Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Gül, 40 gün tecritte kalmalarının ardından şu an birlikte kaldıkları koğuştan avukatları aracılığıyla Reuters'ın sorularını yanıtladı.
‘TUTUKLAMA HUKUKİ DEĞİL, SİYASİ'
Tutuklanmalarının ‘hukuki değil siyasi bir karar olduğu' konusunda iktidara yakın gazeteciler dahil olmak üzere pek çok kesimde yaygın bir kanaat oluştuğunu belirten Dündar ve Gül, yakın bir gelecekte cezaevinden çıkıp çıkamayacakları sorusuna, "Tutukluluğumuzun hukuki değil siyasi olduğunu düşündüğümüz için ne kadar süreceği konusunda tahmin yapmak çok güç. Çünkü tutukluluğumuzun kendisi zaten mevcut yasalara aykırı" şeklinde yanıt verildi.
Açıklamada, "Ne yazık ki basına yönelik uygulamalar darbe dönemini aratmayacak örneklerle dolu" ifadesi yer aldı.
Adana'da durdurulan MİT TIR'larıyla ilgili yayımladıkları haber ve görüntüler nedeniyle haklarında soruşturma başlatılan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül 2015 Kasım sonunda tutuklanmıştı. Tutuklanma gerekçeleri ise, "Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme… Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin etme… Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama" olarak açıklanmıştı.
Cumhuriyet'in bu yıl 29 Mayıs'taki manşetinde ve internet sitesinde yer alan ve tutuklanmaya sebep olan haber, jandarmanın savcı nezaretinde Suriye tarafına gitmek üzere yolda durdurduğu TIR'larda, ilaçların altında havan ve top mermisi ile makineli tüfek mermileri olduğu fotoğraflar ve videolardan oluşuyordu.
ERDOĞAN, 'ÖYLE BIRAKMAM ONU' DEMİŞTİ
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan söz konusu haberin yayımlanmasının ardından TRT'de yaptığı açıklamada Dündar'ı sert bir dille eleştirerek, "Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu" demişti.
Tutuklanmalarının ‘basına yönelik açık bir mesaj' olduğu belirtilen açıklamada "Yazmayın deniliyor. Bu doğrudan doğruya bir oto sansür girişimidir. Haber yüzünden hapiste gazetecinin olduğu bir ülkenin medyası ağır bir oto sansür baskısı altında demektir" ifadeleri yer aldı.
Açıklamada şöyle denildi:
"Türkiye'de basın ve özgürlük kelimeleri hiçbir zaman yan yana gelemedi. Ancak son yıllar, 13 yıldır işbaşında olan mevcut iktidarın basına olan bakış açısını netleştirdiği dönemdir. Basın ve özgürlük kelimelerinin arasındaki mesafenin iyice açıldığını, bir araya gelmeleri için ödenecek bedellerin ise arttığını gözlemliyoruz… Tek delili yazdığımız ve çalıştığımız gazetenin bastığı haber olan gazetecilik faaliyeti nedeniyle hapsedilmek durumun vahim olduğundan başka bir şey söylemeyi imkânsızlaştırıyor… Hem gazetecilerin tutuklanmasına hem de söz ifade yazı düşünce alanındaki faaliyetler nedeniyle kolay tutuklama kararlarına karşı ciddi bir mücadele gerekiyor. Değişim, ancak böyle bir mücadele ile mümkün."
Tutuklandıkları dönemde AB liderlerinin demokrasi ve ifade-düşünce özgürlüğü değil sığınmacılarla ilgili gündeme kilitlendiği belirtilen açıklamada, "Ama gecikse de dünyadaki tüm sorunların çözümünün düşünce ve ifade özgürlüğünden geçtiği gerçeği yeniden ortaya çıkacak. AB yetkilileri de bu sorunu daha fazla erteleyemezler" ifadesi yer aldı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Brüksel ziyaretinin kendilerinin tutuklanmasıyla aynı günlere denk geldiği hatırlatılan açıklamada, "O dönem AB liderlerine mektupla seslenmiştik. Bizim ardımızdan bizzat Başbakan da defalarca tutukluluğumuzun yanlış olduğunu ifade etti" denildi.
İki gazeteci, sığınmacı krizini görüşmek üzere Davutoğlu'yla bir araya gelecek olan AB liderlerine 28 Kasım'da yazdıkları bir mektupla Türkiye'de ifade özgürlüğü ve insan hakları konusundaki sorunları göz ardı etmemeleri çağrısında bulunmuştu.
'DENGE HESABI YAPMADIK'
"Haberler bizim tutuklanmamızdan sonra daha da kötüleşmiş görünüyor. Ne yazık ki iç açıcı değiller" denilen açıklamada, MİT TIR'ları ile ilgili haberden dolayı pişman olmadıkları belirtilerek şöyle denildi:
"Haber yazarken bu haberin hangi güçlerin yararına, hangi güçlerin zararına olacağına bakarak bir denge hesabı yapmadık hiçbir zaman. Gazeteciliği bir denetim, saklanan bilgilerin açığa çıkarılması, tehlike varsa bunun öğrenilip halka duyurulması olarak gördük. O yüzden haberimizden bir kez bile pişmanlık duymadık."