İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mensur Akgün, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Moskova'daki görüşmesini değerlendirdi.
‘ESAD'IN GİDİŞ AMACI; MÜZAKERE SÜRECİNDEKİ ROLÜNÜ KONUŞMAK’
Esad'ın Moskova ziyaretinin Rusya'nın inisiyatifiyle gerçekleştiğinin altını çizen Akgün'e göre, görüşmenin amacı Suriye'de yürütülecek müzakere sürecinde oynayacağı rolü konuşmak. Akgün, toplantıda daha önce dokuz ülke tarafından Rusya'ya sunulmuş olan planın da masaya yatırılmış olduğunu belirtti.
Putin'in Esad buluşmasının hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşerek bilgi aktarmasının da bunun bir göstergesi olduğunu ifade eden Akgün, “Umarız bu yolun sonunda barış olur. Ne Rusya, ne Suriye bataklığına saplanıp kalır, ne de Rusya'nın buradaki varlığı yüzünden Türkiye-Rusya ilişkileri daha da fazla gerilmek durumunda olur" diye konuştu.
Rusya'nın bu süreçte önemli bir siyasi risk almayacağının altını çizen Akgün, “Bu görüşme Esad'ı mutlu etmek amacıyla yapılmadı” dedi.
‘RUSYA VE TÜRKİYE, FARKLILIKLARINI FIRSATA DÖNÜŞTÜRMELİ’
Türkiye ile Rusya'nın Suriye konusunda farklı yerlerde durduğunu anımsatan Akgün, bu durumun iki ülkeyi birbirinden uzaklaştırmaması gerektiğinin altını çizdi:
“Bu durum tam tersine ikili ilişkilerin daha da güçlenmesini sağlayacak bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Rusya bu adımı atıyor. Türkiye de her ne kadar Rusya'nın Suriye'deki askeri inisiyatifinden rahatsızlık duysa da, siyasi teşebbüslerinden o kadar da fazla rahatsız olmuyor.”
‘SURİYE'DE İKTİDAR VE MUHALİFLERİN BEKLENTİLERİNİ KARŞILAYACAK BİR FORMÜL ÜRETİLMELİ’
Akgün, Türkiye, Rusya, ABD ve Suudi Arabistan Dışişleri bakanlarının yarın yapacağı Suriye konulu toplantıya ilişkin de değerlendirme yaptı. Akgün, toplantıda IŞİD'le mücadele başlığında sorun yaşanmayacağını ve ülkelerin pozisyonlarının bu konuda aynı olduğunu söyledi. Akgün'e göre asıl sorun, Esad'lı geçişin nasıl şekillendirileceği:
“Yarın, ‘O geçiş nasıl temin edilecek, devlet mekanizmasının çökmemesi nasıl sağlanacak, hangi gruplar nereye katılacak?’ sorularına yanıt aranacaktır. Dört ülke dışişleri bakanlarının anlaşmaları da çok büyük anlam ifade etmeyecek. Burada çarpışan taraflar ve onların temsilcileri var. Onların ikna edilmesi ve beklentilerine yanıt verecek formüllerin üretilmesi gerekecek. Eğer geçiş dönemi konusunda da bir formül bulunacak olursa çözümün temel parametreleri belki yarınki toplantıda ortaya çıkacaktır.”