CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Sputnik'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
'İSTİSMARLAR, YAŞANACAK BİR TÜRKİYE SÖZÜMÜZ KARŞISINDA ERİYİP GİDİYOR'
Oldukça başarılı, yoğun ve dinamik bir kampanya yürütüyoruz. Mesajlarımız, çözümlerimiz, vaatlerimiz ve projelerimiz halkta ciddi anlamda karşılık buldu. Büyük bir ilgi uyandırdı. Yaptırdığımız anketlerde de bu net biçimde görünüyor. Vaatlerimizin, çözümlerimizin seçmende yüzde 60-90 arasında değişen düzeyde pozitif karşılık bulduğu görülüyor. Tüm iletişim mecralarını kullanarak seçmene ulaşmaya çalışıyoruz. İktidarın baskıları, engelleme çabaları apaçık ortada. İktidarın kontrolündeki medya gruplarının, seçim bildirgemizle, çözümlerimizle ilgili çok net çarpıtmaları söz konusu. Buna rağmen ben ve arkadaşlarım tüm gücümüzle halkımıza doğruları, gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz. Bizim seçim kampanyamız, insana, yaşama dönük. Odak noktasında insan ve yaşam olan, "Yaşanacak bir Türkiye" vaat eden bir seçim kampanyası yürütüyoruz. O nedenle, kefenle, idamla yapılan duygu sömürüleri, istismarlar, yaşanacak bir Türkiye sözümüz karşısında eriyip gidiyor.
Sayın Cumhurbaşkanı namusu ve şerefi üzerine ettiği tarafsızlık yeminini çiğniyor. Muhatap almıyoruz, yanıt vermiyoruz. Gideceklerini gördükleri için, meydanlara iki koldan çıkıyorlar. Halkımız bu gerçeği görüyor. Günü geldiğinde tüm bu hukuksuzlukların hesabı sorulacaktır.
CHP KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDEN YANA
— CHP, çözüm sürecinde muhatabın TBMM olması gerektiği görüşünü sık sık dile getiriyor. Partiniz iktidar olursa, çözüm sürecinde nasıl bir yol izlenecek? Süreçle ilgili devletin ve HDP'nin İmralı ziyaretlerine son mu verilecek?
Biz, baştan itibaren Kürt sorununun çözümü konusunda, açık ve net bir tavır ortaya koyduk. Hiçbir zaman çizgimizi değiştirmedik. Çözümün adresinin TBMM olduğunu söyledik. Açık ve şeffaf olunmasını, gizli ajandalar olmaması gerektiğini, devleti bağlayıcı gizli vaatlerde bulunulamayacağını, halkın ve tüm kesimlerin süreçle ilgili bilgilendirilmesi gereğini, sürecin siyasi istismar aracı edilemeyeceğini vurguladık. Bu koşullarla, hükümete çözüm için destek ve açık çek verdiğimizi ilan ettik.
MERKEZ TÜRKİYE PROJESİYLE BATILILAŞMA HEDEFİNDEN VAZGEÇİLMİYOR
Türkiye bu projeyle, batılılaşma, çağdaşlaşma, uygar dünyanın parçası olma hedefinden vazgeçmiyor. Yönümüz yine batıya dönük. AB'ye tam üyelik hedefimiz güçlü bir şekilde varlığını koruyor. Merkez Türkiye Projesi tam da bu hedefleri süratle gerçekleştirme, Türkiye'nin küresel ekonominin, ticaretin iddialı bir parçası olma, küresel ekonomiden, ticaretten, büyümeden aldığı payı, artırma projesi.
AMAÇ TÜRKİYE'Yİ EKONOMİLERİN KESİŞTİĞİ BULUŞMA NOKTASI YAPMAK
Bu projeyle, başta en büyük ekonomik partnerlerimizden Rusya olmak üzere, Orta Asya, Ortadoğu, Kafkaslar, Kuzey Afrika, Sahra Altı Afrikası, Avrupa, Uzak Doğu ve Güney Doğu Asya ticaret yollarının kavşak noktasında bulunan Türkiye'yi tüm bu ekonomilerin kesiştiği buluşma noktası yapmayı amaçlıyoruz. Türkiye üzerinden bir lojistik, ticari, sınai üretim, montaj tesisleri, bilişim endüstrisi, entegrasyonunu sağlamayı, pazarlara erişimi kolaylaştırıp, maliyetleri düşürmeyi, malların daha kısa sürede alıcılara ulaşımını, amaçlıyoruz.
RUSYA DAHİL TÜM ÜLKELERDEN ŞİRKETLERE ÇAĞRI
Merkez Türkiye Projesi ile öngörülen Mega Kent altyapısı devlet tarafından gerçekleştirilerek, Rusya şirketleri de dahil bölgemizdeki ve dünyadaki tüm yabancı şirketlere üretim, montaj, ihraç üssü olarak yatırıma açılacak. Oluşturulacak entegre ulaşım ağları ile burada üretecekleri ya da montajını yapacakları ürünleri, daha düşük maliyetle ve daha kısa sürede alıcılarına ulaştırabilecekler. Bu yeni kentte Rus, Çin, Güney Kore, Hindistan, Japonya, Almanya, ABD ve tüm ülkelerin şirketlerini yatırıma, üretime çağırıyoruz.
ÖZEL YASAYLA AVANTAJLAR SAĞLANACAK
Kentin özel yasası çıktığında, kendilerine çok önemli ekonomik, finansal, bürokratik avantajlar sağlandığını görecekler. Burası aynı zamanda, üniversitesiyle, teknokentleri, AR-GE laboratuvarları, bilişim-yazılım merkezleri ile teknoloji üretim kenti olacak. Çok özel teşvikler, destekler sağlanacak. Türkiye şu anda, Rusya, İran, Irak, Azerbaycan üzerinden gelen petrol ve doğal gaz boru hatlarıyla bir enerji üssü olma yolunda. Bu avantaj da yeni kurulacak kent için büyük katkı sağlayacak. Onun için ‘Yüz yılın projesi' diyoruz.
BÖLGESEL EKONOMİK ENTEGRASYON VE BARIŞ PROJESİ
— Rusya'nın gündeme getirdiği ve pek çok ülkenin katıldığı 'Avrasya Birliği' projesini CHP nasıl değerlendiriyor? "Merkez Türkiye" projesi, bölgesel ortaklıkların bir parçası olabilir mi?
Kesinlikle olabilir. Merkez Türkiye Projesi ekonomik içeriği yanında, aynı zamanda bir bölgesel ekonomik entegrasyon ve barış projesi. CHP iktidarında Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) ile ilişkilerimizi daha da güçlendireceğiz. Sayın Nur Sultan Nazarbayev'in de Türkiye'nin de katılımı yönünde bir çağrısı oldu. Bu çağrıyı ve Türkiye ile AEB arasında bir serbest ticaret bölgesi oluşturulması, serbest ticaret anlaşması imzalanması adımlarını süratle değerlendireceğiz.
BÖLGESEL VE KÜRESEL EKONOMİK İŞBİRLİKLERİ GELİŞTİRİLMELİ
Biz ayrıca Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS gibi bölgesel ve küresel ekonomik işbirliklerinde de Türkiye'nin aktif ve etkin bir şekilde yer almasını, ilişkilerini geliştirmesini hedefliyoruz. Rusya'nın BRICS'ın genişlemesi çağrısına çok sıcak baktığımızı belirtmeliyim. Çin'in önderliğinde kurulan Asya Altyapı Yatırım Bankası'na Türkiye'nin katılımı olumlu ve önemli bir adım. Aynı şekilde BRICS Bank'ta da Türkiye'nin olması gerektiğini düşünüyoruz.
AMBARGONUN KALKMASI, HEM İRAN HEM BÖLGEYİ RAHATLATACAK
— CHP, bölgede önemli bir güç olan İran'ın yürüttüğü nükleer müzakereleri nasıl değerlendiriyor? İran'ın bölgede etkin bir güç olması, Türkiye için fırsat mı, risk mi?
Muhtemelen 5+1 grubu ile İran arasındaki Nükleer müzakerelerde 30 Haziran'a kadar olumlu yöndeki gelişmeler tamamlanarak, nihai anlaşma sağlanmış olacak. İran'a yönelik yaptırımlar ve ambargoların kalkması, hem İran'ı hem bölgemizi rahatlatacak. İran halkı bu ambargo sürecinin yarattığı zorlu yaşam koşullarını, ekonomik sıkıntıları aşma, olanağına kavuşacak.
CHP İKTİDARINDA KOMŞULARLA YENİ DÖNEM BAŞLAYACAK
Bizim CHP olarak en temel dış politika yaklaşımımız, komşularımızla barış içinde, içişlerine karışmama, karşılıklı saygı çerçevesinde ilişkileri yürütmek. İran bizim yüzlerce yıldır en yakın ilişkilerimizin olduğu, kimi zaman ilişkilerde bozulma olsa da bunun süratle onarıldığı bir komşumuz. İran, bölgemizin güçlü ve saygın bir ülkesi. Mevcut hükümetin mezhep eksenli, içişlerine karışmama ilkesini göz ardı eden diplomasisi yüzünden pek çok komşumuzla olduğu gibi İran ile de zaman zaman sıkıntılar yaşıyoruz. Biz iktidara geldiğimizde dış politikada, öncelikle komşularla ilişkilerde yeni bir dönemi başlatacağız. Bu politika bölgemize süratle barışı, huzuru, karşılıklı ekonomik ve siyasi işbirliğini getirecektir. Bundan hiç şüphem yok.
SINIR GÜVENLİĞİMİZ İÇİN CİDDİ ÖNLEMLER ALACAĞIZ
— İran ve Suriye ile IŞİD ve diğer radikal güçlerle mücadelede ortaklık kurulabilir mi?
Terör tüm dünyada ve özellikle de bölgemizde büyük ve ciddi bir sorun. Terörle mücadele konusunda, tüm komşularımızla karşılıklı işbirliğini güçlendireceğiz. Türkiye terörden uzun yıllar çok acılar çekti. Ülkemizdeki terör, bazı komşularımızdan maalesef destek de gördü. Biz, kesinlikle buna engel olacağız. Özellikle İslam adını kullanarak uygulanan terör, vahşet boyutuna varan katliamların önlenmesi, komşularımızın huzura kavuşması için ne gerekiyorsa yapacağız. Terörü besleyen kaynakları keseceğiz, yolları kapatacağız. Sınır güvenliğimizde çok ciddi önlemler alacağız. Türkiye kesinlikle terör için bir geçiş ülkesi olmayacak.
SURİYE'DE ÇATIŞAN TARAFLARIN HİÇBİRİ DESTEK GÖRMEYECEK
— CHP, AK Parti hükümetinin Suriye politikasını eleştirirken, bunun yerine ne öneriyor?
Öncelikle Suriye'nin içişlerine karışmak, bu komşumuzdaki iç çatışmada taraf olmak gibi bir politikamız kesinlikle olmayacak. Özgür Suriye Ordusu da (ÖSO) dahil, Suriye'de çatışan tarafların hiç birisi, Türkiye'den destek görmeyecek. Türkiye'deki Eğit-Donat kampları, silah ve mühimmat desteği vb. angajmanları, ABD ve NATO'daki müttefiklerimizle de görüşerek sonlandıracağız.
TÜRKİYE İÇ ÇATIŞMALARIN TARAFI OLMAYACAK
Geçmişte Suriye, PKK'ya destek, silah, kamplar vermişti. Türkiye bu konudaki tepkisini en şiddetli bir şekilde ortaya koyunca PKK, Suriye'den çıkmak, Abdullah Öcalan da Şam'dan ayrılmak zorunda kaldı. Suriye'nin bu politikası o zaman nasıl yanlış idiyse, Türkiye'nin de şimdi Suriye'de savaşan taraflara destek vermesi, silah, kamp, mühimmat vb. destekler sağlaması aynı şey ve yanlış. Türkiye, ne Suriye'de, ne Irak'ta, ne Yemen'de, ne Mısır'da, ne Libya'da iç çatışmaların tarafı olmayacak.
ÇÖZÜMÜN YOLU, SİLAHLARIN SUSMASINDAN GEÇİYOR
— Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "IŞİD'le savaşılırken, Esad rejiminin de durdurulması gerektiğini" söyledi. CHP için Esad ve radikal örgütler açısından bir öncelikli tehdit sıralaması var mı? CHP, Esad'ı ve İslamcı radikalizmi aynı kefeye koyuyor mu?
İslam adına uygulanan terörün, vahşetin, katliamların onaylanması söz konusu olabilir mi? Sınırlarımızın ötesinde her gün yüzlerce insan öldürülüyor. Yakılıyor, kafası kesiliyor, taşlanıyor, kurşuna dizliyor. Sonuç olarak, bu vahşetten kaçan 2 milyonu aşkın insan bizim ülkemizde. Ürdün, Lübnan ve diğer ülkelerde 6 milyon Suriyeli. 2011 Mayıs'ına kadar Suriye'de böyle bir tablo var mıydı? Maalesef, Türkiye'nin de aralarında yer aldığı ülkelerin isyana ve iç savaşa verdiği destekle işler bu noktaya geldi. Biz Suriye'de rejimin demokratikleşmesi, ülkeye barışın gelmesinden yanayız. Esad rejimi uluslararası baskıyla, çatışmalar başlamadan önce bazı demokratikleşme adımları atacağını vaat etmişti. Çatışmalar başlayınca bunlar rafa kalktı. Biz Suriye'de sorunun çatışmayla değil, müzakere yoluyla çözümünden yanayız. Çözümün yolu daha çok insanı silahlandırmak, eğitip savaştırmak değil, silahların susmasının yollarını aramaktan geçiyor.
AKP, MEDYA İLE KAVGANIN OY GETİRDİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR
— CHP, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Hürriyet gazetesine yönelik tepkisini nasıl değerlendiriyor? Seçilmiş Cumhurbaşkanı olan Erdoğan'a, darbe ile görevinden ayrılmak zorunda bırakılan ve hakkında idam kararı verilen Muhammed Mursi üzerinden bir gönderme yapıldığı iddiası gerçekçi mi?
Dikkat ederseniz her seçim dönemi öncesinde iktidar, mutlaka medya ile kavga çıkartıyor. Medyanın neredeyse yüzde 70'ini kontrolleri altına aldıkları halde bu yetmiyor. Herkesin susmasını, kendilerininkinden başka hiçbir sesin duyulmamasını istiyorlar. Geçmişte de iktidar-medya kavgaları yaşandı. Ancak bu 13 yıllık dönemdeki gibi açıktan ve ağır bir baskı, sansür, tehdit, şantaj görülmedi. İktidar, medyaya baskı için istediği zaman bir bahane buluyor. Bu seçim öncesinde de Hürriyet'in başlığı bunun bahanesi oldu. Hürriyet Gazetesi editörlerinin, o haberi yaparken iddia edildiği gibi gizli bir amaçları var mıydı bilemem. Zaten Hürriyet Gazetesi üç kez, Başbakan'a, Cumhurbaşkanı'na açık mektup yayınlayıp, böyle bir amaçlarının olmadığını, aynı sözleri Cumhurbaşkanının kendisinin söylediğini ifade ettiler. Haberlerinin Cumhurbaşkanı ve Başbakanca çarpıtıldığını söylediler. Hatta "Bizden ne istiyorsunuz?" diye, adeta bir gazete olarak feryat ettiler. Bu bir AKP politikası, oy devşirme stratejisi. Medya ile kavganın kendilerine oy getirdiğini düşünüyorlar. Her seçim öncesi bunu yapıyorlar.
HESAP GÜNÜNÜN GELMESİNDEN KORKUYORLAR
Cumhurbaşkanı bir seçim öncesinde neden ekran ekran gezer? Neden saatlerce canlı yayında ballı özel röportajlara çıkar? Cumhurbaşkanı bu seçimin, kampanyanın neresinde? Oyların eridiğini, gidiş yolunun göründüğünü görüyorlar, onun için. O panikle her türlü kuralsızlığı, hukuksuzluğu, baskıyı, yapıyorlar. İktidardan gitmekten, hesap gününün gelmesinden korkuyorlar. Bakın artık kendi yandaş yazarları bile isyan ediyor. Birbirlerine giriyorlar, "Bu kadarı da olmaz artık" diyorlar.
CHP İKTİDARA GELDİĞİNDE MURSİ İÇİN HER ÇABAYI GÖSTERECEKTİR
— CHP, Muhammed Mursi'nin idamını onaylıyor mu? Onaylamıyorsa, CHP'nin iktidara gelmesi durumunda idamı engellemek için ne gibi girişimlerde bulunulacak? Partiniz, Sisi ve Mısır'la ilişkileri yeniden başlatacak mı?
İdama, kesinlikle karşıyız. Siyasi idamlara da kesinlikle karşıyız. Bunlar, toplumda onarılmaz, unutulmaz acılar yaratıyor. 27 Mayıs'ın yıl dönümünde Türkiye bir kez daha üç siyasetçinin, ihtilal yönetimi tarafından idam edilişini hatırladı, acılar tazelendi. 12 Mart, 12 Eylül askeri yönetimlerinin gencecik üniversiteliler, liseliler için verdiği siyasi idam kararları, her yıl dönümünde anılıyor, yürekleri kanatıyor. O nedenle seçilerek göreve gelmiş, darbeyle devrilmiş bir eski cumhurbaşkanının idamını onaylamak mümkün değil. CHP iktidara geldiğinde bu konuda her türlü girişimi, arabuluculuğu, idamın gerçekleşmemesi için her çabayı gösterecektir. Uluslararası kurumları bu konuda harekete geçirmek için girişimlerde bulunacaktır.
MURSİ İDAMDAN KURTARILACAKSA BUNUN YOLU…
Bölgemizin önemli bir ülkesi olan Mısır ile siyasi, ekonomik ilişkilerimiz ayrı bir konudur. Daha önce belirttiğim şekilde, karşılıklı içişlerine saygı çerçevesinde, Türkiye-Mısır ilişkilerinin düzeltilmesi için gerekli yollar aranıp, bulunacaktır. Uygulanan dış politikanın yanlışlığı ortadadır. Şu anda 7 başkentte Türkiye'nin büyükelçisi yok. Ekonomik ilişkilerdeki kayıp, her geçen gün büyüyor. İhraç yolları, kapıları kapanmış durumda. Mursi'yi idamdan kurtarmanın yolu, tüm bağları kopartmak değildir.