Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
İnsanı zirveye ev sahipliği yapmak için Cenevre, New York ve İstanbul'un son etapta yarıştığını, diğer şehirleri geride bırakan İstanbul'un bu zirveye ev sahipliği yapacağını vurgulayan Kalın, "Şu ana kadar teyitler itibarıyla zirveye 60'a yakın devlet, hükümet başkanı, ayrıca bu sayıda da bakan düzeyinde katılımlar bekleniyor. Bunun yanı sıra sivil toplum kuruluşları, uluslararası yardım örgütleri, özel sektör, aynı zamanda krizlerden etkilenen toplulukları temsil eden kişiler bu zirvede olacak. 5 ila 6 bin kişinin bu zirveye katılması öngörülüyor" diye konuştu.
Zirvenin 23 Mayıs'ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılacağını ifade eden Kalın, "Zirve münasebetiyle ülkemize gelen pek çok devlet ve hükümet başkanıyla da hem kendi aralarında ikili görüşmeleri olacak hem de Sayın Cumhurbaşkanı'mızın bir dizi görüşmeleri gerçekleşecek" ifadesini kullandı.
‘DAHA BÜYÜK BİR PLANLI İNTİHAR SALDIRISININ ÖNLENMİŞ HALİDİR'
Türkiye'nin tüm imkan ve kabiliyetlerini seferber etmek suretiyle bu ‘terör belasıyla' mücadeleye kararlı olduğunun altını çizen Kalın, şöyle devam etti:
"Özellikle Diyarbakır'da yaşanan elim hadisenin ve orada hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızla ilgili birkaç noktanın altını çizmek isterim. Bu aslında çok daha büyük bir planlı intihar saldırısının önlenmiş halidir. Maalesef orada 13 vatandaşımızı kaybettik. Ama çok daha büyük bir patlama olabilir, kalabalık bir merkezde gerçekleşebilirdi. Bu olay bile diğerlerinin yanı sıra bölücü terör örgütünün hain, alçak yüzünü bir kez daha göstermiştir. Ama maalesef biz gece gündüz terörle mücadele ederken hâlâ birilerinin bölücü terör örgütüne söz söyleyememesi, sesini çıkartamaması, birtakım yumuşak ifadelerle olayı geçiştirmeye çalışması da ayrıca ibretamiz bir tabloyu işaret etmektedir."
Son dönemde Suriye kaynaklı, terör örgütü IŞİD kaynaklı saldırılarla karşı karşıya bulunulduğuna değinen Kalın, "Eli kanlı, 600 bin insanın ölümüne, milyonlarca Suriyelinin mülteci haline gelmesine sebep olan Esed rejimine söz edemeyenler, kalkıp Türkiye Cumhuriyeti devletini, hükümetini, ordusunu, genelkurmay başkanını, askerini suçlayabilmektedirler. Bu kadar arsızca bir saldırıyla da karşı karşıyayız. Bu tür saldırılar aslında terör saldırıları kadar menfurdur, alçakça yapılmaktadır." dedi.
Kalın, şöyle devam etti: "Türkiye'nin yabancı terörist savaşçılara müsamaha gösterdiğini, göz yumduğunu iddia edenler öncelikle kendi ülkelerindeki radikal şiddet yanlısı terör örgütlerinin mensuplarını başka ülkelere başka kimliklerle, pasaportlarla nasıl gönderdiklerini, 'Suriye'de savaşın, iyi olur' dediklerini de biz çok iyi biliyoruz. Bununla ilgili kamuoyunda da yayınlanmış birçok haber bulunmaktadır. Halbuki biz, baktığınız zaman DEAŞ terörü ile mücadele konusunda en ön saflarda çarpışan ülkelerden birisiyiz. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın da açıkladığı gibi bugüne kadar 3 bine yakın DEAŞ hedefi vurulmuş, vurulmaya da devam etmektedir. 1300'den fazla da DEAŞ terör mensubu etkisiz hale getirilmiştir. Bütün bunlar yaşanırken Türkiye'nin DEAŞ terör örgütü mensuplarına veya başka örgütlere göz yumduğunu vesaire dile getirmelerinin tabii ki akılla, vicdanla hiçbir şekilde ilgisi yoktur."
‘TERÖRÜ ŞİRİN GÖSTERMEYE YÖNELİK TAVIRLARDAN UZAK DURMALIDIRLAR'
Kalın, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde yaşanan otorite boşluğunun, kaotik ortamın, güvenlik sıkıntılarının Türkiye'ye maliyetini bir kez daha gördüklerini ifade etti.
Özellikle Suriye'de atılması gereken adımlar noktasında Türkiye'nin dile getirdiği tezlerin ne kadar haklı olduğunun anlaşıldığını öne süren Kalın, şunları kaydetti:
Bu konuda bizim uluslararası toplumdan beklentimiz, biz nasıl Paris ve Brüksel saldırılarında açık ve net bir tavır sergilediysek aynı şekilde kendileri de Diyarbakır'da, İstanbul'da, Ankara'da olan saldırılar konusunda açık ve net bir tavır sergilemelidirler. Terörü meşrulaştırmaya, şirin göstermeye yönelik tavırlardan uzak durmalıdırlar. Terörle mücadelenin başarıya ulaşması ancak böyle bir ortak duruşla söz konusu olabilir. Aynı şey tabii ki iç kamuoyunda terör saldırılarını kendi siyasi amaçları için istismar etmeye çalışanlar için de geçerlidir."
‘Ermeni soykırımı'na ilişkin Almanya Federal Meclisinde 2 Haziran'da bir oylamanın yapılacağı bilgisini aldıklarına değinen Kalın, "Bu konuda tabii henüz metni görmüş değiliz, o metinde ne tür ifadeler yer alacak, nasıl bir izahatta bulunacaklar ya da hangi tezleri gündeme getirecekler o metin elimize geçtiğinde daha net, detaylı bir değerlendirme yapma imkanımız olacak. Soykırım iddiası, ciddi bir iddiadır. Bununla ilgili tarihi ve hukuki bir delil olmadan konuşmak ancak siyasi istismar yapmak demektir" dedi.
Kalın, soykırımla ilgili olarak bir hukuki içtihadın, bir mahkeme kararının bulunması gerektiğine dikkat çekerek, hukuki bir delil ve mahkeme süreci olmadan 1915 olaylarını bir ‘katliam' olarak ifade etmeye çalışmanın, her şeyden önce hukukun üstünlüğü ilkesiyle çelişeceğini söyledi.
İbrahim Kalın, açıklamalarının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı. AK Parti Olağanüstü Kongresi'nden sonra yaşanacak sürece ilişkin bir soru üzerine Kalın, şunları kaydetti:
"Orada yaşanan süreci tabii hepimiz takip ediyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kendi iç istişare süreçleri neticesinde varılmış bir karar, hayırlı olmasını diliyoruz. Sayın Başbakanımız da burada bir görev devir tesliminin olacağını zaten bir önceki hafta yaptıkları basın toplantısında ifade ettiler. Sayın Cumhurbaşkanımız da Sayın Başbakanımızın yaptığı hizmetlerin milletimizin vicdanında müstesna bir yere sahip olduğunu kendileri de Eyüp'te yaptığı konuşmada, daha sonra da ifade ettiler. Ben de bu vesileyle şahsen, tanıdığım, bildiğim, beraber çalıştığım bir büyüğümüz olarak Sayın Başbakanımıza yaptıkları hizmetlerden dolayı teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. Yarın Sayın Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımıza bir veda ziyaretinde bulunacaklar. Orada Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız, takvimin nasıl işleyeceğinin, görev iade sürecinin ve tarihinin nasıl olacağının, nasıl şekilleneceğinin kararını verecekler. Onlar o kararı verdikten sonra da biz kamuoyuyla bunu paylaşacağız."
Kalın, "AK Parti Genel Merkezi'nde yapılan temayül yoklamalarının bugün Sayın Cumhurbaşkanıyla da paylaşılacağı ifade ediliyor, bu kapsamda AK Parti Genel Merkezi'nden bir randevu talebi Cumhurbaşkanlığı'na ulaştı mı?" şekildeki soruya ise "Bize ulaşan böyle bir randevu söz konusu değil" yanıtını verdi.
Bir gazetecinin Hakkari Çukurca'da askeri helikopterin PKK tarafından düşürüldüğünü öne süren sosyal medyadaki görüntülere ilişkin sorusu üzerine Kalın, şu ifadeleri kullandı:
"Bu konuyla ilgili olarak, Genelkurmay Başkanlığımız ilk açıklamayı yapmıştı, hadisenin olduğu gün. O günkü veriler ışığında bu açıklama yapılmıştı fakat Genelkurmay Başkanlığımız bu incelemeyi hâlâ sürdürüyor. O inceleme ve soruşturma henüz tamamlanmış değil. O görüntüler de dahil olmak üzere şu anda detaylı bir şekilde inceleniyor. Biz kendileriyle de bu sabah yaptığımız görüşme neticesinde, bu soruşturmayla ilgili tabii bütün neticeleri ortaya çıktıktan sonra kapsamlı bir açıklama yapılacak Genelkurmay Başkanlığı tarafından. Şu anda da kendileri özellikle bu görüntüler ve diğer konularla ilgili olarak yakın zamanda bir açıklama yapmayı planlıyorlar. Bu açıklama yapıldıktan sonra, Genelkurmay Başkanlığımızın o tetkik açıklamasını esas almak üzere, konuyu etraflıca değerlendirmek elbette daha isabetli olacaktır."
‘ABD İLE YAKIN İSTİŞARELER YAPTIK'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kilis ile ilgili yaptığı açıklamalara ilişkin bir soru üzerine Kalın, Cumhurbaşkanının Kilis konusunu çok yakından takip ettiğine dikkati çekerek, yaşanan hadiselerin tüm ülkeyi derinden üzdüğünü aktardı.
"Birincisi, Suriye tarafından gelen roketlerin önlenmesi. Bununla ilgili koalisyonla, ABD ile yakın istişareler yaptık. Yapmaya da devam ediyoruz. Bugün de Genelkurmay Başkanımız NATO görüşmeleri bağlamında Brüksel'de Amerikalı ve Avrupalı mevkidaşlarıyla birlikte bu konuları görüşüyor şu anda. Son günlerde aldığımız tedbirler neticesinde kısmi bir iyileşmenin olduğunu söyleyebiliriz. Suriye tarafından gelen bu tehdit, daha önce de ifade ettiğimiz güvenli bölge meselesinin aslında ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösteriyor. Geçtiğimiz 10 gün içerisinde biz hem koalisyon hava güçleriyle koordineli bir şekilde hem de kendi milli imkanlarımızı kullanarak Kilis'e atış yapan bu DEAŞ teröristlerini, roket mevzilerini, platformlarını imha ettik ve pek çok zayiat verdiler."
Kalın, Cumhurbaşkanının hafta başında Kilisli yetkililerle bir araya geldiğini ve bu konunun detaylı bir şekilde görüşüldüğünü belirterek, özellikle altyapıya yönelik tedbirler, esnafın vergi ve SGK borçlarının ertelenmesi, esnafın kamu bankalarından faizsiz kredi kullanması ve mağdur vatandaşların zararlarının en hızlı şekilde telafi edilmesi için gerekli tüm talimatların verildiğini bildirdi.
‘GENELKURMAY BAŞKANI, CUMHURBAŞKANI'NIN YAKIN MESAİ ARKADAŞ'
"Böyle bir konunun bu şekilde suiistimal edilmesi hakikaten esef verici bir durumdur. Sanki terörle mücadele eden bu askerler, generaller değilmiş gibi, gecesini gündüzüne katarak bu tehditleri göğüsleyen bizim bu askerlerimiz değilmiş gibi böyle pervasızca, edep yoksunu ifadelerle Genelkurmay Başkanımıza, Cumhurbaşkanımıza saldırı yapılmasını tabii ki kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Kamuoyu o konuda en doğru hükmü her zaman vermiştir, bundan sonra da verecektir."
Kalın, Genelkurmay Başkanı'nın, Cumhurbaşkanı'nın yakın mesai arkadaş olduğunu vurgulayarak, "Ailece görüşmektedirler, birçok etkinlikte birlikte olmaktadırlar. Ama Türkiye'nin en önemli meselelerinden biri olan terör meselesini de beraber yürütmektedirler. Dolayısıyla burada böyle bir temasın olması, böyle bir insani davetin yapılmış olması, bunun istismar edilmiş olması hakikaten üzerinde düşünülmesi gereken, bu eleştirileri yapanların durduğu yeri göstermesi açısından büyük önem arz ediyor" ifadesini kullandı.
‘AVRUPA BİRLİĞİ'NİN BÜYÜK BİR KUSURU'
AB'nin Türkiye'ye yönelik vize muafiyetine ilişkin bir soru üzerine Kalın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Schengen vize sistemine dahil olması konusunun yeni olmadığını belirtti.
Şu ana kadar sürecin son derece başarılı bir şekilde yürütüldüğüne değinen Kalın, Türkiye-AB Eylem Planı çerçevesinde de mültecilerin Avrupa'ya illegal yollardan geçmesini önlemek amacıyla çok önemli tedbirlerin alındığını vurguladı.
Türkiye'nin üzerine düşeni fazlasıyla yaptığını belirten Kalın, "Ama bakın Türkiye'nin yükünde bir hafifleme olmadı, biz hâlâ 3 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Hâlâ bunu kendi milli imkanlarımızla yapıyoruz. 3 milyar euro, fondan bahsedildi. Biz de soruyoruz, bu fonlar ne zaman geliyor? Avrupa'da bazen öyle bir hava estiriliyor ki sanki bu, 'Türkiye'ye bir lütuf olarak verilmiş' gibi, Türkiye'ye verilmiş bir para gibi yansıtılıyor" diye konuştu.
‘TÜRKİYE'NİN GÜVENLİĞİ, AVRUPA'NIN GÜVENLİĞİDİR'
Kalın, Avrupa Birliği'nin adeta ‘terör örgütlerini teşvik edici birtakım düzenlemeler yapın' talebinde bulunduğunu öne sürerek, şöyle dedi:
"Bir kere bu, Türkiye gerçeğini doğru okumadıklarını gösteriyor. Paris'te saldırı olduğunda nasıl Fransa hükümeti birtakım ekstra tedbirler aldı ve bunlar hala devam ediyorsa şu anda, aynı şekilde Brüksel'e bu saldırı olduğunda Belçika hükümeti nasıl birtakım olağanüstü tedbirler aldıysa ve bunlara da herkes destek verdiyse, terör karşısında bizim aldığımız tedbirlere ve mevcut yasalara da herkesin saygı duyması gerekir. Onun da ötesinde Türkiye'ye destek olması gerekir. Çünkü Türkiye'nin güvenliği, Avrupa'nın güvenliğidir. Bunu açık bir şekilde gördük.
Dolayısıyla bu tabloyu yok sayarak, birtakım faraziyelerden hareketle ya da birtakım marjinal görüşleri esas alarak Türkiye gerçeğini doğru okumadan yapılan bu tavsiyelerin, elbette bizim nezdimizde bir karşılığı yok. Biz şu anda terörle çok ciddi bir mücadele veriyoruz, burada terör örgütüne nefes aldıracak, terör destekçilerini sevindirecek, onları cesaretlendirecek bir düzenleme içerisine girmemiz elbette söz konusu değil."