Paris'te gerçekleşen terör saldırılarının ardından akıllarda “IŞİD’le nasıl daha etkin şekilde mücadele edilebilir?” sorusu geliyor. Bu bağlamda Avrupa, ABD, Rusya ve Ortadoğu ülkeleri birlikte daha kapsayıcı bir güç oluşturabilir mi? IŞİD'le mücadele kapsamında kara operasyonu gerekli mi? Saldırıların ardından sığınmacı krizi ve İslamofobi yeniden gündeme geldi. Göçmenlere bakış bu noktadan sonra ne yöne evrilecek?
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Ortadoğu danışmanı Doç. Dr. Ferhat Pirinççi, konuyu RS FM’de yayınlanan Dünya Panorama’da değerlendirdi.
‘BATILI ÜLKELER IŞİD’LE ASKERİ MÜCADELEYİ DÜŞÜNECEK’
“IŞİD terörü Beyrut'ta, Ankara'da ve özellikle Suriye'nin içinde çok fazla can alırken farkındalık yoktu. Fakat bombaların Paris'te patlaması, özellikle Avrupa kamuoyu açısından bir farkındalık oluşturdu. Bundan sonra bütün ülkeler, IŞİD'le mücadeleyi askeri anlamda biraz daha etraflıca düşünmeye başlayacaklardır. IŞİD'le mücadele de hava saldırıları net sonuç getiremez. Çünkü daha önce hava saldırılarının hiçbiri IŞİD'in sahadaki kontrolünü ortadan kaldıracak nitelikte değildi. IŞİD, hava savunma sistemi olmasa da, sahayı ciddi bir şekilde kontrol diyor. Sahayı, kara gücü olarak aktif bir şekilde elinde tutuyor.”
‘MUTLAKA KARA OPERASYONU DÜZENLENMELİ’
IŞİD’e yönelik mutlaka kara operasyonu gerçekleştirilmesi gerektiğini düşünen Pirinççi, şunları söyledi:
“Fakat kara operasyonunun mahiyeti ve kapsamı ne olacak? Bu operasyonu kimler yapacak? Şu bir gerçek; Suriye'de savaşan, Obama'nın IŞİD stratejisi olarak da ifade edilen, yerel güçlerin desteklenmesi hayat bulmadı. Sahada IŞİD ile mücadele edecek bir kara gücü yok. Etkili bir koalisyon, kara gücüyle gelmediği sürece, IŞİD'le mücadelede net kazanımlar olmayacak. Dolayısıyla burada uluslararası toplumun aktif bir şekilde düşünmesi lazım. Fakat ben bu konuda ben çok iyimser değilim. Çünkü Suriye'de 2011'den beri devam eden süreçte, taraflar iyi niyetlerini ortaya koyuyor. Krizin sonlandırılması gerektiği her daim tartışılıyor. Fakat bu krizin nasıl ve kim tarafından sonlandırılacağı, kimin elini taşın altına koyacağı meçhul bir şekilde karşımızda duruyor. Bu tarz trajik olayların akabinde bir gündem oluşuyor, ajanda yaratılıyor ama olanlar bir süre sonra gündemdeki yerini yitiriyor.
‘SIĞINMACILARA GELENE KADAR AB VATANDAŞI MİLİTANLAR VAR’
“Avrupa mültecileri kabul etse de etmese de, bu kişiler kendi ülkelerinde istedikleri eylemi yapabilme kapasitesine sahip. Bu saldırılar Avrupa’daki İslamofobi ve göçmen karşıtlığına ‘meşruiyet’ kazandırıyor. Özellikle Charlie Hebdo saldırısından sonraki süreçte Fransa ve çevresinde İslam karşıtı saldırılarda artış olması, ‘Avrupa değerlerinin’ o kadar da modern olmadığını, o özgün olarak adlandırılan bu değerlerin kapsayıcı olmadığını bir kez daha ortaya koydu.”
‘GÖÇMENLERİN BÖLGEDEKİ ÜLKELERDE KALMASI SAĞLANACAK’
Batılı ülkelerin şu andan itibaren, sığınmacıların kendi ülkelerinden çıktıktan sonra bölge ülkelerinde kalmaları için çabalayacaklarını düşünen Pirinççi, “Yani ‘Sorun bize gelmeden bölge ülkelerinde kalsın, biz bunları finansal açıdan destekleyelim’ şeklinde bir politika izleyecekler. Fakat bu politika net bir sonuç getirmeyecek. Avrupa ülkelerindeki yabancı savaşçılar ortadan kalkmadığı veya yeni katılımların önüne geçilmediği sürece, Avrupa ülkeleri açısından mülteciler olsun ya da olmasın her zaman için bu tehdit söz konusu olacak” diye konuştu.