Humus kenti, Suriye'nin tam ortasında ve ülkenin kalbi sayılan bir kent. Ancak kentin coğrafik konumunun, rafinerisinin, doğalgaz yataklarının ve geniş tarım arazilerinin yanı sıra kentin demografik yapısı Humus'u ülkenin kalbi haline getiren başlıca unsur.
Suriye'de 2011 yılında başlayan çatışmaların kısa sürede mezhep savaşına dönüşebileceği yorumları sıkça gündeme geldi. Bu yorumlarda dikkatler çoğunlukla başkent Şam ve Lazkiye gibi sahil kentlerine yoğunlaşsa da Suriyelilerin gözlerini çevirdiği kent Humus oldu.
Humus her din ve mezhebin birbirlerine yakın oranlarda yaşandığı bir kent. Humus'ta bütün ülkeyi mezhep savaşına sürükleyebilecek tehlikeli dönemler de yaşandı. Her ne kadar uluslararası platformda ‘Suriye'de mezhep savaşı var' ezberi üzerinden değerlendirmeler devam etse de ülke içinde çatışmaların mezhep savaşına evrilmediği söylenebilir.
Humus'taki gerginliğin mezhep savaşına dönüşmemesinde ülke dışında ‘Özgür Suriye Ordusu' (ÖSO) olarak genel bir isimle adlandırılan silahlı gruplara mensup olanların, yerel halk tarafından tanınıyor ve silahlı grupların tamamının ÖSO olmadığının biliniyor olmasının etkili olduğu belirtiliyor. Yine ülke içinde ve Humus'ta 2011 başlarından itibaren bilinen ancak uluslararası basında son aylarda yer almaya başlayan ‘cihatçıların ÖSO içinde uzun süredir etkili oldukları' gerçeği yerel halkın tepkilerini etkileyen unsurlardan.
‘KANAAT ÖNDERLERİ SORUMLULUK ÜSTLENDİ'
Bunun yanı sıra kentte kanaat önderi sayılan isimlerin 2011 başlarından itibaren aktif sorumluluk üstlenmeleri kentte birkaç kez tehlikeli boyutlarda yükselen mezhep savaşı riskine karşı etkili oldu.
Özellikle geniş tabanları olan aşiret liderleri, bütün din ve mezheplerden din adamları, kentin önde gelen ailelerin liderleri din ve mezhep içerikli söylemlerin önüne geçmek, topluma yayılabilecek gerginliklerin sakinleştirilmesi gibi sorunlar için arabuluculuk yaptı.
2011 yılının başlarından itibaren uzlaşma komitelerinde yer alan isimlerden biri olan Şeyh Muhsin El Hıdır, Sputnik'e yaptığı açıklamada, "Bizim birden fazla hedefimiz var. Bu hedeflerden biri bütün kesimlerin din ve mezhep dikkate alınmadan birbirleri ile iletişim kurmalarını sağlamak" dedi.
El Hıdır, bu hedef çerçevesinde siyasi, sosyal ve askeri açılardan sıcak ve gergin olan bölgelere ziyaretler yaptıklarını, taraflarla konuşarak asgari uzlaşma zemininin oluşturulmasına çalıştıklarını söyledi.
Humus'un ‘mezhepçiliği kışkırtan dış etkilere maruz kaldığını' savunan El Hıdır, "Biz Humus halkını bu dış etkilerden korumaya çalışıyoruz. Mezhebi, dini farklılıkların siyasi hayata etkisinin olmaması gerekir veya birbirimize silah doğrultmamıza sebep olmamalı. Çok hatalar oldu ancak biz, nereye gideceğiz? Bu hatalarımızın farkına varmamız gerekiyor, bir araya gelmemiz gerekiyor, farklılıkları bir kenara koyup ortak noktalarımızı konuşmamız gerekiyor. Bütün din ve mezheplerimiz ile bu topraklarda ortak yaşamı kurmamız gerekiyor. Biz, bunlar için çalışıyoruz" dedi.
"İnsanları din ve mezheplerine göre yargılamanın Allah'ın işine karışmak olduğunu" söyleyen El Hıdır, "Ben Müslüman bir din adamı olarak cennetin herkesi alacak kadar büyük olduğuna inanıyorum. İnsan yaratıcıya ulaşmanın bir yolunu mutlaka bulur. Benim senden istediğim, birbirimizden istediğimiz yeryüzünde hepimiz yaşayabilelim. Çok sayıda masum insan öldü, kadınlar, çocuklar öldü. Silahları bir kenara koyup konuşmamız gerekiyor. Benim oğlumu da katlettiler. Bunun için kin tutup düşmanlık sürdürmem yanlış. Bu düşüncelerle halkla, bütün kesimlerle iletişim kuruyoruz. Halkın birbiriyle iletişim kurması için çalışıyoruz" dedi.
Humus'un Eski Humus bölgesinde sağlanan ve ülkedeki en zorlu uzlaşısı olan anlaşmanın yanı sıra kente baskı yapan tek yer olan Vaer'deki uzlaşmada da Humuslu din adamları ve kanaat önderlerinin büyük katkısı var.
Kanaat önderlerinin yanı sıra Birleşmiş Milletler'in (BM) kentteki birimleri ve yerel hayır kuruluşları da, Suriye ordusu ile silahlı gruplar arasındaki uzlaşma girişimlerinin yanı sıra kentte etkisi hâlâ hissedilen toplum içi güvensizlik ve önyargıların da ortadan kalkması için çabalarını sürdürüyor.
Bu hayır kuruluşlarından birinin sorumlusu olan Mişel Anton, "Bir lokma bizi birleştirir" sloganı ile her din ve mezhepten insanın katıldığı yemekler düzenlediklerini söyledi.
Zaman zaman din adamlarının da katıldığı bu yemekleri 50 gönüllü kadının pişirdiğini anlatan Anton, "Mezhebi, dini, siyasi ayrılıkları bir kenara koyup birleştirici olanı yapma zamanı" dedi.
Savaş şartları dinler, mezhepler, etnik unsurlar arası sorunları büyüttüğü gibi aynı aşiret veya aile içindeki ilişkileri zedeleyebiliyor. Din, mezhep, etnik aidiyetten bağımsız olarak toplum içi güven kıstaslarını alt üst eden savaş, tedirginliği ve güvensizliği toplumun tamamına yayarak ülkede toplumsal tahribata da sebep oldu.