İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 64 sayfalık kararında, Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlaline ilişkin verdiği karara da değinilmesi dikkat çekti.
Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olmasının gerektiği ifade edilen gerekçeli kararda, şu ifadeler yer aldı: "İşin esası itibariyle bireysel başvurunun konusu olmayan ve ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonucu ortaya çıkacak olgular ve maddi gerçekler Anayasa Mahkemesi tarafından irdelenecek hususlar değildir. Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuruda üstlendiği yargı görevi ve denetimden dolayı devam eden yargılamalarla ilgili olarak kendisine yapılan başvuruların maksadını aşacak şekilde işin esasına girmeme kuralına bağlı kalması gerekmektedir. Maddi vakıa ve delil değerlendirmesi yapmamalıdır. Anayasa Mahkemesi yerel yargı makamını etkilemeye elverişli kanaat de bildirmemelidir. Anayasa Mahkemesi ve AİHM ile maddi hakikate ulaşmayı amaçlayarak ceza yargılaması yapan mahkemenin usullerinin birbirine karıştırılmaması gerekir. Anayasa Mahkemesince Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece yerel mahkemelerin kararlarındaki kanunun yorumu ya da maddi veya hukuki hatalara dair hususlar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Anayasa Mahkemesi tutukluluk konusunda ancak kanun veya Anayasa'ya bariz şekilde aykırı yorumlar ile delillerin takdirinde açıkça keyfilik bulunması halinde hak ve özgürlük ihlaline sebebiyet veren bu tür kararları başvuruda incelenmesi gerekir. Aksinin kabulü bireysel başvurunun getiriliş amacıyla bağdaşmaz."
Can Dündar ve Erdem Gül'ün ilk tutuklama kararına karşı Anayasa Mahkemesi'ne başvurdukları ve hak ihlaline karar verildiği belirtilen gerekçeli kararda, şu ifadeler kullanıldı: "Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru sisteminin uygulandığı tarihten bu yana ilk tutuklama kararlarına karşı yapılan başvurularda, suçun işlemiş olabileceğine ilişkin ciddi belirtilerin varlığı ve hukukilik denetimi ile sınırlı bir inceleme yapmıştır. Kişi hürriyeti ve güvenliği ile ilgili AİHS'nin 5/1-c maddesi kapsamında bireyin tutuklanması için şüphe olmadığına dair şikayetlerin incelemesini yapan AİHM ve benzer yetkiye sahip Anayasa Mahkemesi'nin dosyada yer alan delillerin yeterli şüpheyi oluşturup oluşturmadığını doğal olarak incelemeleri gerekir. Anayasa Mahkemesi suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunup bulunmadığını tutukluluğun ön şartı olarak inceleme yetkisine sahiptir. Bu mahkemenin devam eden yargılamada asıl yargı makamı yerine geçmemeye ve karar vermemeye özen göstermesi gerektiği tartışmasızdır. Somut olayın içeriğine ve gerektiğinde maddi vakıanın ayrıntılarına girme durumunda kalabilir. Ancak bitmemiş yargılamalarda dürüst yargılama hakkının ihlali iddialarını inceleyemez. Somut delillerin varlığını dikkate alarak tutuklama tedbirinin hukukiliği ile ilgili sınırlı inceleme yapabilirler. Birincil mahkemelerin kuvvetli suç şüphesi ile ilgili tutuklamalarda somut gerekçeleri göstermeleri gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi ve AİHM'si ölçülülüğe ve her bir somut olayda bireyselleştirme zorunluluğuna uyulup uyulmadığını incelemelidir."
"Ancak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı çerçevesinde ele alınabilir. Anayasa Mahkemesi mahkemelerce tatbik edilen tedbirlerden dolayı kişi hak ve özgürlüklerinin zarar gördüğü iddiaları ile sınırlı inceleme yapmalıdır. Bu kapsama uzun süren yargılamalara ilişkin olarak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediğinin incelenmesi de dahildir.
Bu sebeplerle ceza yargılaması aşamalarında uygulanan koruma tedbirlerinde ve makul sürede bitirilemeyen yargılamalarda hak ihlali iddiası ile Anayasa Mahkemesine taşınan başvurular, henüz yargılama sonuçlanmasa ve olağan kanun yolları tüketilmese de koruma tedbiri bakımından kendine özgü kanun yolları tüketildiğinde ve yargılamanın özelliği itibarıyla makul süre aşıldığı düşünüldüğünde bireysel başvurunun usulen kabul edilebilir olduğuna karar verilerek gerekli inceleme yapılabilmelidir.
Sanıkların basın ve ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine dair başvuruları, yargılaması devam eden davanın sonunda ele alınacak hususlardandır. Dava dosyasının ana konusunu oluşturan bu husus dosyadaki bilgi, belge ve deliller çerçevesinde tartışılarak belli bir sonuca varılacaktır. Basın ve ifade özgürlüğü açısından henüz yargısal aşamaları tamamlanmamış bir uyuşmazlık sadece tutukluluk incelemesi kapsamında ele alınabilecek iken, genişletici bir yorum ile ele alınarak hak ihlali sonucuna ulaşılması hukuk devleti ilkesine aykırı olacaktır.
‘ANAYASA TARAFINDAN ÇİZİLEN SINIRIN AŞILMASINA SEBEBİYET VERMİŞ OLACAKTIR'
Aksi halde Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yoluyla kendisine Anayasa tarafından çizilen sınırın aşılmasına sebebiyet vermiş olacaktır ki bu durumda da Anayasa Mahkemesi'nin ‘ikincil bir yargı yolu' olduğu hususunun gözardı edilmesi söz konusu olacaktır. Sanıklar hakkındaki tutuklama kararının basın ve ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi, mahkememize açılan kamu davasının daha ilk duruşmasının dahi yapılmamış olması karşısında somut olayın şartları açısından bu aşamada temel hak ve özgürlüklerin korunmasında asıl yetkili ve görevli olan mahkememizin yargısal mekanizmalarının işlememesine neden olmuş, ki bu durum ‘tabii yargıçlık' ilkesine, kovuşturmanın bağımsız ve etkin şekilde yerine getirilmesine, yargının bağımsızlığına açıkça aykırılık oluşturmuştur."
Gerekçeli kararda, "Sanıkların eylemlerinin gazetecilik faaliyeti dışında, FETÖ / PDY silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda yürütülen bir faaliyet olduğunun iddia edilmesi karşısında, Anayasa Mahkemesi'nin sanıkların bireysel başvurusunu basın ve ifade özgürlüğü kapsamında ele alması mahkememizce yürütülen kovuşturmayı etkileme ve delillerin değerlendirmesinde mahkememizin takdir yetkisini daraltma sonucunu doğurduğu açıktır. Sanıklara isnat edilen eylemlerin basın ve ifade hürriyeti kapsamında yürütülen gazetecilik faaliyeti sayılıp sayılmayacağı, suç oluşturup oluşturmayacağı yargılama sonucunda toplanan delillere göre davaya bakan mahkeme tarafından belirlenecektir. Aynı şekilde bu belirlemenin hukuka uygunluğu kanun yollarında incelenebilecektir.
‘KARARA ZORUNLU OLARAK UYULARAK SANIKLARIN TAHLİYESİNE KARAR VERİLMİŞTİR'
"İddianamede ileri sürülen iddialar ile sanıklara atfedilen suçlamaların sadece basın özgürlüğü ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilebilecek hususlardan olmadığı açıktır" denilen gerekçeli kararda, "Anayasa Mahkemesi görev ve yetkisi kapsamında sanıkların tutuklanması ile tutukluluklarının devamına ilişkin kararları kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı bağlamında değerlendirerek hak ihlali sonucuna ulaştığından, bu karar Anayasanın 153/6 maddesi gereğince yasama, yürütme ve yargı organlarını bağladığından mahkememizce bu karara zorunlu olarak uyularak sanıkların tahliyesine karar verilmiştir.