İngiliz The Economist dergisinde yer alan habere göre, Avrupa’ya ulaşan sığınmacıların sayısının her geçen gün artması kıtada gerilime neden oldu.
Sığınmacıların Almanya ve İsveç gibi ülkelere gitme isteği, bu ülkelerin üzerindeki baskıları da arttırdı. Sadece Almanya, bu yıl 800 bin göçmenin ülkelerine gelmesini bekliyor. Bu sayı, Almanya’ya gelen göçmen sayısının bir önceki yıla göre dört katına çıkacağı anlamına geliyor.
Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere de, kıtaya ulaşan göçmenlerin Avrupa Birliği ülkeleri arasında adil olarak dağılmaması halinde ülkesinin Schengen’den ayrılabileceği imasında bulunmuştu.
BELÇİKA’DAN ‘ARAMALAR ARTTIRILSIN’ ÖNERİSİ
Economist, sınır güvenliğinin sıkılaştırılmasının terör endişesi olduğuna da dikkat çekti. Dergi, geçtiğimiz günlerde Amsterdam’dan Paris’e giden trende yaşanan saldırının ardından Belçika Başbakanı Charles Michel’ın Schengen kurallarını gözden geçirelim çağrısını da hatırlattı. Michel önerileri arasında Schengen ülkeleri arasında seyahat eden yolcuların kimlik ve bagajlarının kontrol edilmesine izin verilmesi var.
Ancak bu Avrupa’daki ilk Schengen krizi değil. Kuzey Afrika ‘Arap Baharı’ adı verilen halk ayaklanmalarının ardından yaşanan çatışmalar ve siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle bu ülkelerden Avrupa’ya yaşanacak bir göçmen akınından endişe eden İtalya ve Fransa, Schengen’in gözden geçirilmesi için baskılarını arttırmıştı.
Hollanda Başbakanı Mark Rutte ise sığınmacılara Avrupa’ya serbest geçiş hakkı vermesi halinde Yunanistan’ı Schengen’den çıkartmakla tehdit etmişti.
BELÇİKA VE ALMANYA SINIR GÜVENLİĞİNİ SIKILAŞTIRABİLİR
Fransa 2005 yılında Londra metrosuna düzenlenen saldırının ardından, Portekiz ise Euro 2004 sırasında benzer uygulamaları hayata geçirmişti. Ancak bu uygulamanın uzun süre devam etmesi, Avrupa entegrasyonunu da tehlikeye atabilir.
SCHENGEN’İN EROZYONU GÜÇLÜ BİR SİNYAL OLUR
Economist’e göre, bu etki ulusal düzeyde de kalmayacak. Zira son yıllarda yapılan akademik çalışmalar Schengen Anlaşması’nın, Avrupa ülkeleri arasındaki ithalat ve ihracatı arttırdığı, ticari ilişkileri sıkılaştırdığı ve turist sayısında artışa neden olduğunu gösterdi. Avrupa entegrasyonu adına önemli bir manifesto olarak değerlendirilen böylesi bir anlaşmanın erozyonu, güçlü bir sinyal gönderecek.