Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin öldürülmesi olayına ilişkin soruşturma kapsamında eşi Türkan Elçi bugün soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Umut İnci'ye müşteki sıfatıyla ifade verdi.
Avukatları Mahsuni Karaman ve Gamze Yalçın ile birlikte ifade veren Elçi, olay günü eşini Dağkapı Meydanı'na kendisinin bıraktığını söyledi. Tahir Elçi'nin sabah saatlerinde yapacağı basın açıklaması ile ilgili internetten bilgi topladığını ve hazırlık yaptığını belirten Türken Elçi, "Eşim gözaltına alındıktan sonra sosyal medya yoluyla ölüm tehdidi aldığını bana söylemişti. Korkmamam için bana çok fazla anlatmıyordu. Eşim bu tehditlerle ilgili şikâyette bulunmamıştı. Eşimin televizyonunda yaptığı açıklama nedeniyle hakkında soruşturma yürütülmesinden hedef haline getirildiğini düşünüyorum" dedi.
‘METRODA ‘BÜ ÜLKE BÖLÜNECEK Mİ?' DEDİLER'
İfadesinde olaydan bir hafta önce İstanbul'a gittiklerini belirten Türkan Elçi, "Televizyonda söylediği cümle ile ilgili yolumuzu kesen şahıslar özellikle metroda eşime hitaben, 'Siz televizyondaki konuşmanızda ne demek istemiştiniz, bu ülke bölünecek mi?' şeklinde sözler söylediler. Bu şekilde serzenişte bulunarak rahatsızlıklarını belirttiler. Medyada gözaltına alınması ile ilgili çok fazla haber yapıldı. Olayın çok büyütülmesi nedeniyle vahametini anlamıştık. Eşimle kendi aramızda konuşurken ben hedef haline getirildiğimizi söyleyerek korkularımı belirtmiştim. Eşim herhangi bir yorum yapmak istemiyordu. Ancak tedirgin olduğu her halinden belliydi. Ben İstanbul'daki soruşturmayı yürüten, gözaltı ve yakalama kararını veren ve bu konuda çok sayıda haber yapan medya mensuplarından şikâyetçiyim. Olay nedeniyle dört ayaklı minare yanında bulunan polislerden şikâyetçiyim. Eşimin herhangi bir resmi başvuruda bulunarak koruma talebi yoktu. Buna rağmen resen kendisine koruma verilmemiştir" dedi.
Türkan Elçi sözlü olarak verdiği ifadenin ardından hazırladığı 3 sayfalık dilekçeyi de savcıya verdi. İfade işleminin ardından Diyarbakır Barosu'na geçen Türkan Elçi savcıya verdiği dilekçeyi gazetecilere okudu. Dünyada bir insanın vereceği bir şikâyet dilekçesinin eşinin öldürülmesi ile ilgili olması kadar üzücü bir durum olmadığını belirten Elçi, şöyle dedi:
"Tahir Elçi Türkiye'de uzun yıllardan beri süregelen siyasal, hukuksal problemlerin yaşandığı tüm zamanları çok iyi bilen evrensel ve ulusal hukuk nosnoyuna vakıf bir kişiliğe sahipti. Adalet ve hukukun ilkelerinin tezahür ettiği bir toplumun inşa edilmesi için yaşamını adayan müstesna bir hukukçuydu. Tahir Elçi Türkiye'nin son dönemlerde yaşadığı kaotik havanın ihtiyaç duyduğu bir figürken, Türkiye'de farklı kesimler, farklı sesler arasında tek ses olabilecek bir pozisyondayken katledilmesi anlamlıdır. Tahir Elçi son dönemlerde artan şiddet olaylarının ölüm kokan atmosferinde sükunete, barışa ve yaşanacak sivil ölümlere işaret edebilme cesaretini göstermiştir. Bunu yaparken kimsenin yanında olmadan sadece insanın ve vicdanın yanında olduğu vurgusunu yapmıştır. Son dönemlerde insan, vicdan, barış gibi kavramlar içi boşaltılmış kavramlar haline gelmişken Tahir Elçi'nin bu gibi ifadeleri samimiyetle dillendirmesi kimilerine anlamsız gelmiştir. Bu çağrıları göz önüne alınmadan sadece bir televizyon programında söylediği bir cümle ile hedef haline getirilmiş, katlinin vacip olduğu hissini yaratacak kadar medya ve yargının gündemine insafsızca oturtulmuştur. Sarf ettiği cümle sadece farklı bir zaviyeden bakmanın gerekli olabileceği yönünde hukuksal yönden bir tartışmaya mevzu olabilecekken, toplum nezdinde infial yaratacak bir tutuklama kararıyla resmen Tahir Elçi hırpalanmıştır. Hatta hakkında çıkarılan yakalama kararının uygulanış biçimi çıkarılmış ölüm fermanının bir ön aşamasıdır. Aslında barış talep eden bir adam o gece hukuk devletinin gerekleri yok sayılarak TOMA'larla, zırhlı araçlarla, polis konvoylarıyla, devlet gücünün korkutucu, sindirici gücüyle bir kez daha karşı karşıyla kalmıştır."
Toplumdaki 'ultra milliyetçi nasyonel kesimlerin bu histerisine vesile olarak' Tahir Elçi hakkında soruşturma başlatan savcı, yakalama kararı veren hakim ve bu kararı infaz eden emniyet mensupları ve siyasi iradeden şikâyetçi olduğunu belirten Türkan Elçi, "Protokol sıralamasında bir yere sahip olan bu kişiye ilgili makamlarca resen koruma verilmemiş, tehditler görmezden gelinmiştir. Tahir Elçi'nin katledilmesinin sıcaklığı bir kor gibi yüreğimi yakarken, ben metanetimi yitirmeden devlet yetkililerinden gelen vaatleri büyük bir sabırla bekledim. Fakat bir ayı dolmasına birkaç gün kala katilin bulunması yönünde bir arpa boyu yol kat edilmediği gün gibi ortadadır. Terörle mücadelede tecrübelere sahip güvenlik güçlerinin olay mahalini önceden gözetim altına tutmaması, güvenlik kameraları ile geliş gidişleri kontrol etmemesi inandırıcı değildir. Polis basın açıklamasının içeriğini kaydetmek, ilgili amirlerine bilgi vermek, açıklamanın devlet açısından suç teşkil edip etmediğini kayda almak dışında açıklama yapan kişiyi korumak gibi bir görevinin olduğunu unutmak istemiştir. Tahir Elçi'ye sıkılan kurşunun nereden geldiği konusunda tarafıma hiç bir açıklama yapılmaması failin bizzat polis olduğu şüphelerimi güçlendirmiştir. Cinayet, yaşanan karşılıklı şiddet olaylarıyla örtbas edilmiş, cinayet saklanılmaya gündemden düşürülmeye çalışılmıştır. Şiddet olayları bahane edilerek olay yeri incelemesi yapılmaması en basit ifadeyle devletin ihmal suretiyle delil karartmasıdır" diye konuştu.
‘UMUTLARIMI KAYBETMEDEN BEKLEYECEĞİM'
Tahir Elçi cinayetinin açıklığa kavuşturulmaması ve faillerin cezasızlıkla mükafatlandırılmasının Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk devleti olma iddiasından tamamıyla vazgeçmesi anlamına geldiğini vurgulayan Elçi, "Toplumsal barış, kardeşlik, hukuk ve Türkiye'de yaşanan şiddet olaylarının bitmesi için başlanacak olan çözümden söz edilecekse bunun yolu Tahir Elçi'nin katilinin bulunmasından geçer. Tahir Elçi, Müslüman bir toplumun çoğunlukta yaşadığı ülkede bir mabedin ayakları altında barışı dile getirmiştir. İnsanlık açısından önemli sayılan kutsal mekân Cami ve kutsal sözcük barış onun şehadetinde bir araya gelmiştir. Adıyla müsemma, soyadıyla görevlendirilmiş Tahir Elçi'nin vicdanlı, görev ahlakıyla çalışacak yetkililerin günün birinde çıkıp katili adaletin eline teslim edeceği yönündeki umutlarımı kaybetmeden bekleyeceğim" dedi.