Mustafa Akıncı’nın KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Kıbrıs müzakerelerinde elde edilen nam-ı diğer ‘momentum’ ile Ada kamuoyunun dikkati bir kez daha mülkiyet konusuna odaklandı. Özellikle de Ada’nın kuzeyinde, bu konu ana gündem maddelerinden birine dönüştü. Kıbrıs Türk sağı ile beraber, 1974’ten sonra Ada’ya yerleşenler ve adanın güneyinde ‘yerleşikler’ tanımlananlar Kıbrıslı Rumlara ait mülklerin geleceği ile ilgili yoğun endişe duyuyor. Zira, 1974 yılından sonra Ada’nın kuzeyine yerleşen birçok Türkiye vatandaşı Rumlara ait mülklere yerleştirildi. Olası bir çözüm durumda bu insanların durumu Kıbrıs’ın geleceği açısından büyük önem taşıyor.
AKINCI, HALKINI RAHATLATMAYA ÇALIŞIYOR
“AB normlarının benimsenmesi, iki kesimlilikten vazgeçildiği anlamına gelmiyor” diyen KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, nihai kararı Kıbrıslı Rumlar ve Türklerin vereceğinin altını çizdi: “’Akıncı ile Anastasiadis anlaşacak, bu iş bitecek’ şeklinde bir bilgi kirliliği var. 11 Şubat metninde ‘İki liderin anlaşması esastır’ ifadesi var ama bu konuda kararı halk verecek.” Akıncı, referanduma kadar halka yeterli zamanın verileceği ve bu konunun enine boyuna değerlendirileceğini de söyledi. Kıbrıslı Türklerin özgürlüğü, eşitliği ve güvenliğinin gündemlerindeki üç önemli başlık olduğu ve bu konuda sözünde duracağını vurgulayan Akıncı, halkın onayını almayan bir anlaşmanın sağlam bir anlaşma olamayacağını kaydetti.
“Böyle bir anlaşma bulabilir miyiz? Bulabiliriz” ifadelerini kullanan Akıncı, kapsamlı çözüm ve güven artırıcı önlem konularına da değinerek, ‘mülkiyet’ ile ilgili yolun başında olduklarını belirtti.
Güney Kıbrıs’ta yayın yapan bir gazetenin köy isimleri yayımladığı, KKTC’de yayınlanan bazı gazetelerin de haberi ön plana çıkardığını hatırlatan Akıncı, “Rum basınında uydurma haberler var. Biz de bu nedenle hak etmediğimiz şekilde suçlanıyoruz. Müzakere masasında harita, yüzdeler ya da tek bir köy adı konuşulmadı. Günü ve saati geldiğinde konuşulacak. Henüz zamanı gelmiş değil” dedi.
Mülkiyet konusunun görüşmelerde en sona bırakılmasının bir amacı olduğunu da vurgulayan Akıncı, spekülasyonlara işaret etti.
‘KIBRIS SORUNU ÇÖZÜLEBİLİR EŞİKTE DURUYOR’
“Yine bildik bir ezberin, ‘satıldık’ naralarının giderek yükseldiğine şahit oluyoruz. Kim bilir belki de sadece bu bile bir şeylerin doğru gittiğinin göstergesi olabilir” diye Akter sözlerini şöyle sürdürdü: “Müzakere süreçlerinde karartma olmasını doğal karşılamak gerekiyor. Ama bu karartma sanırım yeni seçilen Akıncı'nın ekibinin tecrübesizliği ile birleşti ve ayrı bir kaos oluşmasına katkı sağladı.”
Akter’e göre mülkiyet konusu Kıbrıs sorununun en çetrefilli başlığı ve Kıbrıslı Türklerin ‘yumuşak karnı’: “Annan Planı döneminden biliyoruz ki, on yıllardır ‘herkes evine geri dönecek’ üzerine siyaset inşa eden Rum tarafının talebi yerine gelmeyecek. Ve yine biliyoruz ki, ‘tuttuğumuz herşey bizimdir, global tazminatla çözeriz’ anlayışı da hayat bulmayacak. Ama adanın her iki tarafında yaşayan toplumların hakları göz önünde bulundurulacak. Bir şekilde bir Kıbrıslı Rum'a ait mülkte yaşayanın da yaşam hakkı uluslararası hukuk çerçevesinde korunacak.”
Mülkiyet ve Türkiye'den gelenler konularının çözümün en çok istismar edilen iki başlığı olduğunu dile getiren Akter, bu konulardaki endişelere de saygı duymak ve anlamak gerektiği görüşünde.
“Özellikle Annan Planı döneminden sonra Kıbrıslı Türklerin artık mülkiyet konusunda kaybedecek çok daha fazla şeyleri var. Mülkiyet konusunda özellikle Türk tarafının pozisyonunu rahatlatacak ve mali sorumluluğunu azaltacak etken, uluslararası sponsorların vereceği katkı” diyen Akter ekledi: “Bu katkının henüz ne kadar olacağı bilinmiyor. Ancak özellikle Türk tarafına düşen, endişelere saygılı olup mümkün olduğu çerçevede bilgilendirme yapmak ve halkın hala dokunabileceği, ulaşıp, güvenebileceği bir liderin cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturduğunu hatırlatmak. Bu kez Kıbrıs sorunu ve mülkiyet konusu, her ikisi de çözülebilir eşikte duruyor.”