HDP, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genel Sekreter İsmet Büyükataman ve danışman Metin Özkan hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçlamasıyla Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
HDP tarafından Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na verilen suç duyurusu dilekçesinde; HDP'nin anayasa ve yasalara uygun usullerle Türkiye'nin tüm illerinde faaliyet yürüten, 7 Haziran seçimlerinde yüzde 13,12 oy alarak TBMM'de 80 seçilmiş milletvekili olan bir parti olduğu vurgulandı. HDP'nin sürekli artan saldırılara maruz kaldığı, bu saldırılara her gün bir yenisinin eklendiği ifade edilen dilekçede, söz konusu saldırıların fiili olduğu kadar yazılı basında da HDP'ye yönelik yürütülen halkın kin ve düşmanlığa kışkırtıcı ve son derece tehlikeli bir biçimde gerçekleştiği ifade edildi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin 3 Ağustos'ta partisinin genişletilmiş il istişare toplantısındaki "İzmir'de Marmaris'te yazlıklarında yatıp AKP'nin olmasın diye oyunu MHP'ye vermeyen, ama HDP'yi Meclis'e taşıyan zavallılar, Türkiye'nin kaymağını yiyenler, Boğaz'da, yalılarda viskisini yudumlayıp oyunu HDP'ye veren şerefsizler…" sözlerinin basına yansıdığının anımsatıldığı dilekçede, 4 Ağustos'ta ise MHP Genel Sekreteri Büyükataman'ın "Selo bilmelisin ki; 46 yıllık şerefli mazisiyle MHP şerefsize şerefsiz, namussuza namussuz der." dediği belirtildi. Dilekçede, son olarak da Bahçeli'nin siyasi danışmanı Metin Özkan'ın bir televizyon kanalında Bahçeli'nin sözlerine destek verip, "viski içip oyunu HDP'ye veren şerefsizlerin" bir de listesi olduğunu söyleyip, "Kimlerdir? İsterseniz çantamda listesi var ama; 3 bin kişi açıp burada saymayayım zamanımız kalmayabilir" dediği ifade edildi.
Dilekçede, tüm bu açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde gerek HDP'ye gerekse 7 Haziran seçimlerinde partiye oy veren yaklaşık 6 milyonluk seçmene açık ve net bir şekilde hakaret edildiği, tehdit edilip hedef gösterildiği, halkın kin ve düşmanlığa kışkırtıldığı ve aşağılandığının aşikâr olduğu savunuldu. Dilekçede, şöyle denildi:
"MHP Genel Başkanı başta olmak üzere Parti Yöneticilerinin işledikleri bu suçlardan ötürü cezalandırılmaları gerekmektedir. Bahçeli'nin ve diğer şüphelilerin belirtilen bu beyanları düşünce ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilemez. Şüphelilerin siyasi kimliği, etki alanı, sosyal kişiliği dikkate alındığında halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiği, şüphelilerin fiili ile halkın bir kesimini aşağılamak suçunu işlediği açıktır. Tüm bu nedenlerle şüphelilerin tavır ve tutumundaki ölçüsüzlüğün cezalandırılması aynı zamanda toplumda meydana gelebilecek kırılmanın önlenmesi adına da önem arz etmektedir. Aksi halde, ırkçı söylemlerin artması ve bunun yaratacağı tehlikenin vebali, önlemini almayan iradenin boynunda olacaktır."