Her iki akademisyene göre de, Türkiye, NATO ve ABD'den savunma konusunda bir güvence alarak ihaleyi iptal etti. Bu iptalin G20 zirvesi sırasında duyurulması da Türkiye'nin rengini göstermesi açısından önemli ve anlamlı.
Gazi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, Türkiye'nin füze savunma sistemini satın alma motivasyon ve dürtüsünün temelinde yakın vadede karşı karşıya gelebileceği tehditler olduğunu söyledi. Bu tehditlerin başında Suriye krizi geldiğini ifade eden Doç. Dr. Okur, şöyle konuştu:
"Bölgede yaşanabilecek olan çatışmalar Türkiye'yi füze menzilinde tutuyordu. Çin füzesinin çok konuşulduğu konjonktürde Türkiye bu tehditlere karşı da yalnız olduğunu düşünüyordu. Çünkü ABD'deki dış politikadaki makas hayli açılmıştı. Suriye krizi üzerinden tartışmalar çok yoğun bir biçimde devam ediyordu.
‘ABD İLE AÇILAN MAKAS TEKRAR KAPANIYOR'
Şu anda iki şeyi eş zamanlı olarak yaşıyoruz sanki Ortadoğu'ya baktığımızda. Türkiye ile ABD arasında açılan o makas tekrar kapanıyor. Türkiye'nin ilişkilerindeki bir kısım pürüzler tamir ediliyor. Bu durum Türkiye'nin Ortadoğu kaynaklı belki füze tehdidini acil yakın dönem füze tehdidinde daha az algılamasına sebep olabilir.
‘NATO VE MÜTTEFİKLERİ ÜZERİNDEN SAVUŞTURACAĞINI DÜŞÜNÜYOR'
Ortadoğu kaynaklı muhtemel bir tırmanacak, gerilecek çatışmada bir füze tehdidine maruz kalırsa onu NATO ve diğer müttefikler üzerinden savuşturabileceğini düşünebilir.
İki, Çin'den ümit ettiği ölçüde teknoloji transfer edemeyeceğini görmüştür. Bu ikisi yan yana koyunca o zaman en iyi seçimin bu parayı milli sistem için harcamak. O milli sistem için harcanırken belki teknoloji tedariki yapacak olan ülkeler aranacaktır. O paranın bir kısmı belki bu türden şeyler için kullanılacaktır."
‘G20 SIRASINDA AÇIKLANMASI ÖNEMLİ'
Sonuçta füze sistemi, hava savunma sisteminin tedarikinin tarihinin daha ileri bir aşamaya atılmış olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, kararın Antalya'daki G20 Liderler Zirvesi'nin hemen öncesinde açıklanmasının da önemli olduğunu söyledi: "ABD ile devam eden bir müzakere süreci var. Suriye meselesiyle ilgili de yürüyor bu görüşmeler, müzakereler. Bununla ilgili çeşitli basına sızan haberler var. Dolayısıyla Obama'nın gelişi ve Türk-Amerikan ilişkilerindeki iyileşmeyi de bir anlamda takviye edecek bir jest gibi düşünmüş olabilir. Ama yalnızca bununla ilişkili değildir diye tahmin ediyorum" dedi. Doç. Dr. Okur, "Bir teknoloji transferi konusunda Çin'den ümit edilen ölçüde bir şey görülmediği söyleniyor. Bu mümkündür çünkü çok uzadı görüşmeler. İkincisi, yakın vadeli füze tehdidini NATO ile ABD ile ilişkilerin yeniden o makasın kapamasıyla atlatabileceğini düşünüyor. O yüzden acil sipariş verip füzeleri hemen getirme baskısını üzerinden attığını düşünüyor Ankara. Üçüncü olarak da zaten teknoloji transferi bir tercihti. Acil yakın tehdidi savuşturabilirse biraz daha zamana yayıp kendi sistemin bu sefer belki teknoloji satın alarak bir kısım ülkelerle yapmak daha avantajlı görülmüş olabilir" diye konuştu.
Dumlupınar Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Barış Adıbelli ise Türkiye'nin bu projeyle ilgili kararının aslında Batı'ya bir mesaj olduğu, 'vermezseniz ben de rakibiniz olan Çin'den alırım' bağlamında sürekli pazarlık kartı olarak kullandığı görüşünde. Geçen Mart ayında Pekin'de düzenlenen bir toplantı sırasında konuyu Çinli yetkililerle konuşma imkânı bulduklarını söyleyin Adıbelli, Çin tarafının da konuyu 'ticari manevra' olarak değerlendirdiğini söyledi. Adıbelli, "Çünkü daha önceki askeri projelerde Çinlilerle çok ortak projeler yaptı Silahlı Kuvvetler. Teknoloji paylaşımlı projelerde bunlar. Demek ki Çin'in, Türkiye'ye yönelik böyle bir ön yargısı yok. Yani ben vermem demiyor. Ama burada biraz herhalde samimiyet testi yaptılar, ona baktılar" diye konuştu.
'BAŞTAN ÖLÜ DOĞMUŞ BİR PROJEYDİ'
Çin'in NATO sistemine entegre edemediğiniz bir sistemin Türkiye'nin savunması için çok da etkin bir şey olmadığını iyi bildiğini vurgulayan Yard. Doç. Dr. Adıbelli, sözlerini şöyle sürdürdü.
"Aslında bu çok da ölmüş bir projeydi. Çünkü sürekli sürüncemede bırakıldı. Düşünebiliyor musunuz hiçbir şekilde görüşme yapılmıyor, yani bir şey yapacaksınız, müzakere etmeniz gerekiyor, kimse bir toplantı yapmıyor, ne Çin tarafından ne Türkiye tarafından bir açıklama, sadece bir iyi niyet göstergesi, alacağız, ilgileneceğiz, sürekli ihale uzatılıyor. Sanki Türkiye burada birilerinin gelmesini bekledi. O ihaleye son dakika o esas jönün gelmesini bekledi, artık hangi firmayı bekliyorsa Batı'dan onun gelmesini, kapısını çalmasını bekledi. Dikkat ettiyseniz sürekli ihaleler uzatıldı. Fakat o beklediği gelmedi nihayetinde bu oldu. Dolayısıyla bu proje baştan ölü doğmuş bir projeydi. "
'O DÖNEMLE BUGÜN AYNI DEĞİL SURİYE'DE RUSYA GERÇEĞİ VAR'
Yard. Doç. Dr. Barış Adıbelli, füze savunma sistemi projesinin başlatıldığı dönemle şu andaki dönemin farklı olduğunu, Türkiye ile ABD ilişkilerinin de aynı olmadığını söyleyerek, şöyle konuştu:
"Suriye'de bir Rusya gerçeği var. Rusya ile giderek artan bir gerilim var, giderek aradaki uçurum genişliyor. Putin, G20 zirvesine gelmeden önce Avrupa'daki kurulabilecek olan füze savunma sistemini ABD'nin önceliğindeki bu füze savunma sistemini delecek yeni sistemler geliştireceğini duyurdu. Bu sistemin aslında kendisi için tasarlandığını, İran için tasarlanmadığını söyledi. Suriye'de artık Rusya ile de neredeyse sınır olduk. Böyle bir NATO müttefiki ülkenin de korunması artık bence NATO'nun boynunun borcu. Anladığım kadarıyla Türkiye belki beklediğini alamadı ama ikinci olarak B planı olarak tuttuğu şeyi aldı. NATO'nun taahhüdünü bence burada herhalde sağladı. En azından Amerikan tarafından belki öyle bir izlenim elde etti ya da daha önceki görüşmelerde. Çünkü NATO Genel Sekreteri, özellikle son dönemde Rus uçaklarının Türkiye'yi ihlalinde sürekli bir şeyi vurguladı. Orası bir NATO toprağıdır, NATO toprağını ihlal ediyorsunuz, bunun sonuçları sizin için ağır olur. Yani Türkiye'den bile daha sert tepki verdi NATO. Şimdi NATO zaten sizi koruduktan sonra ki biliyorsunuz güvenlik konseptimiz NATO'ya üye olan ülkelerin güvenlik konsepti, ilk saldırıyı bir şekilde bertaraf edebilir bir savunma sistemi ya da refleksinin ardından kolektif savunma dediğimiz NATO'nun yardımı. "
Füze savunma sistemine ilişkin ihalenin iptal edilmesiyle birlikte Türkiye'nin nasıl savunulacağının tartışıldığını anımsatan Adıbelli, "Türkiye bunun güvencesini almadan Çin kozunu cebinden atmayacaktı. Muhtemelen Türkiye bu konuda ABD'den veya NATO'dan bir güvence aldı. Tahmin ediyorum bu ABD'nin füze savunma sisteminin, unutmayalım Kürecik'te bir radarı var, bu proje Türkiye'yi içeriyor. Dolayısıyla tahmin ediyorum, Rusya'nın bu son açıklamaları ki durup dururken de yapıldığını zannetmiyorum, bu füze savunma sistemi çok da gündemde olan bir şey değildi, Rusya da bunu gündeme getiriyorsa, ABD ve NATO'nun ortak hem Avrupa'yı hem bölgeyi koruyabilecek yeni bir kalkan, füze kalkanı, kolektif bir kalkan gibi projesi, zaten baştan beri vardı, buraya herhalde yeniden hayata geçirecekler ve Türkiye de önemli bir yer edinecek. Bunlar bizim satır aralarından okuyabildiklerimiz, böyle midir önümüzdeki günlerde eğer açıklarlarsa göreceğiz ama muhtemelen böyle bir şey" diye konuştu.
‘TÜRKİYE NATO ÇATISI ALTINDA FÜZE SAVUNMA SİSTEMİNİN PARÇASI OLACAK'
Yard. Doç. Dr. Barış Adıbelli yeni ihale veya savunma sistemini de pek olanaklı görmüyor. Adıbelli'ye göre Türkiye NATO çatısı altında füze savunma sisteminin bir parçası olacak. Adıbelli, Türkiye'nin savunmasız kaldığına ilişkin görüşlere katılmadığını vurgularken, "Türkiye savunmasını güvence altına almadan böyle bir şeyi ilan etmez. Bence bu zaten bu çok önce bitirilmiş bir olay biz yeni G20'de duyduk bunları. Bu sadece bir savunma sisteminin ihalesi değil, yeni dünya düzenin kuruluş aşaması diye değerlendiriliyor. Yeni dönemde Türkiye de safını belirlemiş oluyor böylece. Yine NATO yine Batı tercihi" dedi.
Yard. Doç. Dr. Adıbelli, füze savunma sistemine ilişkin kararın G20 toplantıları öncesinde açıklanmasını da, "G20 zirvesinde Türkiye bu tartışmada hangi tarafta olduğunu açıklaması adına, bunu G20 zirvesi öncesinde ilan etmesi bence G20 zirvesinde en azından kapalı kapılar arkasında konuşulan, tartışılan kimi konularda da Türkiye'nin rengini gösterdi. Türkiye konusunda çok büyük suçlamalar var IŞİD ile ilgili olsun, başka konularda olsun. Türkiye bir nevi Batı ittifakının içinde yer aldığını gösterme adına, maceracı bir dış politikaya girişmeyeceğini, geleneksel yer aldığı Batı politikası içerisinde, NATO ittifak sistemi içerisinde yer alacağının bir göstergesi olarak ya da jest de diyebilirsiniz ihaleyi tamamen kapattığını ve bir daha açmayacağın yani bir başka ihaleye çıkmayacağını da söylüyor. O zaman akıllara başka bir soru gelir. Bir şeyin alternatifini bulmadan siz elinizdeki mevcut imkânları, fırsatları bir tarafa atamazsınız. Muhtemelen Türkiye'ye güvence verildi. Türkiye'de bunu G20 öncesi ilan etti" diye değerlendirdi.