Türkiye'nin siyasal İslamcı yönelimine dair son dönemde Batı ve Türkiye medyasındaki araştırma ve makaleleriyle tanınan Marmara Üniversitesi'nden Yardımcı Doç. Behlül Özkan, 2011 Arap isyanları sürecinin Türkiye'yi İslam aleminde geri plana düşürdüğüne, bunda bugün Ankara'nın en sıkı müttefik olarak gördüğü Körfez monarşilerinin etkisine dikkat çekti. Özkan, Türkiye'nin çizdiği resmin ‘ılımlı İslam' ile ‘demokrasinin' yanyana olabileceği konusunda da soru işaretleri yarattığına vurgu yaptı.
KRALIN ZİYARETİNİN GÖZLER ÖNÜNE SERDİKLERİ…
Türkiye'nin liderlik edece İhvan projesini en başta Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin tehdit olarak algıladığını anımsatan Özkan, şöyle konuştu: "İhvan her ne kadar demokrasiyle ilgili sorunlu bir akım olsa da, seçimlerle iş başına gelmek gibi bir düsturu benimsiyor. Suudi Arabistan seçimlerle iş başına gelen İslamcıları daha teokratik ortaçağ zihniyetiyle bu siyasal yapıyı tehdit algıladı. Önce darbeyi destekledi Mısır'da, arkasından da Suriye'de Türkiye'nin desteklediği ılımlı İslamcıları hızla radikal çizgiye doğru yöneltti. Bu kuşakta lider olacağı bu İhvan projesi en başta Birleşik Arap Emirlikleri'nin ve Suuid Arabistan'ın teşebbüsüyle adeta ortadan kaldırıldı. Türkiye bunun hayal kırıklığını yaşıyor."
‘TÜRKİYE MODELİ ÇÖKTÜ'
İhvan'ın sadece dinin belirlediği Suudi ideolojisinden farklı olmasının Batı tarafından da uzunca süre desteklenmesini sağladığını belirten Özkan, "Türkiye modeli olarak adlandırdılar ama Türkiye'nin geldiği noktada Batı basını eleştirilere yol açtı. Türkiye'de bir yandan da çöktüğünü gözler önüne seriyor. Son dönemlerde yaşanan otorileşme, basın özgürlüğünün ayaklar altına alınması, yasaklar bağlamında" dedi.
ŞARK FORUMU
Behlül Özkan, Kafer'in Libya'daki cihatçıları ‘demokrasi savaşçıları' olarak adlandırabilecek ‘dahiyane buluşları' olan bir kişi olarak nitelendirdi. "İslamcı camia içinde, tüm Ortadoğu'da ve Türkiye'de sivrilen isimler ideolojik anlamda bunu Batı'ya nasıl satabilecekleri hakında çok güzel reklam yapıyorlar. Batı'ya dönük farklı konuşuyorlar, Ortadoğu'nun diğer şehirlerinde farklı" diyen Özkan, daha geçenlerde bazıları Suriye'deki El Kaide ile de ilişkileri bilinen 106 cihatçı örgütün birleştirilmesi için Ankara'da bir toplantı yapıldığını anımsattı. Özkan, durumun artık Batı'da da dikkat çekici bulunduğunu belirtti.
KÖRFEZ SERMAYESİNİN ETKİSİ
"Körfez sermayesinin Türkiye'deki rolü çok önemli. Turgut Özal, Körfez sermayesinin Türkiye'ye serbestçe girmesini sağlamıştı. Bugün AKP'yi destekleyen Topbaş ailesinin bu sermayeyle çok yakın ilişkiler kurduğunu görüyoruz. Son olarak Murat Çetinkaya Merkez Bankası'na atandı, kendisi Kuveyt Türk'te üst düzel yöneticilik yapmış. Merkez Bankası'na atanacak çok kilit ismin bile Körfez sermayesiyle iyi ilişkiler içinde olması ve onların organik bağları olmasına demek ki bu iktidar özen gösteriyor. Suudi Yasin el Kadı BM kara listesinde. Başbakanken Tayyip Erdoğan kendisi için ‘güveniyorum param kadar da kefilim' dediğini biliyoruz. Çok yakın sermaye ilişkilerinden bahsediyoruz. Bu sermaye ilişkileridir, Tayyip Erdoğan'ı uçağın kapısına kadar götüren."
‘TÜRKİYE YENİDEN CEPHE ÜLKESİ'
Peki Batı'dan Türkiye'ye bakışta neler değişti? Özkan, Türkiye'nin hala bir NATO üyesi ülke olduğunu anımsatırken, Batı'dan da masa altından sopa gösterildiğini ancak son sığınmacı krizinde de görüldüğü gibi Türkiye'nin ‘tampon bölge' olarak görülmesi yüzünden gelişmelere gözyumulduğunu anlattı:
Özkan, Batı'nın Avrupa'daki sistemi tehdit eder hale gelen 25 milyonluk Suriye'deki iç savaşa baktığında Türkiye'nin de bu duruma dönmesinden korktuğuna dikkat çekerken, şu ifadeleri kullandı: "Türkiye'nin Suriyelileşmesi Batı'nın çöküşü anlamına gelir. Türkiye'nin stabil bir iktidara ihtiyacı var diye görüyorlar. Ak Parti'nin şimdilik rakibi yok. B şu soruyu sorduruyor: Bugünkü iktidar ülkeye barış getirir mi?"
‘BATI SİVRİSİNEKLERLE UĞRAŞIYOR'
Türkiye'deki Suudi etkisinin Anadolu'daki hoşgörülü İslamı ve kadim kültürü yansıtan anlayışı da bozduğunu anlatan Özkan, Batı'nın hatalı analizlerinin de gelinen noktada etkilerine şu sözlerle dikkat çekti:
"Ortadoğu'daki çatışmalar Şii-Sünni çatışması değil, Vahhabiliğin yol açtığı… Suriye de savaşan taraflara baktığımızda, Tunus'ta çok ciddi sorunlar yaratan radikal dinci gruplar var. Bu ideolojinin liderliğini Suudi Arabistan yapıyor ve Batı'nın bu konuda yanlış düşünceyi benimsediğini düşünüyorum. Suudi Arabistan'ı bir bataklık olarak düşünebiliriz. Batı sivrisineklerle savaşıyor. Ortadoğu'da ancak esas sorunun kökeni Suudi Arabistan ve orası maalesef Batı'nın Soğuk Savaş'ın başlangıcından beri en önemli müttefiklerinden biri. Batı dünyasının düşünce kuruluşları ılımlı İslam pazarlaması içinde. Ancak bu kuruluşların arkasında Körfez sermayesi var. Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkeler Batı medyasında milyonlarca dolar para yatırarak kendi reklamlarını yapıyorlar."