11. Cumhurbaşkanı Abdullan Gül'ün başdanışmanı Ahmet Sever'in ‘Abdullah Gül ile 12 Yıl' kitabında Recep Tayyip Erdoğan 'ın Cumhurbaşkanı seçildiği süreçte büyük kırgınlık yaşandığını ortaya koydu. Gül'ün tekrar Köşk'e aday olmasının önüne geçilmek için AK Parti tarafından çıkarılan yasa dönemin ‘Bu beni rencide eder' diyen eski Cumhurbaşkanı'nı derinden yaralamış. Yasayı Anayasa Mahkemesi'ne götüren CHP Abdullah Gül'ün önünü açtı. Kitapta ayrıca muhalefetin ‘çatı aday' belirleme sürecine ait ilginç ayrıntılar yer aldı. Buna göre MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ilk olarak Abdullah Gül'e teklif götürdü. Ancak Gül bu teklifi reddetti.
Gül seçildiğinde görev süresi 7 yıldı. Ama daha sonra yürürlüğe giren Anayasa değişikliği bu süreyi 5 yıla indirdi. Peki şimdi Gül 5 yıl mı, 7 yıl mı cumhurbaşkanlığı yapacaktı? Bu belirsizlik yaklaşık 5 yıl sürdü ve sürekli, "Görev süreniz 5 yıl mı, 7 yıl mı?" sorularına maruz kaldı. Ben, Cumhurbaşkanı'nın hiçbir soru karşısında bu kadar zorlandığını ve bocaladığını anımsamıyorum. Zira, cevabını kendisi de bilmiyordu.
Bu sıkıntı Ocak 2012'ye kadar sürdü. TBMM'ye sunulmak üzere Cumhurbaşkanı seçim kanunu taslağı hazırlanmıştı. Taslakta, Gül'ün görev süresi 7 yıl olarak belirleniyordu. Fakat taslağın içinde hiç ama hiç beklenmeyen bir madde daha vardı: "2007 Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesinden önce seçilmiş olan cumhurbaşkanları ikinci defa seçilemez."
Gül'e kendi partisi, bir daha seçilmesinin önünü yasayla kapatmak istiyor ve adeta yasak koyuyordu. Çünkü yasak kapsamına giren diğer eski Cumhurbaşkanları, Kenan Evren, Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer'di. Onların yeniden adaylığı söz konusu olmadığına göre, madde tamamen "kişiye özel"di.
GÜL'DEN ADALET BAKANI'NA GİDEN MESAJ
Ne de olsa aralarında bir kardeşlik hukuku ve dava arkadaşlığı vardı. Ancak, Sadullah Ergin Başbakan Erdoğan ile görüştükten sonra olumsuz bir cevapla geri döndü. Başbakan o maddenin geçmesinde ısrarcıydı. Birileri Başbakan'a "İşi sağlama alalım. Ne olur, ne olmaz" demiş olmalıydı. Tasarı, 19 Ocak'ta TBMM'den o haliyle geçti.
Kendi partisinden ve arkadaşlarından gelen bu tavır, Cumhurbaşkanı'nın çok ağırına gitti. Ne olmuştu da kendisine böyle bir yasak reva görülmüştü? Buna bir anlam veremiyordu. Çok kırılmış ve incinmişti. Bu konu ne zaman açılsa konuşmak istemiyor, ancak yüzündeki acı ifade her şeyi anlatıyordu.
Yasa önüne geldiğinde de kendisine konulan yasağı tereddütsüz ve hiç beklemeden kendi eliyle onayladı. Oysa, veto edebilir veya Anayasa Mahkemesi'ne iptal için başvurabilirdi. Ama o bu yollara tenezzül etmedi. Bunun gerekçesini kendisine sorduğumda çok kısa bir cevap verdi: "Kimseye benim için koltuk meraklısı dedirtmem."
AK PARTİ'NİN YAPMADIĞINI CHP YAPTI
Aslında burada bir ironi ortaya çıkmıştı. 2007'de Gül'ün cumhurbaşkanlığı yolunu kesmek için Anayasa Mahkemesi'ne giden CHP, bu kez aynı kapıyı, Gül'ün cumhurbaşkanlığı yolunu açmak için çalmış ve yasak kalkmıştı. Anayasa Mahkemesi'nin kararını değerlendirirken, Cumhurbaşkanı'na bu çelişkiyi hatırlattığımda gülümsedi ve "Bakar mısın, nereden nereye geldik" dedi.
ÇATI ADAYDA İLK TEKLİF GÜL'E GİTMİŞ
21 Mayıs'ta MHP lideri Devlet Bahçeli Köşk'e geldi. O sıralarda MHP ve CHP bir çatı aday arayışındaydı. Ve değişik isimler telaffuz ediliyordu. Bahçeli görüşmede, Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olması halinde ülkenin daha da kutuplaşacağını vurguladı ve şunları söyledi:
Ardından Gül'e şu soruyu yöneltti: "Siz ne düşünüyorsunuz? Siz aday olursanız biz sizi destekleriz."
Cumhurbaşkanı Gül, "Görünen köy kılavuz istemez" diyerek Erdoğan'ın aday olmak istediğini, o durumda da karşısına çıkmayacağını ima etti. Bahçeli bunun üzerine, Gül'e çatı adaylığını teklif etti. Aslında bu mesaj daha önce bazı aracılar tarafından da iletilmişti. Cumhurbaşkanı duygulanmıştı. Teşekkür etti ve "Ben AK Parti'nin kurucusuyum. Başka bir partiden aday olmak siyasi etik açısından da doğru olmaz" dedi.
'KARŞINIZA ÇIKMAZDIM'
CHP ve MHP'nin çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, Abdullah Gül'e bir nezaket ziyaretinde bulunmak üzere 3 Temmuz'da Tarabya Köşkü'ne geldi. Çok eskiye dayanan bir tanışıklıkları vardı. İslam Konferansı Teşkilatı'nın iki dönem Genel Sekreterliği'ni yapmasında en büyük çabayı Abdullah Gül harcamış, İKÖ üyesi ülkelerin liderleriyle ya yüz yüze ya da telefonla tek tek konuşmuştu. Ve bunu en iyi bilen de kendisiydi. İhsanoğlu görüşmede bunun hakkını teslim eden sözler böyleydi: "Cumhurbaşkanlığına siz neden aday olmadınız? Siz aday olsaydınız ben adaylık teklifini kabul etmez, sizin karşınıza kesinlikle çıkmazdım."