Peki bu tür uygulamalar ne kadar yararlı, gerekli ve zorunlu uygulamalardır? Bunun dışında başka çözüm yolları yok mu? Sokağa çıkma yasağı ilan edilen ilçelerde yaşayan vatandaşlar hangi şartlar altında yaşıyor?
Konuyla ilgili Sputnik Radyosu’na konuşan İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan şu değerlendirmelerde bulundu.
Sorunuzun içeriğiyle ilgili şunu söyleyebilirim, şimdi Türkiye’de Kürt sorunu demokratik yollardan çözülmeyince maalesef yeniden silahlı çatışma dönemi başladı. Bu seferki dönemin özelliği, çatışmaların önemli bir kısmı kent merkezlerinde yaşanıyor. Hükümet de bu konuda sokağa çıkma yasağı ilan edip aslında adı konmamış bir savaşı ilçelerde sürdürmeye çalışıyor. Yani burada hukuksal bazı sorunlar var. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Bu konuda Türkiye mevzuatında ancak sıkıyönetim kararı alarak siz bu uygulamaları yapabilirsiniz. Sıkıyönetim ilan etmeden vali kararına dayanarak sokağa çıkma yasağı ilan ederseniz bunun hukuksal sorunları yaratacağı açık.
Peki bu bir zorunluluk mu? Elbette, bazı mahallelerde barikatlar var, hendekler var, güvenlik görevlilerinin, yani askerlerin ve polislerin o mahallelere girmemeleri için silahlı Kürt gençleri ki, bunların bazılarına artık milis diyebiliriz, bunlar bu tip hendek ve barikatları koymuş durumdadırlar. Peki illa sokağa çıkma yasağı ialn edip o mahalleleri ve o sokakları tank ve top atışına tutmak zorunluluğu var mı? Böyle bir zorunluluk yok. Yani siz o mahallelerde silahlı militanların olduğunu biliyorsanız ve onlar o mahalleler dışında başka mahallelere saldırmıyorsa, insanlara zarar vermiyorsa siz de gerekli tedbirleri alıp beklersiniz.
Ama bizim Hükümetimiz bu beklemeyi tercih etmedi. Oraya doğrudan doğruya askeri operasyon yapıyor. Yani şu anda Diyarbakır Sır’da operasyonu askeri komutanlar yürütüyor. Yani orada bir savaş var şu anda. Niteklim Cizre’de de öyle oldu ve Cizre’de, en azından bizim tespitlerimize göre, 200’ün üzerinde sivil öldürülmüş durumda. Sadece Cizre ilçesinde. Şu ana kadar Sur ilçesinde de yaşamını yitiren sivil sayısı 100’e yaklaşmış durumda ki, birkaç günden beri Sur ilçesinde yardım isteyip kurtarılmayı bekleyen içlerinde yaralıların olduğu 130 civarında sivilin olduğu söyleniyor. Ve bunlar telefonla televizyonlara bağlanıp yardım istediler. Yani bu bilgi doğru.
Ama burada da bu insanların sağ salim oradan çıkarılması ile ilgili bir anlaşmazlık var. Onlar arabulucu bir heyete teslim olmak istediklerini söylüyorlar, Hükümet ise doğrudan doğruya askerlere teslim olmasını istiyor. Yani bakın, insan yaşamı konusunda bile bu tip formalitelerin öne çıktığı kötü bir dönemi yaşıyoruz. Bu, bizim gibi hak savunucularını oldukça üzen bir durum.
Şuna gelmek istiyorum, sokağa çıkma yasağı uygulaması aslında bir nevi örtülü savaşın bir kılıfı olarak maalesef gösteriliyor. Bu bir savaş hali, yani küçük ölçekli de olsa, belli ilçelerle sınırlı da olsa bir savaş hali. Çünkü çok sayıda asker, polis ve silahlı militan yaşamını yitirmiş durumda, çok sayıda sivil yaşamını yitirmiş durumda. Bu böyle sürdürülemez. Mutlaka ve mutlaka bu konu Kürt sorunu ile ilgili olduğundan, Kürt sorununun çözümü ile ilgili olduğundan yapılması gereken şey, en kısa zamanda yeniden bir çatışmasızlık sağlanarak tarafların tekrar diyalog kurup görüşmeye başlamasıdır. Bunun dışında bir çıkar yolun olduğunu açıkçası düşünmüyoruz.