Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Ankara, Mardin, Sivas, Burdur, Giresun, Yozgat, Konya, Erzincan, Batman, Kırşehir, Osmaniye, Zonguldak, İzmir, Sakarya, Şanlıurfa ve Mersin'den gelen muhtarlarla bir araya geldi.
Muhtarlarla 23. kez bir araya geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm muhtarlarla kucaklaşmak üzere başlattıkları bu buluşmaları her ay düzenli devam ettireceklerini söyledi.
Milletle özellikle de muhtarlarla muhabbetinin, karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı ilişkisinin birilerini fevkalade rahatsız ettiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dün ayağındaki çarığı, altındaki şalvarı, belindeki kuşağı, üstündeki yeleği, başındaki kasketi yüzünden Aşık Veysel'i Ankara'ya sokmayan kafayla, muhtarla benim resmimi milleti aşağılamak için kapağa basan kafa aynı kafadır" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bunların demokratlığı, milletsiz demokratlıktır. Şu millet olmasa, Türkiye'yi ne güzel idare ederiz, diyorlar. Türkiye'nin son 13 yılında, iyisiyle, kötüsüyle, günahıyla, sevabıyla ülkeyi yönetme sorumluğunu üstlendik, yaptıklarımız ortada. Hep söylüyorum, eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Ziya Paşa güzel söylemiş, eşekten yadigar kalan semer ama insandan yadigar kalan da eser. Mesele bu. Bunların böyle bir şeyi var mı? Bunları teker teker sadece başlıklarıyla anlatmaya kalksam değil, saatler, günler yetmez. Peki bu son 13 yılda siyasi ve sosyal muhalefetin ülkenin ve milletin hayrına herhangi bir teklifini, projesini, hepsinden vazgeçtim hayalini hatırlıyor musunuz? Sizler muhtarlar olarak, bu konulara ilgi duyan, bu bakımdan gözü ve gönlü açık insanlarsınız. Siz hatırlamıyorsanız, diğer vatandaşlarımız zaten hiç hatırlamaz.
Maalesef ülkemizde şöyle bir muhalefet anlayışı var, biz rahat koltuklarımızda oturalım. Parti içi dedikodularla uğraşalım, biraz polemik yapalım, Cumhurbaşkanına, hükümete sövelim, hakaret edelim, böylece siyaset yapmış olalım. Peki bu şekilde iktidara gelebilmek mümkün mü? Elbette değil. Onun için de şöyle bir formülleri var, biz yine koltuklarımızda rahat oturalım, Cumhurbaşkanı, iktidar partisi bir yanlış yapsın, halkın gözünden düşsün ya da dışarıdan bir güç gelsin, üst akıl diyorum ya ben, o bir talimat versin, bunları devirsin, ahali de bizi iktidara getirsin. Mantık bu. Hatta daha üzüntü verici olanı, cinsi sapıklara dahi bel bağlamış durumdalar."
Konuşmasında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu hakkındaki ifadelerini de eleştiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Bakınız, anamuhalefet partisinin genel başkanı çıkıyor, dün bir konuşma yapıyor, ben tabi bu konuşmayı onun şahsına değil, onun şahsında başında bulunduğu partinin mensubu hanımefendilere ve o partinin mensuplarına ve milletime bu çağrıyı yapıyorum. 'Karaman'dan sonra Türkiye'nin dört bir yanında olaylar patladı' diyor, 'bunlar sabah, akşam Müslümanlık'tan, dinden, imandan bahsediyorlardı' diyor. Önce istiklal şairimizin ifadesiyle dinime küfreden Müslüman olsa bari. Bu bir, geçiyorum şimdi aşağıya, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız olan hanımefendiye tekrar etmeye terbiyemin el vermeyeceği galiz ifadelerle saldırıyor. Dün, baktım televizyon haberlerinde bu sözler biplenerek, yani sansürlenerek veriliyor. Bakan hanım hakkında çok çok çirkin ifadeler kullanıyor. Anamuhalefetin, üzerinden siyaset yapmaya çalıştığı cinsi sapık, şu an cezaevinde ve yaptıklarının hesabını adalete veriyor. Peki bu siyasi sapıkları ne yapacağız?"
"Biz bunları ademe mahkum edip hiç yerine koydukça, çirkefliğin, çirkinliğin, ahlaksızlığın çıtasını sürekli yükseltiyorlar" ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnanın bana, bu zat için söylenen her söz, israftır, fuzulidir, tıpkı kendisi gibi gereksizdir ve bu kişi başında bulunduğu partinin de yüz karasıdır. İşte bir kasetle bu partinin başına gelmedi mi? Geldi. Bu kaset olayı olmasa zaten bu partinin başına gelecek bunun ne mecali vardı, ne hali vardı. Bunda yalan, her türlüsü var, takiyye her türlüsü var ve kendi genel başkanının yanından ayrılıyor, 'aday mısınız' diye sorduklarında, 'hayır, değilim' diyor ama ertesi gün aday oluyor. Bunlardan siyasetçi olmaz. Siyasetçi önce, dürüst olacak. Benim milletim siyasette de dürüst olana, adam gibi adam olana prim verir, bunu böyle bilmek gerekir. Milletimiz, böyle bir zihniyete itibar gösterir. Bunlara, benim milletim ülkeyi teslim eder mi? Etmedi."
'MİLLETİMİZ 1 KASIM'DA TERCİHİNİ YAPTI'
"Muhalefet partilerinin iktidar olup rahatlarını bozmak gibi niyetlerinin de olmadığını" ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öyle ya iktidar sorumluluğunu üstlenirsen, ekonomiyle ilgileneceksin, dış politikayla ilgileneceksin, terörle ilgileneceksin, bölgedeki krizlerle ilgileneceksin, sağlıkla ilgileneceksin, eğitimle ilgileneceksin, garip gureba ile ilgileneceksin, fakir fukarayla ilgileneceksin, velhasıl iş çok. Bu kadar sorumluluk, bu kadar yük bizim muhalefeti bozar. Çünkü onlar sadece konuşmaya, sadece lafla peynir gemisi yürütmeye alışkanlar. Hakikatlerle yüzleşmek hiçbirinin işine gelmez. 7 Haziran seçimlerinin sonrasında yaşananları gördünüz. Normal şartlarda siyasi parti dediğin tek başına iktidar olmak, bunu başaramıyorsa da iktidarın bir parçası olmak ister, bunun için çalışır. Bizdeki muhalefet partileri ise fellik fellik iktidar sorumluğundan kaçmanın yollarını aradılar. Milletimiz de 'madem halinizden memnunsunuz, öyle ise aynı şekilde devam edin' deyip, 1 Kasım'da tercihi tek başına iktidardan yana kullandı" değerlendirmesinde bulundu.
Ziya Paşa'nın, "Onlar ki verir laf ile dünyaya nizamat / Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde" dizelerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, lafla dünyaya nizam vermeye kalkanların kendi evlerinde her türlü ihmalin, tembelliğin, terbiyesizliğin görülebileceğini belirtti.
Onun için de milletin lafa değil icraata baktığına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye kendi toprakları içinde ve hemen yanı başında yaşanan dünyanın son yıllarda karşılaştığı en büyük terör tehditlerinin doğrudan muhatabı, hedefi durumundadır. Güneydoğu bölgemizdeki kimi ilçelerimizin çeşitli mahallelerinde yaşanan terör olayları hem oralarda yaşayan vatandaşlarımızın hayatını olumsuz etkiliyor hem de verdiğimiz şehitler yüzünden bizleri acıya gark ediyor. Güvenlik güçlerimiz terör örgütüne her gün ağır darbeler indiriyor. Bununla birlikte bilhassa sınıra bitişik ilçelerimizde sınırın diğer tarafından çeşitli yöntemlerle yapılan tahkimat sebebiyle operasyonlar yavaş ilerliyor. Asker ve polislerimizin, köy korucularımızın verdikleri kayıplar çatışmalardan ziyade büyük miktarlardaki patlayıcılarla hazırlanan bombalardan kaynaklanıyor."
Özellikle Mardin'in Nusaybin ilçesinde buna benzer sıkıntı yaşandığını dile getiren Erdoğan, "Biz sivil vatandaşlarımızın zarar görmemesi konusunda hassasiyet gösterdiğimiz için bu derece büyük sorunla karşılaşıyoruz. Ancak güvenlik kuvvetlerimizin de can güvenliklerini düşünmek, onların hayatlarına da aynı ihtimamı göstermek mecburiyetindeyiz. Gerekiyorsa operasyon yürütülen yerlerin tamamen boşaltılması ve zaten artık kullanılamayacak hale gelmiş olan binaların uzaktan yıkılması yoluna gidilebilir" diye konuştu.
‘TAMAMIYLA YIKILIP SIFIRDAN İNŞA EDİLMESİ LAZIM'
Erdoğan, bölgede altyapının bulunmadığını aktararak, "Bizim önce buralarda altyapıyı A'dan Z'ye yapmamız lazım. Yani biz buralarda, 'kentsel dönüşüm, değişim' diyoruz ya, bunu gerçekleştirerek buraları yeniden inşa etmemiz lazım. Şu anda hükümetimizin yaptığı ne? Bu. Bunun adımları atılıyor. Yani buralar tamamıyla yıkılıp sıfırdan inşa edilmesi lazım. Şimdi hemen spekülasyonlar başladı. 'Buralarda siz sıfırdan yeni yerler yapıyorsunuz ama şehitlerimiz için bu tür şeyler yapmıyorsunuz'. Kim diyor? Niçin böyle yalanlar?" değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunları her defasında açıklamak şehidimize saygısızlık olur diye biz bunların üzerinde durmuyoruz. Bölgede yapılan bu kentsel dönüşüm, değişim de oradaki mülk sahiplerine yönelik yapılacak işlerdir. Bu mülk sahipleri bunun karşılığında ne yapacaklar? Onlar da burada aynı şekilde yerlerini alacaklar. Ama bu mülk sahibi olmayanlara yönelik değil. Mülk sahibi olmayanlar ise nasıl bundan önce orada kirada yaşıyorlarsa yine onlar kirada yaşamaya devam edecekler. Bu süreç içerisinde onlara ne yapılıyor? Kira yardımı yapılıyor. Ne tarafından? Devletimiz tarafından. Olay budur. Adil olmak bir devletin şanındandır, şerefindendir. Bizim devletimiz de hükümetimiz de bu hassasiyet içerisinde bu adımı atıyor. Hiçbir polisimizin, askerimizin değil canını, serçe parmağını dahi oradaki beton ve demir yığınlarına değişmeyiz. Çünkü son zamanlarda çoğunlukla bu sebepten şehit verdiğimizi görüyoruz."
‘ŞEHİTLİK BU TOPRAKLARI VATAN YAPAN O KANIN TA KENDİSİDİR'
"Şehitlik işte bu toprakları vatan yapan o kanın ta kendisidir. Ülkenin ve milletin bekası için canını ortaya koyan kahramanlarımızı omuzlarımızın üzerinde taşısak yeridir" diyen Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un "Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına / Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına / Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem / Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem / Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana / Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana" dizelerini de anımsattı.
‘BİN YILLIK MÜCADELENİN SON VE KİRİTİK AŞAMASIDIR'
Türkiye'nin içeride ve dışarıda verdiği mücadelenin anlamını kavrayamayanlar olduğunu belirten Erdoğan, "Karşımızdaki mesele basit bir terörle mücadele, basit bir bölgesel kriz meselesi değildir. Bu mesele, coğrafyamızdaki varlığımız bakımından bin yıllık bir mücadelenin son ve kritik aşamasıdır. Aynı şekilde bu mücadele 100 yıl önce başlatılan bir projenin yeniden canlandırılması girişimidir. Yine bu mesele Birinci Dünya Savaşı'nın ardından temelleri atılan, İkinci Dünya Savaşı'nda sonra da nihai şekli verilen modern dünya düzeninin restorasyonu ve tahkimi çabasıdır" değerlendirmesinde bulundu.
Yaşanan sürecin ve oynanan oyunların farkında olduklarına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İşte bunun için 'Dünya 5'ten büyüktür' diyorum. Bunun için uluslararası kurumların hakkaniyet ölçüsü içerisinde yeniden yapılandırılmasını talep ediyoruz. Şu Birleşmiş Milletlerde 196 ülke var ama hepsinin kaderi 5 ülkenin ağzında. O 5 ülkeden bir tanesi 'Hayır' diyorsa siz oradan karar çıkartamazsınız. Böyle adalet olur mu? Bu 5 tane daimi ülke, hepsi de bunların Hristiyan, içlerinde bir tane Müslüman ülke yok. Böyle adalet olur mu? Hani dünyada inanç özgürlüğü? Her inancın temsil edildiği bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yok ki ortada. Olaya kıtalar olarak bakıyorsunuz, kıtalar olarak sadece Avrupa var, sadece Asya var, bir de Amerika var. Üç kıta, diğerleri yok. Orada Budistler de temsil edilmiyor veya şunu diyebilirler 'Çin'in içerisinde belki vardır.' Böyle de bir durum var. Böyle adil olmayan bir dünyadan biz nasıl bir karar bekleyeceğiz."
BM İÇİN FORMÜL
Birinci Dünya Savaşı şartlarıyla bugünün şartlarının aynı olmadığını vurgulayan Erdoğan, dolayısıyla Birleşmiş Milletlerin reforme edilmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, bu yeniden dizaynda 196 ülkeye belirli aralıklarla görev gelmesi gerektiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 20 ülkeden oluşacaksa ‘daimi' ve ‘geçici' ayrımı yapılmadan hepsinin ‘daimi' olması gerektiğini vurguladı.
‘MÜSLÜMANLARIN BMGK'DA BİR TEMSİLCİSİ YOK'
"Her ülke hem kıtaları temsil etmeli hem inançları temsil etmeli. Şu anda dünyada 1 milyar 700 milyon Müslüman var ama Müslümanların Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) bir tane temsilcisi yok, nasıl adalet bu? Şimdi bunu söyledi diye Tayyip Erdoğan diktatör oluyor, bunu söyledi diye özgürlüklerin karşısında oluyor. Ben bunu her zaman söylemeye devam edeceğim, birileri söylemese bile. 'Ülkemizdeki yazılı ve görsel medya şöyle der, böyle der', ne derse desin, hak bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz. 7 milyarlık dünya nüfusu bu adaletsizliği, bu haksızlığı, bu zulmü, bu dengesizliği kaldıramaz."
‘DÖNEM BAŞKANLIĞI MISIR'DAN ALINACAK'
İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi'nin, önümüzdeki hafta İstanbul'da yapılacağını belirten Erdoğan, dönem başkanlığının Mısır'dan devralınacağını ve 3 yıl süreyle İslam İşbirliği Teşkilatında Türkiye olarak yönetimi elde bulunduracaklarını kaydetti.
Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatını, İslam dünyasının atması gereken adımları, yapılması gerekenleri en güzel şekilde değerlendirerek, çok farklı, çok daha inisiyatif kullanabilen bir yapı haline getirme arzusunda olduklarını sözlerine ekledi.