Hükümet yetkilileri mutabakatın uluslararası hukuk kurallarına uygun olduğunu savunurken Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı Eda Bekçi, Türkiye ile AB arasındaki mutabakatın hukuki dayanağının olmadığını ifade etti.
Bekçi, Sputnik'e yaptığı açıklamada, "Şimdiye kadar hiçbir şeyin yasal olmadığını, bu yapılan anlaşmanın da baştan sona uluslararası hukuka, insan haklarına aykırı olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.
Konuyla ilgili dün gazetecilere bilgi veren üst düzey Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Yunanistan'a kaçak yollarla geçen göçmenlerin geri gönderilmesinde uluslararası hukuk kurallarına saygı
'TAMAMEN BİR İNSAN PAZARLIĞI SÖZ KONUSU'
‘Bire bir' olarak adlandırılan göçmen takasının nasıl yapılacağı konusunun belirsiz olduğuna dikkat çeken Eda Bekçi, "Anlamadığımız bir şekilde oradan mülteci Türkiye'ye geri gelecek, buradan da kamplardan mülteciler Avrupa'ya gönderilecek. Bir tür takas söz konusu. Bunun mantığı nedir, neden böyle bir şey yapılıyor, ulaşmış olan mülteci niye geri gönderiliyor? Tek akla gelen mültecilerin seçileceği. Avrupa'nın istediği nitelikte demografik yapıda mültecinin alınacağı, istemediğinin geri gönderileceği gibi tamamen bir insan pazarlığı söz konusu. Bunun ne hukuki ne de insani açıklaması var. Maalesef her geçen gün mülteciler biraz daha hem politik hem ekonomik anlamda pazarlık konusu yapılıyor. Bunu artık çok daha net görüyoruz" dedi.
‘SURİYELİLER'E ‘EKONOMİK GÖÇMEN MİSİN' DİYE Mİ SORACAKLAR?'
AB ile Türkiye'nin mutabakatında "Türkiye zorla geri göndermeme ilkesine saygı gösterecektir" şeklinde bir ifade bulunuyor. Türk Dışişleri, Türkiye'nin iç savaş veya siyasi istikrarsızlık yaşanan ülkelerden gelen göçmenleri geri göndermemeyi taahhüt ettiğini, bu nedenle göçmenlerin Türkiye'ye gönderilmesinde sorun yaşanmayacağını savunuyor.
‘SURİYELİLER TÜRKİYE'DE HUKUKEN KAPANA KISILMIŞ DURUMDALAR'
Türkiye'nin iltica hakkını düzenleyen Cenevre Sözleşmesi'ne koyduğu çekince nedeniyle doğudan gelen göçmenlere iltica hakkı tanımadığını, Suriyeliler için ise 2014'te yayımlanan yönetmelikle geçici koruma rejimi uygulamaya koyduğunu anlatan Bekçi, "Maalesef bu rejim şunu da beraberinde getirdi; Türkiye bu kitlesel akında güvenli bir ülkedir ve üçüncü ülkelere, yani uluslararası korumaya başvuru yolları kapatılmıştır. Birleşmiş Milletler de Suriyelilerin başvurularını alıp üçüncü ülkelere yerleştirmelerini yapmıyor. Yani diğer ülkelerden gelenlerle Suriyeliler farklı bir rejime tabi tutuluyorlar. Türkiye'de mülteci statüsü alamıyorlar, çünkü doğu sınırından geldiler. Üçüncü ülkelere de yasal olarak iltica edemiyorlar, uluslararası korumaya başvurma yolları kapatıldı. Türkiye'de hukuken kapana kısılmış durumdalar. Ne burada bir gelecekleri söz konusu, ne de Avrupa'ya yasal olarak gitme yolları açık. Bu da onları her geçen gün daha da fazla yasadışı yollarla Avrupa'ya gitmeye, sınırları aşmaya itti" dedi.
‘TÜRKİYE ŞU ANKİ YASAL SİSTEMDE SURİYELİLER İÇİN GÜVENLİ ÜLKE DEĞİL'
Yunanistan'a geçen Suriyelilerin Türkiye'ye geri gönderilmeleri durumunda geleceklerinin belirsiz olacağını kaydeden Bekçi, "Geçici koruma rejimi bize ne diyor; geçici korumanın sona ermesi hali İçişleri Bakanlığı'nın görüşüyle Bakanlar Kurulu tarafından karara bağlanır. Bakanlar Kurulu dediğiniz siyasi iktidardır. Siyasi iktidar derse ki Suriye'ye geri dönün veya uluslararası korumaya başvurun ya da tampon bölgeye gidin, ne olacağı belirsiz. Türkiye'de şu an Suriyelilere bir hukuki güvence yok. Avrupa ısrarla Türkiye onlar için güvenli bir ülkedir demeye ve dedirtmeye çalışıyor ama şu anki yasal sistemde Türkiye, Suriyeliler için kesinlikle güvenli bir ülke değil" diye konuştu.
‘AVRUPA ÜLKELERİ SIĞINMACI ALMAK ZORUNDA'
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 14. maddesine göre ülkesinde zulüm ve işkence gören herkesin sığınma hakkına sahip olduğunu, Cenevre Sözleşmesi'ne taraf olan Avrupa ülkelerinin de bu sözleşmenin gereği olarak sığınmacı almak zorunda olduğunu vurgulayan Bekçi, şöyle konuştu:
"Ancak görüyoruz ki sınırları koruma adına kazılan hendekler, çekilen dikenli teller, ölümcül yolculuklara rağmen Avrupa'ya ulaşabilenler bile oradan geri gönderilecekler. Bunun hukuki dayanağı nedir, belli değil. Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde ilk imzası atılan Avrupa ile Geri Kabul Anlaşması'nın konusunu mülteciler değil, ekonomik göçmenler ve düzensiz göçmenler oluşturuyordu. O zaman Ahmet Davutoğlu ‘Biz bunları ülkeye bile girmeden uçağa bindirip geri göndereceğiz' demişti. Ama şimdi bakıyoruz ki bu pazarlığın konusunu Suriyeli mülteciler oluşturuyor."
‘MÜLTECİLER EKONOMİK GÖÇMEN ADI ALTINDA GERİ GÖNDERİLECEK'
Avrupa ülkelerinin mültecileri kimliklerine göre seçmek istediğine de dikkat çeken Bekçi, "Avrupa'nın pek çok ülkesi uluslararası anlamda ‘mülteci'ye mülteci demiyor. Kendi sınırına gelene ‘Eğer Müslüman bir ülkeden geldiyse benim için mülteci değil ekonomik göçmendir' diyor. Macaristan böyle diyor mesela. Fransa, Polonya ‘Hiçbiri benim için mülteci değildir, ben sınırları kapattım' diyor. Oradan size ‘ekonomik göçmendir' diye geri gönderilen kişi mülteciyse ne olacak? Türkiye de ‘ben bunları ülkesine geri göndereceğim' diyor. Geri göndermeme ilkesi ne oldu o zaman? Bizim yeniden bir statü belirleme durumumuz olmayacak, onların söylediği bize iade edilecek. Ne derlerse öyle olacak, yeniden bir statü belirleme olamayacak, aslında mülteci olanlar ekonomik göçmen adı altında geri gönderilecek" diye konuştu.
2016 yılı içinde şu ana kadar Ege'de 382 kişinin hayatını kaybettiğini kaydeden Bekçi, "Dernek olarak artık insanların yakınlarının cenazelerinin teşhisi, mezarlıklara gömülmesine refakat eder olduk. Bırakın ekonomik, sosyal hakları, ölüm bizim çalışma alanımız oldu artık. Veya insanların ölümcül yerlere sınırdışı edilme riski, geri gönderme merkezlerinin kapatılmaları hali… Türkiye gerçekten güvensiz, ölümle, kapatmalarla ve sınırdışılarla yüyüze kaldıkları bir yere dönüştü. Bizim derneğimiz Mültecilerle Dayanışma Derneği, biz kimseyle dayanışamıyoruz. İşimiz gücümüz artık hak ihlalleriyle, yaşam hakkıyla uğraşmak oldu" diye konuştu.
‘AVRUPA KONSEYİ'NDEN ‘ULUSLARARASI HUKUK' UYARISI'
Öte yandan, Türkiye ile AB arasında varılan mutabakat hakkında Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muižnieks'ten de ‘uluslararası hukuka uyma' yönünde uyarı geldi. Muižnieks yaptığı yazılı açıklamada anlaşmanın uluslararası hukuka uyulacağı teminatı içermesinin olumlu olduğunu ifade ederken "Bu yolla toplu geri göndermelerin önlenmesini ile iltica ve uluslararası koruma talep eden her birey için objektif bir değerlendirme süreci sağlanmalıdır" dedi.
Muižnieks, "Türkiye'nin sadece Suriyeliler değil, Yunanistan'dan geri gönderilen tüm göçmenler için geri göndermeme ilkesi ve toplu geri göndermelerin önlenmesi dahil olmak üzere hukuki teminatları sağlaması hayati önem taşımaktadır. Bu anlaşmayla göçmenlerin ıstırabı ve Avrupa ülkeleri üzerindeki baskının son bulacağına inanmak yanılsama olacaktır. Bu anlaşma Avrupa ülkelerinin göçe hatalı ve işlevsiz yaklaşımını tamir için küçük bir parça olacaktır. Daha uzun vadeli ve geniş kapsamlı önlemler alınmalıdır" ifadelerini kullandı.