Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Canımız yanıyor, yüreğimiz dağlanıyor. Her gün onlarca şehit veriyoruz. Her gün kardeşlerimiz, oğullarımız, canlarımız gidiyor. Şiddet sokaklara iniyor, tarihin en karanlık günlerini anımsatır şekilde kapımızı çalıyor. Maalesef ayrıştırıcı, hedef gösteren, şiddeti körükleyen bir dil ülkemize hâkim olmaya başladı.
Biz bugün, tüm Doğan Grubu, Hürriyet çalışanları olarak milyonlarca okurumuz ve izleyicimizle birlikte işte bu teröre, bu şiddet diline karşı durmak için huzurunuzdayız.
Hepinizin bildiği üzere pazar gecesi şu anda önünde bulunduğumuz bu bina, bir saldırıya sahne oldu. Kapımız kırıldı, binamıza girilmeye çalışıldı. İçinde bir partinin eski gençlik kolları başkanı ve şu anda mecliste olan bir milletvekilinin de bulunduğu bir kalabalık grup tarafından hakarete uğradık, tehdit edildik. Saldırının ardından da "Bu saldırılara alışın" denildi. Sadece işini ve yayıncılığını düzgün yapmaya çalışan insanlar olarak alışmamız gerekenin ne olduğunu bir gece sonra öğrendik. Evet, önceki gece, göz göre göre, ikinci kez saldırıya uğradık.
‘HEDEF GÖSTERİLİYORUZ'
Neden böyle oldu? Bunun tek bir sebebi var: Hedef gösteriliyoruz. Başta babam Aydın Doğan olmak üzere grubumuzda çalışan gazeteciler, yazarlar ve yöneticiler, uzun süredir yalanlarla, iftiralarla, hedef gösteriliyor.
"Teröre destek verdiğimiz" şeklinde korkunç iftiralar atılıyor. Genel yayın yönetmenini teröre kurban vermiş, terörist saldırılara maruz kalmış bir yayın grubu olarak bizim 67 yıldır teröre karşı nerede durduğumuzu anlatmaya gerek yoktur. Her zaman PKK terörünün ve adı ne olursa olsun her türlü terörün karşısında olduk ve olmaya devam edeceğiz. Ayrıca bizim vatan sevgimizi sorgulamak da kimsenin haddi değildir.
‘SALDIRILARIN NEDENİ BAĞIMSIZ YAYINCILIK ANLAYIŞIMIZ'
Bu ülkenin yıllardır en üst seviyede vergi rekortmeni olmuş ve sayısız ödüller almış bir aileyi ‘petrol kaçakçısı", ‘vergi kaçakçısı' ve ‘terörist' gibi yalan ve uydurma suçlamaların hedefi haline getirmek, ne aklın ne de vicdanın kabul edeceği bir şeydir.
‘BAĞIMSIZ VE AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP SORUMLU MEDYA, DEMOKRASİLER İÇİN EKMEK GİBİDİR, SU GİBİDİR'