UÇAK OLAYI İLE İLGİLİ ÜZÜNTÜMÜZÜ BİR DAHA PAYLAŞMAK İSTİYORUZ
24 Kasım’dan bu yana gelinen nokta nedir? Türkiye ile Rusya arasındaki gerilim sizce azaldı mı yoksa ilk günkü gibi sürüyor mu?
24 Kasım 2015 tarihinde meydana gelen talihsiz hadise bağlamında iki Rus askeri personelin hayatını kaybetmiş olmasından üzüntü duymuş olduğumuzu bugüne kadar birçok kere ifade ettik. Bu üzüntümüzü bir kez daha sizin aracılığınızla paylaşmak isterim. Biz Türkiye olarak bu olay sonrasında ilk andan itibaren son derece itidalli, hassas ve Rusya ile ilişkilerimizi uzun vadeli gören bir anlayışla davrandık. Hakaret dilinden uzak durmayı benimsedik, özellikle Rus halkını ülkemizden soğutabilecek ve ilişkilerimize uzun vadede zarar verebilecek ifadelerden bilhassa kaçındık. Her şeyden önce Türkiye ve Rusya gibi iki büyük ülkenin ilişkilerinin mahiyeti, nasıl bir kriz içinde olunursa olunsun, böyle bir hassasiyeti gerektirir. Bahsettiğim bu tablo içinde propagandanın, önyargıların yer almaması şarttır. Bunu amaçlayan kampanyalar esasen çok köklü ve güçlü olduğuna inandığımız sosyal, kültürel ve insani ilişkilerimiz ile halklarımız üzerinde de menfi etkilere yol açabilir. Halklarımız arasındaki ilişkiler, dostluk, yakınlık, iyi komşuluk aslında en büyük sermayemizdir ve diğer birçok alandan daha önemlidir. 24 Kasım’dan bu yana geldiğimiz noktaya bakarsak belki ilk günlerdeki sıcaklığın ve gerginlik düzeyinin kalmadığını söyleyebiliriz. Ancak, bu süreçte alınan bazı kararların etkileri maalesef halen sürmektedir. Bugün için ilişkilerimizin 24 Kasım öncesindeki dinamizmini, mahiyetini kaybetmiş olması bile aslında başlı başına bir kayıptır.
Rusya’nın uyguladığı yaptırımların Türk ekonomisine maliyeti ne oldu?
Ben öncelikle Rusya’nın Türkiye’ye yaptırımları gibi bir terminolojiyi pek uygun görmüyorum. Türkiye ve Rusya her ikisi de büyük, güçlü, her şekilde ayakta kalabilecek ülkelerdir. Kimsenin bu iki ülkeye yaptırımlar uygulaması veya bunlardan sonuç alması sözkonusu olamaz. Dolayısıyla belki Rusya’nın Türkiye’ye yönelik aldığı bazı ticari ekonomik vb. kararlar denilse daha uygun olabilir. Her şeyden önce ilişkilerimizdeki bu yeni durumun her iki taraf açısından olumsuz etkileri şüphesiz olacaktır. Ancak, bu aşamada yapılacak değerlendirmeler henüz bir spekülasyondan öteye geçemez. Yıl sonuna doğru ortaya somut istatistik verilerinin çıkmasıyla birlikte nihai bir değerlendirme yapılabilir. Sonuçta bahsettiğim bu görüşler paralelinde bir tablonun oluşacağını düşünüyorum.
Yaptırımlar Rus ekonomisini de etkiledi mi?
Sonuçta, ne Rusya; ne de hiçbir doğal kaynağı, zenginliği olmaksızın sadece kendi insanının gücüyle bugünlere gelebilmiş ve dünyanın en önde gelen güçlerinden biri olabilmiş, G-20 üyeliği bulunan Türkiye kendilerine yönelik kararlardan yıkılacak ülkeler değillerdir. Herkes böyle durumlarla karşılaştığında yeni şartlara uyum sağlayacak ve yoluna devam edecektir.
Türkiye’ye yönelik charter seferlerinin ve her türlü turizm faaliyetinin yasaklanmasının, Rusya’daki olumsuz etkilerine yönelik herhangi bir istatistik bilgim yok. Ancak, bugüne kadar binlerce Rus dostumuzun bu sektörde çalıştığını hepimiz biliyoruz. Rusya’nın neredeyse bütün şehirlerine yayılacak şekilde bu insanlar faaliyet göstermişler, emek sarfetmişler ve ilişkilerimize büyük katkılar sağlamışlardır. Tabiatıyla içinde yaşadığımız durumun bu insanların işsiz kalması gibi bir sonuca yol açması hepimizi üzecektir.
Türkiye, Rus turistlerin en fazla seyahat ettiği ülkedir. Rus turistler ve doğal olarak Rusya’ya gelen Türk turistler iki ülke dostluğunun en somut göstergeleri olmuştur. Bunun bugün için büyük bir kesintiye uğramış olması, maddi kayıptan daha çok insani ilişkilerimizde bir boşluk doğurmuş olması bakımından daha fazla önem taşımaktadır. Söylediğim gibi, Türk turizmi ilk aşamada bazı olumsuzluklarla yüz yüze kalsa bile sonuçta kendi yönünü, yeni pazarlarını mutlaka bulacaktır. Türk turizminin son 30 yılına baktığımızda, yaklaşık bir milyon turist gibi mütevazı bir rakamdan bugün nasıl ve hangi yöntemlerle dünyanın en önemli turizm merkezlerinden biri haline geldiğini, adeta bir mucizeyi gerçekleştirdiğini biliyoruz. Dolayısıyla burada asıl mesele Rus turistlerin Türkiye’ye gelmemesinin turizm sektörümüze maddi kayıplarından daha çok insani ilişkilerimizin, iki ülke arasındaki dostluk köprülerinin olumsuz etkilenmesidir.
RUS PİLOTUN CENAZESİNİN RUSYA’YA GÖNDERİLMESİNE HER TÜRLÜ KATKIYI SAĞLADIK
Sizce Rusya uçağının düşürülmesine neden olağanüstü sert tepki gösterdi?
Bu sorunun asıl muhatabının Rus makamları olması gerektiğini düşünüyorum. Biz Türk tarafı olarak ilk andan itibaren büyük bir hassasiyet gösterdik, buna göre tutum belirledik. Her şeyden önce konunun çok önemli bir insani boyutu olduğunu da hep göz önünde tuttuk. Yaşamını yitiren Rus pilotun cenazesinin Rusya’ya gönderilmesinde her türlü katkıyı sağladık. Hadiseyle ilgili olarak Rus tarafıyla hemen temasa geçmeye çalıştık. Bu sürecin detaylarını kendileriyle çeşitli düzeylerde paylaştık. Bu bilgiler kendilerinde mevcuttur.
Yakın dönemde Türk-Rus gerginliğinin azalması mümkün mü, sizce ne yapılmalı?
Türkiye-Rusya ilişkilerinin bugünkü durumundan süratle çıkması gerektiğinden kimse şüphe duymamalıdır. Bunun sürmesi kimsenin yararına olmayacaktır. Bizler sadece dün ve bugün değil bundan sonra da binlerce yıl komşu olacağız. Birçok yönden adeta iç içe geçmiş olduğumuzu bile söyleyebiliriz. Türkiye ve Rusya ikili ilişkilerin dışında birçok bölgesel ve uluslararası konuyu samimi ve açık şekilde konuşabilecek ve buna hakkı, birikimi de olan iki büyük devlettir. Dolayısıyla bu anlayış içinde gerginlik döneminden en kısa zamanda çıkılması, bunun kalıcı hasarlara yol açabilecek, en başta da halklarımıza ve geleceğimize zarar verebilecek bir mahiyet kazanmaması şarttır.
Ben bu konulara bakışımda insani boyutu her zaman vurguluyorum. Bu bakımdan, örneğin kardeş şehir ilişkilerinin kesilmesi, üniversiteler arası işbirliği protokollerinin bir gün içinde koparılması, buraya Rusça öğrenmeye, eğitim görmeye, dolayısıyla Türk-Rus ilişkilerinin geleceğine katkı vermeye gelmiş öğrencilerin, akademisyenlerin Rusya’yı terke zorlanması neye hizmet edecektir. Bütün bunlar üzerinde herhalde durulmalıdır.
Dolayısıyla bugünkü durumdan çıkış için, çeşitli adımlar öngörülebilir. Türk tarafı olarak her türlü öneriyi, adımı değerlendirmeye hazırız. Nitekim Dışişleri Bakanımız Sayın Çavuşoğlu’nun geçtiğimiz gün basınla da paylaşmış olduğu gibi, 3 Aralık 2015’te Belgrad’da Rus tarafına ilettiğimiz, uçak hadisesini ve ilişkilerimizi bütün yönleriyle son derece kapsamlı bir şekilde değerlendirmek üzere ortak bir komisyon oluşturulması teklifimizin son derece yapıcı ve samimi bir öneri olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim. Türkiye ve Rusya her konuyu ve her şeyi konuşabilecek birikimde iki ülkedir.
Türkiye Rusya’nın istediği 3 koşul hakkında ne düşünüyor?
Bu koşullarla ilgili olarak geçmişte Türk tarafının bazı açıklamaları oldu. Bunların bir kez daha hatırlanması yararlı olacaktır. Ne olursa olsun, en uygun araçlarla, en uygun yöntemlerle, örneğin, yukarıda bahsettiğim ortak komisyon aracılığıyla, tarafların koşulsuz, açık ve samimi bir diyaloğa en kısa zamanda girmeleri bu sürecin anahtarı olacaktır. Böyle bir süreç başladığında Türkiye ve Rusya’nın anlaşamayacağı herhangi bir konu olacağını düşünmüyorum. Zira belirttiğim gibi, ikili ilişkilerimizden başka ne bölgesel düzeyde, ne de mütevazı olmamak gerekirse uluslararası düzeyde Türkiye ve Rusya’nın birlikte oluşturduğu güç ve sinerjinin yeri başkalarınca kolay kolay doldurulamaz.
Burada doğabilecek bir boşluk veya eksiklik, olumsuz sonuçlarını eninde sonunda gösterir. Dolayısıyla iki ülkenin diyaloğunun önemini hepimizin bir kez daha hatırlaması yararlı olacaktır.
Türkiye ile Rusya’nın Suriye’de askeri olarak karşı karşıya gelme riski var mı sizce?
911 km uzunluğunda bir sınıra sahip olduğumuz Suriye, bugün maalesef bir istikrarsızlık kaynağıdır. Bu çerçevede, 2,6 milyonu aşkın Suriyeli’ye evsahipliği yapan ülkemiz bu sorundan belki de en çok etkilenen ülke konumundadır. Sık sık terörün hedefi olmakta, değerli insanlarımızı kaybetmekteyiz. Terörün ne olduğunu ve acımasızlığını en iyi bilen ülkelerden biri Türkiye’dir.
Dolayısıyla, bugüne kadar Esad rejiminin uygulamaları nedeniyle yeterince sorun yaşanan Suriye krizi bağlamında ilave olumsuzlukların ve çatışmaların yaşanmasını asla arzu etmeyiz. Türkiye-Rusya ilişkilerinde de yeni sorunlara veya çatışma riski gibi olumsuz senaryolara değil, yapıcı ortak gündeme odaklanmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Bu vesileyle size, değerli meslektaşlarınıza ve bütün Rus basın dünyasına çalışmalarında kolaylıklar diliyorum.