Amerikan Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölüm Başkanı Ergönül'e göre, Güney Amerika'yı sarsan virüsün bulaşmasına sebep olan Aides türü sivrisineğin Türkiye'de bilimsel çalışmalarda çok az sayıda tespit edilmiş olması, uzmanları rahatlatıyor.
Ancak, Avrupa'dan salgın bölgelerine ziyaret eden turistlerde de virüsün saptanmış olması, riskin sürdüğünü gösteriyor.
Ergönül, "Dünya çok küçük olduğu ve seyahat artık çok daha kolay olduğu için Türkiye'den gidenler de tıpkı Danimarka veya İsviçre'den gidenler gibi enfekte olabilirler" diye uyardı.
Zika virüsü, sadece Türkiye'nin değil, hastalığın görüldüğü Batı dünyasının da yeni tanıştığı bir hastalık. Oysa Zika, ilk kez Uganda'da 1947'de saptanmış ve ardından Afrika'ya yayılmış ve bir şekilde Güney Amerika'ya geçmiş bir virüs.
Zika, ABD, Danimarka İngiltere ve İsviçre'de bu bölgelere seyahat etmiş kişilerde de saptanarak, küresel endişeleri artırdı.
BEYİN YA DA KAFA KÜÇÜKLÜĞÜ RİSKİ VAR
Virüs, gebelere sivrisinek sokması ile bulaşıyor ve bebeğin beyin gelişimini engelleyerek kusurlu doğumlara sebep olabiliyor. Brezilya'da yapılan çalışmalara göre, özellikle gebe kadınlarda, eğer enfekte olunmuşsa, olmayanlara göre 20 kat daha fazla mikrosefali, yani beyin ya da kafa küçüklüğü riski var.
Ergönül, "Virüsün ölüm oranı, sıfıra yakın ve literatürde bildirilen bu ölümlerin, üzerine eklenen başka problemler nedeniyle gerçekleştiği biliniyor" diye açıkladı.
Bunun yanında, "Gebelerde mikrosefali görülmesi, dolayısıyla beyinsel gelişimin zarar görmesi insanları etkiledi" diye sözlerini sürdüren Ergönül'e göre, benzer şekilde yayılan bambaşka virüsler de söz konusu.
Dang Ateşi (Dengue Fever), Chikungunya ateşi, yine tropik ve ılıman iklimlerde bulunan Batı Nil virüsü ve ülkemizde de görülen tatarcık humması, bunlardan bazıları. Prof. Dr. Ergönül'e göre Zika ise, çok hızlı yayılmasıyla dikkat çekti.
Önder Ergönül ayrıca, Zika virüsünün ‘iyi seyirli bir hastalık' olması ile öne çıktığını söyledi. Ergönül'e göre, hastalık grip benzeri bulgularla kendini gösteriyor.
Prof. Dr. Ergönül, "Yaygın kas ağrısı, halsizlik, ateş, gözlerde kızarıklık gibi bulgular varsa ve o bölgeye seyahat öyküsü varsa, hekim arkadaşlarımız ve vatandaşlarımızın çok dikkatli olmaları gerekir" diye çağrı yaptı.
‘İNSANDAN İNSANA ENFEKSİYON YAPMASI MÜMKÜN DEĞİL'
"Sivrisinekler olmaksızın insandan insana enfeksiyon yapması mümkün değil" diye sözlerini sürdüren Ergönül, bunun ancak virüsün evrim geçirmesi sonucu olabileceğini söyledi. Ergönül'e göre, henüz bu mutasyon gerçekleşmedi; ama risk devam ediyor.
‘GEBE OLMADIKTAN SONRA SEYAHAT KISITLAMASINA GEREK YOK'
Peki, Türkiye'de kurumlar bu olası salgın tehdidi için nasıl önlem alabilir? Ergönül, "Sağlık Bakanlığı'nın tehdit oluşturan bölgelere seyahati ertelemek ya da iptal etmeyi önermesi mantıklı. Ama aslen, bunun iyi seyirli bir hastalık olduğu hatırlanmalı" dedi ve şöyle devam etti:
"Gebe olmadıktan sonra bu bölgelere seyahat kısıtlamasına gerek yok. Ancak vaka görülürse, Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Halk Sağlığı kurumu aracılığıyla serum örnekleri alınarak, incelenmesi gerekecektir."
"Henüz özel bir tedavi ya da antiviral ilacın söz konusu olmadığını" hatırlatan Önder Ergönül, ‘Influenza' virüsüne karşı verilen ilaçların erken kullanılması ile, hastalığın daha kolay geçirilebileceği önerisinde bulundu. Bunun, destek tedavi ile sınırlı olduğunu ise vurguladı.
Önder Ergönül, "Böyle iyi seyirli bir hastalık için aşı üretmek çok anlamlı gözükmeyebiliyor. Bir aşının üretilmesi, yaklaşık 5 ila 10 sene arasında sürüyor ve kendiliğinden sonlanan bir hastalık için buna ihtiyaç kalmayabilir. Bu konuda, Dünya Sağlık Örgütü'nün uyarılarıyla yetiniyoruz" dedi.