıkıntı karşımıza çıkıyor, hiç olmaması gerektiği şekilde Suriye politikası ile iç siyaset yapışmış hale geldi. İki tektonik plaka bunların değişik hızda ve birbirinden bağımsız dönmesi gerekirken, iç siyasi gündeme Türkiye’nin tüketim malzemesi olduğunu görüyoruz. Bu iki plaka birbirine yapışınca ister istemez karar alıcılar hem iç siyasete hem iç kamuoyuna mesaj vermek zorunda. Hem de bölgesel ve küresel faktörlere mesaj vermek zorunda. Birbirinden ayıramadığı, bağımsız döndüremediği için bu iki plakanın birbirine yapışmasındır benim Ankara’yı eleştirdiğim şey. Suriye’nin iç siyaset malzemesi haline gelmesi ve getirilmesidir.”
'1990’LARA DÖNÜŞ TEZİ YANLIŞ’
“Bu gereksiz ilüzyonlara, deja vu’lara götürür” diyen Gürcan bu tezi şu değerlendirme eşliğinde sorguladı: "1990’lara neden geri dönmüyoruz? Sosyal medya etkisi var, biliyoruz oradaki kitleselleşmeyi. Kendini Türk hissedenle etnik ve siyasal Kürt arasında sosyal medya savaşlarını biliyoruz. Birinci etken bu. İkinci etken mekan değişti, çatışmanın mekanı kentlere geldi. Kırsal ile alakalı yeni analizler yapılıyor şu dönemde ama ben bunlara katılmıyorum. Bu iş kırsalda başladı, şehirlerde bitecek.”
'YERİ GELDİĞİNDE KANDİL'E BİLE KAFA TUTABİLECEK'
Kürt meselesinde yeni bir çözüm sürecine dönmenin de artık Rojava’daki başarı hikayesi nedeniyle çok zor olduğunu vurgulayan Gürcan, “Biraz mezhepsel anlamda farklı, Türk Aleviliği ile Arap Aleviliği ekseninde oluşan bir merkez. Orta ve üst düzey karar alıcılar özellikle sahadaki YPG komutanları bu mezhepsel hassasiyette olan insanlar. Savaşçılar Rusya ve İran yanlısı, ki Kandil biraz daha bölgesel anlamda bağımsız politika belirlemeye çalışırken, Rojava’daki güç merkezi biraz o tarafa doğru yakın duruyor. Yine aynı şekilde siyasi tercihler açısından baktığımız zaman, bundan sonra Rojava’nın batı bloğu mu, Amerika’nın müttefikliği mi, yoksa Rusya ile beraber sahada iş tutma mı, bunlar arasında ciddi bir tercih yapması gerekecek. Bu tercihte bence hem Suriye’nin geleceğini hem Türkiye’nin Kürt meselesini etkileyecek" diye konuştu.
'ROJAVA TOPLUM SÖZLEŞMESİ ÖNEMLİ’
'IŞİD’İN SURİYE’NİN KUZEYİNDE YARATTIĞI İHTİYAÇ'
IŞİD’in en iyimser tahminle varlığını bölgede 4-5 sene daha koruyacağı öngörüsünde de bulunan Gürcan, “Suriye ve Irak’ın neye dönüşeceği önemli parametrelerden bir tanesi. Sünni yapıların merkeze nasıl entegre edileceği sorunudur. Ben zihniyet olarak aşırı Selefi akımların en az bir 10 sene daha bölgede etkin silahlı olarak yerelde, şehirlerde, mahallelerde kalacağını düşünüyorum” dedi. Gürcan’a göre hal böyle olunca ABD ve diğer Batılı faktörler Suriye’nin kuzeyindeki yapıya ihtiyaç duyacak ve uzun süreli bir partnerlik ortaya çıkacak.