'Silahlar Müslüman Kardeşler'e gidiyordu'

Özellikle son yıllarda, Türkiye hükümetinin yasal olmayan yollardan silah sevkiyatı yaptığına ilişkin çok sayıda haber basına yansıdı. Ortadoğu'daki gelişmeleri yakından takip eden, ‘Arap Baharı Aldatmacası' kitabının yazarlarından Alper Birdal, Sputnik'e yaptığı değerlendirmede Türkiye'nin bölgede yasadışı silah sevkiyatı yaptığına dair güçlü kanıtların bulunduğunu söylüyor.

Birdal'ın değerlendirmesine göre Türkiye'den Libya'ya giden gemide bulunduğu söylenen silahların adresi IŞİD değil, Batı'nın tanımakta olduğu Tobruk hükümetiyle savaşan Müslüman Kardeşler örgütü:

"Bu kez tersine bir durum söz konusu. Libya'dan Suriye'ye değil, Türkiye üzerinden Libya'ya giden silahlar. Gittiği bölgenin Misrata olduğu söylendi. Misrata şu an da Trablus hükümetinin elindeki bir bölge. Yani Müslüman Kardeşler'in kendi hükümetini ilan ettiği ve Libya Şafağı adlı örgütün denetiminde bir bölge. Ancak Misrata aynı zamanda IŞİD'in elindeki Sirte'ye komşu, çok yakın bir yer. Silahların Sirte'ye gittiği iddiaları da gündeme geldi ancak destinasyon Misrata'ysa Müslüman Kardeşler'e gidiyor.  Müslüman Kardeşler ise Batı'nın tanımakta olduğu Tobruk hükümetiyle bir savaş halinde. Dolayısıyla bu büyük ihtimalle Müslüman Kardeşler örgütüne yapılan bir sevkiyattı diye düşünebiliriz."

'SİLAH SEVKİYATI ARAP BAHARI'YLA BAŞLADI'

Birdal'a  göre Türkiye'nin silah sevkiyatı rolü, Suriye'deki gelişmelerden öncesine dayanıyor ve Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin kaosa dönüşmesiyle, özellikle Libya'da yaşananlarla birlikte başladı.

Türkiye'nin bölgede hem militan hem de silah dağıtımı konusunda bir üs haline geldiği değerlendirmesinde bulunan, bu durumun tek başına Türkiye'nin kararı olmadığı görüşünde:

"Doğrudan CIA'in ve çeşitli istihbarat teşkilatlarının da içinde olduğu çeşitli merkezler oluşturuldu. Meselenin ayyuka çıkması ise Suriye'deki iç savaşın yükselmeye başlamasıyla oldu."

'TÜRKİYE VE ABD, ÜS KURDU'

2013 yılında Libya'daki gruplara gönderilmek üzere, balıkçı teknesi olarak kaydedilmiş El — İntizar adlı gemide çok sayıda silah bulunduğunu hatırlatan Birdal, dönemin İçişleri Bakanı'nın konuya ilişkin soru önergesine "Silah değil, İHH'ya gelen insani yardım malzemesi, balıkçı teknesini olduğu için aranmaması gerekiyor" yanıtı verdiğini aktarıyor. Birdal, gemiden çok sayıda silah çıktığını ancak o dönem rotanın tersine islediğini söylüyor:

"Libya'daki büyük ihtimalle Müslüman Kardeşler örgütü üzerinden Suriye'ye aktarım yapılıyordu. El İntizar gemisi bu olaydan 1,5 yıl kadar sonra aynı iddialarla yine Türkiye karasularında belirdi. Bu kez hem İskenderun'a hem Tuzla'ya uğradı. Bu sistematik bir silah sevkiyatıydı. Yanılmıyorsam Patrick Cockburn tarafından dile getirilen iddiaya göre Libya'da Misrata yakınlarında ABD ve Türkiye'nin denetiminde olan sırf bu iş için kullanılan bir hava üssü oluşturuldu.   Hırvatistan'ın elindeki ordu mühimmatının taşındığını biliyoruz. Bununla ilgili, Batı basınında çok sayıda haber çıktı. Silahlar Esenboğa havalimanı kullanılarak uçaklarla aktarıldı.  Geçmişte Türk Hava Yolları uçakları kullanılarak Nijerya'ya silah sevkiyatı yapıldığı yönünde iddialar çıktı. Türk Hava Yolları yönetimi bu iddiaları yalanlamadı ancak silahların Nijerya'ya gitmediğini ve taşınan silahların uluslararası prosedüre uygun olarak götürüldüğünü söyledi."

'TÜRKİYE İLE ABD ARASINDAKİ ‘AÇI' FARKLILIK YARATABİLİR'

Türkiye'nin Ortadoğu politikasıyla ABD'nin politikası arasındaki açının genişlemeye başladığını belirten Birdal bu sistematikte bir takım farklılıklar ortaya çıkmaya başladığını belirtiyor. Bu konuda Suudi Arabistan ve Katar ile Türkiye'nin ittifak tazelediğini iddia eden Birdal'a göre, El Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi'nin de içinde olduğu Fetih Ordusu'nu Suriye'de bu silahların ulaştırıldığı adres. Fetih Ordusu içerisinde ise Nusra Cephesi  ve Ahraruş Şam örgütü. 

Türkiye üzerinden Yemen'e de çok sayıda silah gittiğinin bilindiğini savunan Birdal, Konya Sakarya gibi illerde küçük ölçekli silah üretimi yapan şirketlerin bu sevkiyatı yaptığını ve bu organizasyonda MİT'in de rolü olduğuna ilişkin çok sayıda haber çıktığına değiniyor.

Bölgedeki aktif çatışma alanlarına her birine silah gönderilmesi ihtimalinin yüksek olduğunu söyleyen Birdal, Tayland'da yaşanan saldırının faillerinin Türkiye pasaportlu olduğu yönündeki iddialara da dikkat çekerek Türkiye'nin bu yöndeki rolünün oldukça geniş bir coğrafyaya yayıldığını değerlendirmesinin yapılabileceğini söylüyor.