CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, beraberinde Aydın Milletvekili Metin Lütfü Baydar, Ankara eski milletvekili ve il başkanı Yılmaz Ateş ile birlikte Diyarbakır'a gelerek partisinin Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın ve bir grup partili eşliğinde, çatışmada öldürülen Baro Başkanı Tahir Elçi'nin eşi Türkan Elçi'ye taziye ziyaretinde bulundu. Basına kapalı gerçekleşen ve yaklaşık 30 dakika süren görüşmenin ardından gazetecilere konuşan Baykal, Tahir Elçi'nin öldürülmesi ve Sur İlçesi'nde devam eden sokağa çıkma yasağı ile yaşanan çatışmalı ortamı değerlendirdi. Bir gazetecinin, Tahir Elçi cinayetinde bir gelişme olup olmadığı sorusuna Baykal, "Bu soruyu soracağınız muhatap ben değilim. Ben de onu merak ediyorum. Yetkililerden bu konuda ciddi bilgiye ihtiyacımız var. Her hangi bir somut bilgiye sahip değilim" diye yanıtladı.
Tahir Elçi'nin acı ölümünün, Türkiye'de aynı düşüncede olmayan insanların birbirini anlamaya sevk ettiğini belirten Baykal, şiddetsiz, terörsüz, silahsız bir siyaset ortamının artık kaçınılmaz olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"Sayın Tahir Elçi'nin ölümü bir silahlı saldırı sonucunu da kaybı, sadece değerli bir baro başkanının, değerli bir hukukçunun, Diyarbakırlı bir aydının kaybı olmanın ötesinde bir anlam, önem taşıyor. Tahir Elçi hukuka, demokrasinin temel ilkelerine, inançla sahip çıkan, şiddeti, terörü silahı, siyasetin dışında tutmak gerektiğini düşünen ve bu anlayışıyla tutarlı bir çizgiyi yıllarca sürdürmüş bir insan. Böylesi bir insanın silahlı saldırı sonucunda öldürülmesi gerçekten hepimizi çok derinden yaraladı. Bu ölümü bölgede sık sık rastlanan silahlı saldırılardan herhangi birisi diye değerlendirmek mümkün değil. Bunun çok ötesinde bir önemi var. Tahir Elçi'nin kaybının bütün Türkiye'de bu konuştuğumuz konularla ilgili olarak, yani şiddet-siyaset ilişkisi, terör-siyaset ilişkisi, demokrasi, hukuk, siyaset ve şiddet ilişkisi konusunda kendimizi sorgulamamız için bu konuyu yeniden ciddiyetle düşünmemiz için bir çağrı haline dönüştürülmesi lazım.
Yani Tahir Elçi'nin ölümünün herkesi bu konuda yeniden düşünmesine zorlaması gerektiğine inanıyorum. Olayın elbette gerçekleşme şartları, kim, niçin, nasıl, hangi anlayışla, böyle bir sonucun ortaya çıkmasına sebep olmuştur? Kimlerin sorumluluğu vardır? Ama ne olursa olsun, böyle bir kaybın herkesi Türkiye'de ciddi bir şekilde durum değerlendirmesi yapmaya, kendisini sorgulamaya, kendisiyle aynı fikirde olmadığını düşünen, aynı fikirde olmadığını düşündüğü insanları, belki biraz daha çok anlamaya yönlendirmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu anlayışla hepimizin bu konuyu gündemde tutmamızın bir görev olduğu kanısındayım. Bu vurgu ile bu ziyareti yapıyorum. Bunu düşünelim, kendimizi sorgulayalım, birbirimizi anlamaya çalışalım. Şiddetsiz, terörsüz, silahsız bir siyaset ortamının artık kaçınılmaz olduğunu, bu vesileyle bir kez daha değerlendirelim istiyorum. Bu kaybın Türkiye'de böyle bir sorgulamayı kendiliğinden başlatmakta olduğunu da görüyorum. Bu kaybın böyle olumlu sayılabilecek bir yönü de ortaya çıkıyor. Yapılan işin, ortaya çıkan bu acı tablonun, böyle seçkin bir insanın, bir suikastla öldürülmesinin herkesi birbirine yaklaştırmaya yönelttiğini, birbirini anlamaya sevk ettiğini görüyorum ve bundan memnuniyet duyuyorum. Demin içerde yaptığımız sohbette de ülkenin her yanından, herkesin bu konuya derin bir üzüntü içinde girdiğinin ortaya çıktığı anlaşılıyor. Gerçekten öyle, bunu diri tutmamız lazım. Bu ölümü gerçekleştirenler eğer kafasında bir amaç vardıysa o amacın tam tersinin ortaya çıkacağını bir uzlaşmanın, bir kaynaşmanın, bir birini anlama ve barış ortamının, sevgi ortamının doğmasına, buna katkı yapmasını sağlamak lazım."
Bir gazetecinin, Elçi'nin ölümü için 'suikast' kelimesini kullanan Baykal'a," Bunun suikast olduğuna mı inanıyorsunuz?" şeklinde bir soru sordu. Suikast sonucu Tahir Elçi'nin öldürüldüğüne dair herhangi bir bilgisi olmadığı cevabını veren Baykal, "Bu yaşanan olayın niteliği hakkında bir hüküm vermek, eldeki bilgilerle vermek mümkün değil. Benim bu konuda herhangi bir kanaat söylemem de mümkün değil. Ama bir şey biliyorum; Tahir Elçi, silahlı bir saldırı sonucunda katledilmiştir. Bu planlı mıdır, kim planlamıştır? Hangi anlayışta bu yapılmıştır? Tahir Elçi'nin şiddetten hoşlanmayışı, hangi tarafı rahatsız etti, ya da onun duruşundan rahatsız olan birileri, onu tasfiye etmeye mi yönelik? Yoksa tüm bunların dışında oradaki çatışmanın şartları içinde mi ortaya çıktı? Bunu bilmek mümkün değil. Yani bunları hepimiz öğrenmek istiyoruz. Bu konuda kesin bir bilgi bende yok. Hepsi olabilir, hiçbiri olmayabilir. Ne olduğunu zamanla öğreniriz. Ama ben bunun ötesinde bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Ne olursa olsun, bu cinayetin, ya da suikastın, ya da saldırının, ya da çatışma ortamının şartları içerisinde ortaya çıkmış üzüntü verici ölümün, şartların ötesinde hepimizi, kendimizi sorgulamaya bu tip olayların yaşanmayacağı bir ortamın değerini kavramaya ve bunun için birbirine daha anlayışla, daha empati yaparak, birbirini anlamaya çalışarak, yaklaşmasına katkı vermesini istiyorum bu olayın. Ve bunun böyle olmakta olduğunu da görüyorum. Yani Türkiye'de gerçekten son zamanlarda yaşadığımız olayların ötesinde bir derin etki yaratmıştır. Tahir Elçi'nin bu şartlar altında kaybedilmiş olması, bunun altını çizmek istedim. Elbette merak ediyoruz, nasıldır, kimdir? Bunlar biran önce ortaya çıkarılmalıdır. Gereken yargılama yapılmalıdır. Siyasi sorumlusu, ceza hukuku açısından sorumlusu, ihmal ve kamu görevi açısından ortaya çıkacak sorumluluğu hepsi ortaya çıkmalıdır. Buna kuşku yok" diye konuştu.
‘DURUM OLAĞANÜSTÜ AĞIR'
1990'lı yıllarda yaşanan çatışmalarla son günlerde özellikle Sur İlçesi'nde devam eden sokağa çıkma yasağı ve yaşanan çatışmaların değerlendirmesini isteyen gazetecilere Baykal, "Evet çok üzüntü verici bir manzara yaşıyoruz. Yani dediğiniz gibi biz şimdi burada, düşüncelerimizi ifade ederken, biraz ötede, zaman zaman silahlı çatışmaların yaşandığı bir tablo var. Biran önce bundan kurtulmak zorundayız. Yani bu tablo tabi sizin de işaret ettiğiniz gibi 90'lı yıllardan beri zaman zaman, ortaya çıkıyordu. Ama şimdi daha farklı bir tablo var. Yani şiddettin, terörün artık dağ başından mahalleye indiği bir ortamdayız. Yani bu nasıl oldu? Nasıl bir süreç sonucu bu gerçekleşti? Bundan nasıl çıkarız, nasıl kurtuluruz? Tabii çok büyük bir konu. Bunları uygun ortamlarda ayrı şekilde değerlendirmek gerekiyor. Yani tarih tekerrür ediyor diye geçiştirilecek bir tablo yok. Durum olağanüstü ağırdır, olağanüstü vahimdir. Buraya maalesef izlenen çok yanlış politikalar sonucunda gelinmiştir. Buradan biran önce çıkma mecburiyeti var. Bunun şartlarını yaratmak lazım" şeklinde konuştu.